Dua Kur’ân-ı Kerimde Hangi Ayet (Fazilet bakımından) Daha Üstündür?

HANIMAĞA

EMEKLİ ADMİN
Nisan Forum
Katılım
13 May 2012
Mesajlar
35,477
Tepkime puanı
8,887
Puanları
250
Kur’ân-ı Kerimde Hangi Ayet (Fazilet bakımından) Daha Üstündür?
1354398681_ayetel-kursi-duasi.jpg

dekor81.png

Okunuşu
Bismillahirrahmânirrahîm.
255- Allâhü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm, lâ te'huzühu sinetün velâ nevm,
lehu mâ fissemâvâti ve ma fil'ard, men zellezi yeşfeu indehu illâ bi'iznih,
ya'lemü mâ beyne eydiyhim vemâ halfehüm,
velâ yü-hîtûne bi'şey'im min ilmihî illâ bima şâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel'ard,
velâ yeûdühû hıfzuhümâ ve hüvel aliyyül azim.

Anlamı
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
255- Allah'dan başka hiç bir ilah yoktur. O, daima yaşayan, daima duran,
bütün varlıkları ayakta tutandır. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku.
Göklerdeki ve yerdeki herşey O'nundur. O'nun izni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine! Onların önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir.
Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiçbir şey kavrayamazlar.
O'nun hükümdarlığı, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Her ikisini görüp gözetmek,
ona bir ağırlık da vermez. O, çok yüce, çok büyüktür.

dekor81.png


İsm-i Azâm olduğu da rivayet edilmekle beraber, Ariflerin Sultanı Beyazıd-ı Bistami (RA) “Bu ismin belli bir tarifi yoktur, lâkin sen kalbini herşeyden boşaltıp, onu ALLAH’ın C.C. Vahdaniyyetine teslim ederek istediğin İsimle zikret” buyurmaktadır.
Ayet-el Kûrsi’de bulunan Esma-i İlahiye hiçbir Ayet-i Kerimede yoktur. Çünkü bu Ayet-i Kerime’de, bazısı açık, bazısı gizli olmak üzere onyedi yerde ALLAH’u Teâlâ’nın İsmi geçmektedir. Yatmadan okuyana ALLAH’u Teâlâ tarafından bir koruma verilir, sabaha kadar hiçbir şeytan yaklaşamaz.
Yâ RasulULLAH (SAV) Kur’ân-ı Kerimin hangi Sûresi(derece bakımından) daha büyüktür? Diye soran Sahabe’ye(RA), “İhlâs Sûresi” buyurdu. O Sahabe(RA) “Kur’ân-ı Kerimde hangi Ayet(Fazilet bakımından) daha üstündür.” diye sorunca, Peygamber Efendimiz(SAV) “Ayet-el Kûrsi’dir” buyurdu. (Darimi) Ayet-el Kûrsi’yi okuyan kimse yedi kalenin içine girmiş gibi muhafaza edilir.
Ayet-el Kûrsi, Kur’ân-ı Kerimin dörtte biridir. Efendimiz(SAV) buyurdu ki; “İlim sana olsun ey Eba Münzir, Canım Kabza-i Kudretinde olan ALLAH’a C.C. yemin ederim ki, muhakkak Ayet-el Kûrsi’nin bir dili ve ikide dudağı vardır ki, Arş’ın direğinin yanında Melik-i (Müteâl olan ALLAH’u Teâlâ Hazretlerini) takdis eder(O’na Tazimde bulunur.)” (Ebû Dâvud, Ahmed İbni Hambel) Efendimiz(SAV) buyurdu ki; “Her kim, her farz namazın arkasından Ayet-el Kûrsi’yi okursa, Cennete girmekten onu ancak ölüm men eder.Her kim onu yatacağı zaman okursa, ALLAH’u Teâlâ ona kendi evi, komşusunun evi ve etraftaki evler hakkında güvence verir.” (Beyhâki) Efendimiz(SAV) buyurdu ki; “Bakara Sûresinde bir Ayet vardır ki Kur’ân Ayetlerinin Efendisidir. Şeytan olan herhangi bir evde okunursa (şeytan) o evden çıkar. (O Ayet) Ayet-el Kûrsi’dir.” (Beyhâki)
Efendimiz(SAV) buyurdu ki; “Her kim farz namazın arkasında Ayet-el Kûrsi’yi okursa, diğer namaza kadar ALLAH’ın C.C. zimmetinde olur.” (Heysemi) Efendimiz(SAV) buyurdu ki; “Her kim Ayet-el Kûrsi’yi ve Bakara Sûresinin sonunu sıkıntılı(kederli) anında okursa ALLAH C.C. ona yardım eder” (Suyuti, Dürrül Mensûr) (şeytan, cinler v.s. şerli yaratıkların şerrinden ve anne yada çocuğuna zarar vermelerinden yada öldürmelerinden korunmaları için) Doğum yapacak kadının, Ayet-el Kûrsi, A’raf 54. Ayeti sonuna kadar, Felâk ve Nâs Sûrelerini okuyarak ALLAH’u Teâlâ’ya sığındırılması gerekir(Hadis-i Şerifle bildirilmiştir).
dekor81.png

Efendimiz(SAV) buyurdu ki; “Sen Ayet-el Kûrsi’den neredesin? O herhangi bir yemek veya katık üzerine okunursa mutlaka ALLAH C.C. o yemek ve katığın bereketini çoğaltır.” (Suyuti) Efendimiz(SAV) Sûre-i Bakaranın sonunu(Amener Rasûlü) ve Ayet-el Kûrsi’yi okuduğu zaman gülerdi ve “Onlar Arş’ın altındaki, Rahman’ın (Teâlâ) hazinesindendir.” buyururdu. (Suyuti) Seleme İbni Kays(RA) “ALLAH’u Teâlâ, ne Tevratta, ne İncil’de, nede Zebur’da Ayet’el Kûrsi’den daha büyük bir Ayet indirmedi.” (Suyuti)
dekor81.png

Ayet-el Kûrsi, cinlere karşı kendisinden yardım alınacak duaların en büyüğüdür. Ayet-el Kûrsi’nin insandan şeytanları kovmakta çok tesirli olduğunu söylemişler, ayrıca saralı kişiye, şeytanın kendisine yardım ettiği sahir(büyücü), kâhin, falcı, nefis ve şehvet ehli, zulüm ve gazab erbabı üzerine sadakatle okunulduğunda onların şeytanlarını etkisiz hale getirmekte de büyük gücü olduğunu denemişlerdir. Ancak sadakatle okunması şartı koşulmuştur.
Herhangi bir muradın hasıl olması için Ayet-el Kûrsi 313 kere okunduğunda, dünya ve Ahiret hakkındaki o istek ALLAH’ın C.C. izniyle hasıl olur(ne bir eksik ve ne bir fazla okunmamalıdır bu sayıların adedi çok önemlidir).
dekor81.png

Cin musallat olan çocuğa 18 kere Ayet-el Kûrsi okunursa BİİZNİLLAH şifa bulur. Yemeğe okunursa yemek bereketlenir. Devamlı okunursa unutkanlığı giderdiğini Hz Ali (K.V.) buyurmuştur. Evden çıkarken okuyan her işinde muvaffak olur ve hayırlı işleri başarır. Evine gelince okursan iki Ayet-el Kûrsi arasındaki işlerin hayırlı olur ve fakirliğin önlenir. Bir kimse evinden çıkarken Ayet-el Kûrsi’yi okursa, Hakk Teâlâ yetmiş Meleğe emreder, o kimse evine gelinceye kadar ona dua ile istiğfar ederler. (Şeyh Muhakkik Celâl Divanî Hz.’nin beyanına göre kim Ayetel
Kürsi’yi harfleri sayısınca (170 defa) okursa, ne gibi bir mertebe talep ederse herhalde onu bulur. Rızık isterse geniş bir nimete erişir. Borcundan kurtulmak isterse ödeme imkânı bulur. Zindanda ise, Allah oradan kurtuluş sebeplerini yaratır. Düşmanlarının şerrinden kurtulur. Özellikle bu sayıyı farz namazlardan sonra okursa, talebi süratle yerine gelir. Gece ortasında abdestli bir durumda kıbleye yönelecek olursa, kabul olunmaya pek yaklaşmış olur. Ayetel
Kürsi’yi kelimeleri sayısınca (50 defa) yavaş yavaş okursa, mübarek kılınır ve şeytanın çekip çevirmelerinden korunur. (Şeyh İmam Ebül Abbas El-Bûnî (Bevnî)’nin beyanına göre Ayetel
Kürsi’yi harfleri sayısınca (170 defa) okuyan, ömrü boyunca hiçbir kötü şeyden korkmaz, kimse ona karşı kötülük yapmaya güç bulamaz. Ne söz, ne hareket ile dokunamaz. Şeytan’ın çevirmelerinden korunmuş olur. Bu sayıda okumaya devanı eden kimseye, varlık âleminde bulunan şeyler itaat eder. Hiçbir şey ona zarar vermeye güç yetiremez.
Farz namazlarından sonra okuyan, halk arasında ve ruhâni varlıklarkatında sevimli olur.
Kimin bir ihtiyaç ve dileği olur da ona ulaşmaya yol bulamazsa, 170 defa Ayetel Kürsi’yi okuduktan sonra 3000 defa “Ya Kâfi, Ya Ganiy, Ya Fettah, Ya Rezzak” demesi halinde, Allah’ın izni ile arzu ettiği sebep kapıları kendisine açılır.
Ayetel Kürsi’yi harfleri sayısınca (170 kez) okuyan kimse, arzu ettiğinin sevgisine lâyık olur. Rızık ona doğru gelir. Sevdiği bir kadın varsa, meşru yoldan onunla evlenir. Bununla düşmanını kahredebilir. înatçı ve kıskancı defedebilir. Hile yapanın düzenini bozabilir, borcunu ödeme imkânı bulur. Zenginlik arzu eder veya bir şeye erişmek isterse, Cenab-ı Hak bu isteklerini yerine getirir.
Kim bu ayeti Peygamber Efendimizin isimleri sayısınca (201 defa) okuyup, dünya ve ahiret işleri ile ilgili bir hacetini Allah’tan isterse, onun bu ihtiyacı karşılanır.
Ayetel Kürsi’yi 313 defa okursa, kendisine ölçülemeyecek kadar hayır hasıl olur. Allah ona hayır kapılarını açar. 313 sayısının büyük sır ve hikmeti ve garip özellikleri vardır. Bu sayı, 124 bin peygamber içinde resul olanların sayısıdır. (Her resul, ayrı bir vahye mazhar olmuştur.) Tâlut, 313 kişi ile Câlut’a karşı savaşa çıkmıştı.
Bedir savaşına katılan Eshab-ı Kiram da 313 kişi idi. (Şeyh El-Bûnî diyor ki; Yüce Kur’an’da en üstün ayet, Ayetel Kürsi’dir. Ayetel Kürsi İsm-i Âzam, yani Allah’ın en büyük ismidir. Cenab-ı Hak, bu ayetin başında “Allah Hu lâ ilâhe illâ Huvel Hayyül Kayyum” buyuruyor. Kim bu üç ismi anıp devam ederse, süratle faydasını bulur.
Rızık istediğinde, Lâ ilâhe illallahür Rezzak de. Şeref arzu ettiğinde, La ilâhe illallahül Muizz söyle. İlim talep ettiğinde, Lâ ilâhe illallahül Alim de. Sevgi ve muhabbet talep ettiğinde, La ilâhe illallahül Vedud zikrine devam et. Bir zalimden intikam almak istersen, Lâ ilâhe illallahül Müntekim’e devam et. Bilmiş ol ki,
Ayetel Kürsi’nin şanı çok büyüktür, faydası umumidir. Kim onunla dua ederse, Cenab-ı Hak kabul buyurur. Bu ayetin özelliklerinden biri de şudur : Her farz namazından sonra okunursa, kul hakkı ve millet hakkı dışında, Allah okuyanın bir sonraki farz namazına kadar olan bütün günahlarını ve kusurlarını bağışlar.
Uyumadan önce okuyan kimseyi, uykusu sırasında şeytandan korur. Kim de onu öfkelendiği zaman okuyup sol tarafına üflerse, şeytanını hapsetmiş olur, öfkesi de yatışır.
(Şeyhül Ekber Muhyiddin-i Arabi Hz.’nin buyurduğuna göre ; Kim Ayetel Kürsi’yi harfleri sayısınca (170 defa) okursa, halk ve seçkinler arasında büyük bir dereceye erişir. Cenab-ı Hak onun üzerine hayır ve fayda kapılarını açar. İlim hazinelerinin, gizli bilgilerin pencerelerini aralar. Tedavi etme yollarını ona öğretir. Böylece Cenab-ı Hak, ona hem zâhirî, hem bâtınî ilim ve hikmet verir. Arzu ettiği üzerinde tasarrufa sahip olur. Kim de Ayetel Kürsi’yi her gün bin defa okur ve bunu vird haline getirirse, dünyevi arzusuna kavuşur, maksadına erişir. Kim gece gündüz bin defa okur ve buna 40 gün devam ederse, ruhâni âlemin kapısı ona açılır, melekler onu ziyaret eder ve o kişinin bütün dilekleri yerine gelir.
Bunda hiçbir şüphe ve tereddüde yer yoktur. Aynı zamanda, rüyada Peygamber Efendimizi görme şerefine erişmek mümkün olur, ondan birtakım ihsanlar ve talimat alınır.
dekor81.png


Kürsî ve Allah’ın Kürsîsi: Kürsî; Taht, koltuk demektir. Kök anlamıyla üst üste katlanmayı, bir araya toplanmayı belirtir. Belli parçaların bir araya toplanmasından, üst üste eklenmesinden oluştukları için sandalye, koltuk, taht gibi üzerine oturulacak eşyaya kürsi denilmiştir. Mecâzî olarak da ilim, güç, egemenlik, sultan gibi anlamları dile getirir. Kur'an'da Allah'ın da bir kürsisi olduğu, bu kürsinin gökleri ve yeri içine aldığı belirtilir.[1] Sözkonusu âyet bu özelliği nedeniyle Kürsi Âyeti (Âyetü'l-Kürsi) olarak adlandırılır.

Allah'ın kürsîsinin mâhiyeti hakkında Kur'an'da bilgi verilmez. Hz. Peygamber (s.a.s.)'den gelen rivâyetlerde de bu konuda bir açıklama yoktur. Taberî'nin kaydettiği bir hadise göre yedi gök kürsi içinde bir kalkan içine atılmış yedi dirhem gibi kalır. Ebû Zer'in rivâyet ettiği bir hadis de Kürsi'nin arş karşısındaki durumunu belirler: "Arş içinde Kürsi, yeryüzünde bir çölün içine atılmış demir bir halka (yüzük) kadardır"
dekor81.png

Âyetü'l-Kürsî'de sözkonusu edilen Allah'ın Kürsisi'ne müfessirlerce getirilen yorumlar başlıca dört görüş çevresinde toplanır. Râzi'nin özetlediği[3] görüşlerden birincisine göre Kürsi, gökleri ve yeri kaplayan büyük bir cisimdir. Bu görüştekilerden Hasan el-Basri ayrıca Kürsi'nin Arş ile aynı şey olduğunu söyler. Ona göre üzerine oturulması nedeniyle tahta bazen arş, bazen de kürsi denmektedir. Bazı bilginler Hasan el-Basri'ye karşı çıkarak kürsi ile arşın ayrı şeyler olduğunu savunurlar. Bunlardan bazıları Kürsî'nin Arş'ın altında, yedinci semanın üstünde olduğunu söylerken, İmam Süddî'nin de içinde olduğu diğerleri yerin altında bulunduğu görüşünü öne sürerler. Said İbn Cübeyr'in rivayet ettiğine göre İbn Abbâs Kürsî'nin Allah'ın ayakların koyduğu yer olduğunu söylemiştir.
dekor81.png

İkinci görüş Kürsi'yi Allah'ın hükümranlığı, kudreti ve mülkü olarak yorumlar. Kürsi'nin cisimliğini redde yönelik bu görüşe göre ulûhiyyet (tanrılık) ancak kudretle olur ve oturulan yere kürsî dendiği gibi bazan üzerine oturana da kürsi adı verilir. Bu nedenle Allah'ın Kürsi'si O'nun hükümranlığına, dolayısıyla kendisine işarettir.

Üçüncü görüşe göre: Kürsi Allah'ın ilmidir. İlim, âlimin dayandığı şey olması bakımından kürsi olarak adlandırılır. Kendisine güvenilen, dayanılan âlimlere de kürsiler (kerasi) denilir. Bu nedenle âyetteki Kürsi Allah'ın ilmini ifade etmektedir.
dekor81.png

Kürsi'nin Allah'ın büyüklüğünü, ululuğunu dile getirdiği yolundaki yorum dördüncü görüşü oluşturur. Keffâl'in diğerlerine yeğlediği bu görüşe göre Allah, büyüklüğünü anlatmak için insanların kolayca anlayabileceği benzetmeler yapar. Allah'ın evi (Beytullah, Kâbe), Allah'ın eli (Yed'ullah, Hacerü'l-Esved) gibi deyimler de aynı amaçla kullanılır. Bunları maddi anlamlarıyla anlamak doğru değildir ve kişiyi tecsim (Allah'ı cisim gibi düşünme) ve teşbih (Allah'ı insana benzetme) yanlışına götürür.

Müfessirlere göre Kürsi konusunda nassa dayalı bir delil olmadıkça te'vile gitmek doğru değildir. Bu nedenle Kürsi'ye ilişkin âyetin açık anlamına uygun ilk görüşün doğru kabul edilmesi gerekir. Ancak bu görüşten yola çıkarak Allah'ın cisim olduğu, insanlara benzediği gibi bir sonuca varmaktan da sakınmak gerekir.

Âyetü’l-Kürsî: Bakara sûresinin iki yüz elli beşinci âyetine Âyetü’l-Kürsî denir. Âyette geçen kürsî tâbirinden dolayı bu ismi almıştır. Kur'an-ı Kerîm'in bütünü içinde ayrı bir fazîleti olan bu ayet hakkında Resulullah'tan bazı hadisler nakledilmiştir.

Bu âyet-i kerîmede Cenâb-ı Allah'ın yüceliği, sıfatları, kâinatta meydana gelen büyük olayların tamamen onun iradesi doğrultusunda vukû bulduğu, onun isteği ve izni olmadan hiç bir kimsenin başkasına şefaat edemeyeceği, O'nun kürsüsü, göklerde ve yerdekilerin ona ait olduğu hakkında bilgi verilmektedir.

Bakara suresinin ikiyüzellibeşinci ayeti. Ayette geçen kürsî tabirinden dolayı bu ismi almıştır. Kur'an-ı Kerîm'in bütünü içinde ayrı bir fazîleti olan bu ayet hakkında Rasulullah'tan bazı hadisler nakledilmiştir.
dekor81.png

Muhammed b. İsâ'dan nakledildiğine göre İbnü'l-Aska'şöyle der:

"Adamın biri Hz. Peygamber'e gelip Kur'an'ın en faziletli ayeti hangisidir?' diye sordu. Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

"Âllah'u Lâilâhe illâ huve'l-Hayyu'l-Kayyûm. "

Başka bir hadiste de:

"Kur'an'ın en faziletli ayeti Bakara suresindeki Âyetü'l-Kürsi'dir. Bu ayet bir evde okunduğu zaman Şeytan oradan uzaklaşır."

Rasulullah (s.a.s.) bir defa Ka'b oğlu Ubey'e, ezberinde olan ayetlerden hangisinin daha yüce olduğunu sormuş, "Allah ve Rasulu daha iyi bilir" cevabını alınca, soruyu tekrar etmiş, bunun üzerine Ubey, bildiği en yüce ayetin "Allahu lâ ilâhe illâhüve'l-Hayyu'l-Kayyûm" olduğunu söylemiştir. Rasulullah (s.a.s.) aldığı cevaptan memnun olarak Ubey'in göğsüne vurarak

"Ey Ebû Münzir! İlim sana kutlu olsun." buyurmuştur.

Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s.)

"Âyetü'l-Kürsî Kur'ân âyetlerinin şahıdır" buyurmuştur.

Bu ayet-i kerîmede Cenâb-ı Allah'ın yüceliği, sıfatları, kâinatta meydana gelen büyük olayların tamamen onun iradesi doğrultusunda vukû bulduğu, onun isteği ve izni olmadan hiç bir kimsenin başkasına şefaat edemeyeceği, O'nun kürsüsü, göklerde ve yerdekilerin ona ait olduğu hakkında bilgi verilmektedir. Meâli şöyledir:

"Allah (İbadete en lâyık olandır), Ondan başka ilâh yoktur. Diridir (ezeli ve ebedîdir), Kayyumdur (yaratıkların bütün işlerini düzenleyicidir. Yaratmada, rızık vermede mahlûkâtın yegane sahip ve hâkimi olup her şey onun sayesinde ayakla durur) Onu ne bir uyuklama alır, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi onundur. O'nun izni olmaksızın yanında kim şefaat edebilir? O, (bütün yaratılmışların) önlerindekini (dünyadaki bütün yaptıklarını, açıklaytp gizlediklerini), arkalarındakini (Ahirette olacak Şeyi) bilir. Onun ilminden, kendisinin dilediğinden başka hiçbir şeyi kavrayamazlar. O'nun kürsüsü (ilmi) gökleri ve yeri kuşatmıştır. Ve onların (göklerin ve yerin) korunması O'na ağır gelmez. O, çok yüce çok büyüktür."
dekor81.png

ÂYET-EL KÜRSÎ'NİN ESRARI, HİKMETİ

Hz. Ali (r.a) dan rivayet olunmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki:
"Allah (C.C), Kürsî'yi inciden halk etmiştir. Büyüklüğünü, Cenâb-ı Ecelli ve Alâ'dan gayri kimse idrak edemez."

Diğer hadis-i şerifde:
"Yedi kat semâ ve yedi kat yerler Kürsî'nin yanında, sahra ortasında bir halka mesâbesindedir" buyurmuşlardır.

İbn-ü Mace'nin rivayetine göre:
"Yedi kat semâ ve yedi kat yerleri Kürsî kuşatmıştır." İkrime (r.a) dan rivayet edilen hadîs-i şerifde:

"Güneşin nûru, Kürsî'nin nûrunun yetmiş cüz'ünden bir cüz'üdür. Kürsî'nin nûru ise Arşın nûrunun yetmiş cüzünden bir cüzdür. Hamele-i Arş (Arşı yüklenen melekler ile Hamele-i Kürsî (Kürsîyi yüklenen melekler) arasında yüz kırk tane hicap vardır. Bunların yetmişi nûrdan yetmişi zulûmattan (karanlıktan) dır. Her hicâbın arasu, beş yüz senelik mesafedir. Eğer Arş-ı âzâmla Kürsî'nin arasındaki hicablar olmasa idi, Kürsî'deki melekler Arşın nûrundan yanardı" buyurmuşlardır.
Yedi kat semâ ve yedi kat yerler, arşın yanında kaybolur. Lâ teşbih Arş-ı A'zâm, Cenâb-ı Ecelli Âlâ'nın sarayı gibidir. Emri oradan verir, emr-i ilâhî, Kürsî'nin üzerine indiği vakit, mermer üzerine düşen ağır altın zincirin ses yaptığı gibi ses yapar, Kürsî'deki melâikeler, Cenâb-ı Ecelli Âlâ'nın emrinin azâmetinden ve bu sesin şiddetinden bayılırlar, ayıkdıklarında arştaki meleklere sorarlar: "Rabbimiz ne emir buyurdu?" derler.
Onlar cevaben:

“Hakkı ve doğruyu emir buyurdu” derler.

Cenab-ı Ecelli Ala’nın Emr-i İlahisi oradan Sidre-i Münteha ’ya, buradan yedinci kat semaya gelir. Böylelikle Cenab-ı Ecelli Ala’nın Emr-i İlahisi bütün semalardan geçerek dünyaya iner.

Evliyaların büyüklerinden olan İmam-ı Şarani (KS), Emr-i İlahinin bu şekilde nüzul etmesinin sebeb-i hikmetini şöyle anlatır:


“Eğer Cenab-ı Ecelli Ala’nın Emr-i İlahisi, semalara uğramadan vasıtasız olarak dünyaya ve insanlara gelseydi, hitab-ı ilahinin azametinin şiddetinden hepsi erirdi…”

Muhidin Arabî (k.s): Allah (C:C)'ın emr-i ilâhîsi beş yerden iner.

1.
Kalem-i âlâ: Burada farzlar iner.
2.
Levh-i mâhfuz: Buradan menduplar iner.
3.
Arş: Buradan haramlar iner.
4.
Kürsî: Buradan mekruhlar iner.

5.
Sidret-il münteha: Buradan Cenâb-ı Ecelli Âlâ'nın helâl ve mübah gibi emirleri iner... buyurmuşlardır.
dekor81.png
 
  
 
Güncellendi..
 
    
Güncellendi..
 
    
 
 
Üst Alt