Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
EY SEVGİLİ boğuluyorum yokluğunda.. Neye elimi uzatsam boşlukta buluyorum kendimi.. Baktığım hiçbir yüz seninkine benzemiyor, hiçbir renk hayatımı senin rengin kadar ferahlatmıyor.. Hiçbir söz senin bir tek sözün kadar değer bulmuyor.. Olmuyor ! Ne yerin doluyor , ne boşluğunun acısı...
İnsan kendinden başkasını çok sever mi ?
Aşk, öyle birşey ki sevdirir.
Hayatta bir çizgi vardır çizginin sag tarafı mutluluk sol tarafı hüzündür.
İnsanlar genelde çizgidirler, duygularını dengeler.
Ne hüzün ne mutluluk ? Eger kendinden çok sevdigin biri varsa o sana dengeni şaşırtır.
Çok mutlu...
Sensiz OLMAZ çünkü , böyle bir duygusal duyguyu kolay kolay yakalayamıyor insan. Yakaladığı zamansa sarılmalı , sahip çıkmalı. İşte o duygunun sahibi sensin , o duyguyu bana yaşatan sensin. Ben ne o duygudan ne de senden vazgeçmek istiyorum. Bu yüzden "sensiz olmaz" diyorum.
Sensiz OLMAZ çünkü...
Yaz yağmurlarından çaldığım bir ebr-i nisan saklı gözlerimde. Güle rengini veren bülbülün aşkı saklı sözlerimde. Bir ölünün gözyaşları şimdilerde kurumuş bir yazı önündeki satırda...
Sen ise ebr-i nisanı eleştirebilecek kadar haklı, bülbüle ihtiyacı olmayan al gül kadar kırmızı ve güzel...
Beş yıl olmuştu beraberlikleri başlayalı, Atilla çok yakışıklı, Büşra ise çok güzeldi çok uyumlulardı birbirlerine çok mutlu ve örnek bir aşkları vardı kimseyi umursamadan aşklarının tadını çıkartıyorlar ve sevgilerinin karşısında kimse duramıyordu kendi aralarında sözlenmişlerdi büyük bir aşktı...
Genç adam evinin alt katında marangozluk yapıyordu. Kapı ve pencere konusunda uzmandı. Fakat plastik pencereler yaygınlaşınca ahşap olanlara rağbet azaldı. Bu yüzden işler iyi gitmiyordu. Üstelik de çocukları büyümüş biri hariç okula başlamıştı. Masrafları artınca yanındaki kalfasına yol verdi...
Dost Biriktirmek
Dostluk nedir?
Herhalde bir gösteriş,
birine, aynı cinse, kadınsan
erkeğe, erkeksen kadına karşı
kendini beğendirme çabası, bir moda,
bir gelgeç ruh hali değil... Sempati.. İlgi..
Bağlılık.. Yüceltme.. Taçlandırma...
Sorumluluk duyma.. Yürekten
algılama. Bakışlarla...
Kırkıncı evlilik yıldönümleriydi...
Güzel bir akşam yemeği ve ardından güzel ve romantik bir film ve gece olmuştu.
Beraber yine aynı yastığa başlarını koyarak uyudular...
Gece sabaha karşı uyanan kadın eşini yanında göremedi.
Mutfaktan hafif bir ışık geldiğini fark etti.
Eşi mutfakta...
Üç Misafir
Alışverişe gitmek üzere evden çıkan bir kadın, kapısının
karşısındaki kaldırımda oturan bembeyaz sakallı üç yaşlıyı
görünce önce duraksadı, sonra onları, tüm içtenliğiyle evine
davet etti; "Burada böyle oturduğunuza göre, üçünüz de
kesinlikle acıkmış olmalısınız" dedi. "Lütfen içeri...
Senden ne önce ne çok tozlanmıştı üstüm başım, çamura bulanmıştı kalbim biraz, ruhum hafif kara…
Renklerim kirlenmişti düş gecelerde, yüreğim can çekişmekteydi.
Sonra nereden çıktıysan öyle birden bire, sen geldin! Geldin ve bir ömrün hesabını bir anda siliverdin. Ne alacağım kaldı, ne...
Genç adam, antika merakı nedeniyle Anadolu’nun en ıssız köşelerini dolaşıyor ve gözüne kestirdiği antikaları yok pahasına satın alarak geçimini sağlıyordu.
Kış kıyamet demeden sürdürdüğü yolculuklar sırasında başına gelemeyen kalmamış gibiydi. Fakat bu seferdeki hepsinden farklı görünüyordu...
Gözlerinde yaşlarla “Giysimi beğendiniz mi?” diye sordu yoldan geçen bir yabancıya. “Annem onu benim için özel olarak dikti.”
Yoldan geçen yaşlı bayan, kendisine seslenen küçük kıza gülümseyerek baktı.
“Evet, çok güzel bir elbisen var yavrum” dedi ve sordu:
“Ama söyler misin, neden ağlıyorsun?”...
Zengin bir ailenin yoksul ama çok mutlu bir komşusu vardı. Evlerindeki mutluluğun sesleri, zengin ailenin duvarlarını aşarak kulaklarına dek ulaşırdı. Her akşam yoksul ailenin evinden yükselen gülme ve mutluluk sesleri kendi evlerinden duyuldukça zengin adam ve eşi onları gıpta ederlerdi.
Bir...
ERKEK DEDİĞİN;
Osmanlı gibi oLmalı.! Dıştan değil, içten
yakmalı...
Yüreği tutkulu, sevdası mert olmalı,
Hasrete dayanmalı
...
Kadınına yâr olmalı, Aşk diye sayıklatmalı...
Gözü dışarda olmamalı! Başı dik,gözü açık
olmalı
Yüreği mert, sözleri keskin olmalı...
Bakışı yakıcı olmalı!
Cana can...
En fazla içimde ölürsün
Cesedini sürüklerim gittiğim her yere
Kızıl sonbaharım
Hangi aşk kendi fırtınasına dayanabildi
Ellerimde çoğul bir gölge kuşu
Adının arkasına basmadan yürüdüm
Alnımda birikti çizikler
Adımdan çıkardım aklımı
Aklımsız kaldım
Neylersin
İnsanız
Ne yapsak eksiğiz işte...
Bazen İstanbuL oLurum..Sessiz sakin we derinden ya$arım sensizLiği.
ELLerin eLLerimden uzak oLduğu için kendimi öyLe çaresiz hissederim ki patLar gibi oLurum.
Oysa biLirim bir an biLe yeter hesap sormana. ''yakı$ıyormu sana bunLar'' dercesine bakarsın gözLerime.
Bir hayaLin içine daLar giderim...
Çok gecikmedin mi sence de? Ne vardı bu gece gelmiş olsaydın? Bu gece yanımda olsaydın?
Dokunsaydım saçlarına ellerine…Birlikte üfleseydik ve puf diye uçup gitseydi yalnızlığımızbir umudu salsaydık gökyüzüne birlikte huzur dolu bir hayat vaadetseydik birbirimize. Açılan sırtımı örterken sen ben...
Mesela diyorum ki üzerinde salaş bir elbise ..
Net bir gülümseyiş gamzelerinde ki huzur yansısa tüm insanlığa ..
Aslında korkuyorum !
Şu kirlettiğimiz aşk kelimesi ..
Ya anlatamasam seni , istekleri ¿
Korktuğunda çocukluğuna dön istiyorum bir an ..
Ama hemen kendine gel gerçekleri ve sahte...
Öyle bir gün gelecek ki yıkılacak bütün hayallerin
Üzülmeyecek misin ? Üzüleceksin elbet.
Ama hemen pes etmeyeceksin.
Hani umudun rengine mavi derler ya
Mavi gözlü olmasan da masmavi bakacaksın hayata.
Umudunu asla asla yitirmeyeceksin
Çünkü umudunu kaybedersen kaybedersin.