BİLGİ Yahudullik,Tevrat,Talmud

EFSANE GENC

Active Member
Nisan Forum Üyesi
Katılım
9 Nis 2020
Mesajlar
192
Tepkime puanı
58
Puanları
28
Yaş
37
Konum
Kayseri-Develi

YAHUDİLİK, TEVRÂT ve TALMUD


Îsevîlik, Mûsâ aleyhisselâmın şeriatinin devamı olduğu için, yahudiler ve kitapları hakkında mâlûmat vermemiz faydalı olacaktır. Önce yahudiliğin tarihcesini bildirelim:

İbrâhîm aleyhisselâm, ulül-azm Peygamberlerdendir. O, ne yahudi, ne de hıristiyan idi. Hakîkî müslüman idi. İbrâhîm aleyhisselâm Benî İsrâîlin, yâni yahudilerin, ve ayrıca arabların da ceddidir. Muhammed aleyhisselâmın da, dedelerindendir.

Geldânîlerin merkezi Bâbil şehri idi. Meliklerine (Nemrûd) denirdi. Geldânîler o zaman, aya, güneşe ve yıldızlara taparlardı. Bunları temsîl eden çeşidli putlar yapmışlardı. Nemrûdlar da putlar arasında idi. Allahü teâlâ, İbrâhîm aleyhisselâmı bunlara Peygamber olarak gönderdi. Fakat îman etmediler. O mübârek Peygamberi, ateşte yakmak istemişler, ancak Allahü teâlâ, ateşi selâmet kılmıştı. Günlerce odun toplıyarak yaktıkları bu ateşin içerisi, İbrâhîm aleyhisselâm için yeşil bir bahçe oldu. Bu mucize karşısında da, çoğu îman etmedi. İbrâhîm Mısra gitti. Sonra Allahü teâlânın emri ile Filistine döndü. İbrâhîm aleyhisselâmın vefâtından sonra, oğlu, İshak aleyhisselâm, bundan sonra da, bunun oğlu Ya'kûb aleyhisselâm Peygamber oldular. Ya'kûb aleyhisselâmın diğer ismi, İsrâîldir. Bunun için, Ya'kûb aleyhisselâmın oniki oğlundan çoğalan insanlara, (Benî İsrâîl) yâni İsrâîl oğulları denilir. Ya'kûb aleyhisselâmın oğullarından Yûsüf aleyhisselâmı, kardeşleri kıskandılar. Bir kuyuya atıp, Ya'kûb aleyhisselâma, öldü diye yalan söylediler. Sonra, kuyuya gelen yolcular, Onu kuyudan çıkarıp, Mısra götürdü. Orada, köle diye sattılar. Yûsüf aleyhisselâmı, Mısrın mâliye vezîri, Azîz satın aldı. Evine götürdü. Hanımı Zelîha, Ona âşık oldu. Yûsüf, ona iltifât etmeyince, iftirâ etti. Bu iftirâ üzerine, Yûsüf aleyhisselâm zindâna habs edildi. Mısr hükümdârı Fir'avnın bir rü'yâsını tabîr ederek, zindândan çıkarıldı. Fir'avn, Yûsüf aleyhisselâmı mâliye vekîli yaptı. Yûsüf aleyhisselâm, babası Ya'kûb aleyhisselâmı ve diğer kardeşlerini Ken'ân diyârından yâni Filistinden Mısra getirdi. Fir'avn, Ya'kûb aleyhisselâma ve çocuklarına çok hurmet ve iltifât etti. Böylece, İsrâîl oğulları, Mısra yerleşmiş oldular. Önce, Mısrda rahat bir hayat süren İsrâîl oğulları, sonradan Mısrda büyük bir zulüm ve sıkıntı görmüşler, köleliğe düşmüşlerdir. Onları bu sıkıntılardan kurtaran ve (Ard-ı Mev'ûd) yâni vaat olunmuş topraklara [Filistine] götüren, Mûsâ aleyhisselâm olmuştur.

Mûsâ aleyhisselâmı, Fir'avn serâyında büyüttü. Kırk yaşına gelince, serâyı terk edip, akrabâlarının ve büyük kardeşi Hârûnun yanına geldi.

Birgün, Mısrlı bir kâfirin [kıptînin], Benî İsrâîlden birine işkence ettiğini gördü. Kurtarırken, kıptî öldü. Mûsâ aleyhisselâm korkarak, Tebük civârındaki Medyen şehrine gitti. Orada Şu'ayb aleyhisselâmın kızı ile evlendi. Ona on sene hizmet etti. Mısra dönmek için yola çıktı. Yolda, Tûr dağında, Allahü teâlâ ile konuştu. Mısra gelip, Fir'avnı dîne dâvet etti. Benî İsrâîle serbestlik verilmesini istedi. Fir'avn kabûl etmedi. (Mûsâ, büyük sihirbazdır. Bizi aldatıp, memleketimizi elimizden almak istiyor) dedi. Yanındaki vezîrlere sordu. Onlar da, (sihirbazları topla, onu mağlup etsinler) dediler. Sihirbazlar geldiler. Mısr halkı önünde, ipleri yere attılar. Her ip, yılan görünüp, Mûsâ aleyhisselâma doğru yürüdü. Mûsâ asâsını yere bıraktı. Büyük yılan oldu. İpleri yuttu. Sihirbazlar şaşırdılar. Îman ettiler. Fir'avn kızdı. (O, sizin ustanız imiş. Ellerinizi, ayaklarınızı keseceğim. Hepinizi hurma dallarına asacağım) dedi. (Biz Mûsâya inandık. Onun Rabbine sığınıyoruz. Yalnız Onun af ve merhametini isteriz) dediler. Kâfirlerin suları kan oldu. Kurbağa yağdı. Cilt hastalıkları oldu. Üç gün karanlık oldu. Fir'avn, bu mucizeleri görünce korktu. Benî İsrâîlin Mısrdan çıkmasına izin verdi. Mûsâ aleyhisselâm, Benî İsrâîl ile, Kudüse doğru giderken, Fir'avn pişman oldu. Askerleriyle arkalarına düştü. Süveyş körfezi açılıp, müminler karşıya geçti. Fir'avn geçerken, deniz kapandı. Askerleri ile birlikte boğuldu. Benî İsrâîl, yolda öküze tapanları gördüler. Mûsâ aleyhisselâma (Biz de böyle tanrı isteriz) dediler. Mûsâ aleyhisselâm, (Allahü teâlâdan başka tanrı yoktur. Allahü teâlâ sizi kurtardı) dedi. Sonra, Tîh çölüne düştüler. Yolu şaşırdılar. Aç ve susuz kaldılar. Gökten (Men) ve (Selva) yâni helva ve et inerdi. Bunları yirlerdi. Asâsı ile yere vurunca, su çıkardı. Bundan da içerlerdi. (Helva ile etten bıktık. Bakla, soğan gibi şeyler isteriz) dediler. Mûsâ aleyhisselâmı gücendirdiler. Bunun için, kırk sene çölde kaldılar. Mûsâ, Hârûn aleyhisselâmı vekîl bırakıp, Tûr dağına gitti. Orada kırk gün ibâdet etti. Allahü teâlânın kelâmını işitti. Allahü teâlâ (Tevrât) kitabını ve on emrin yazılı olduğu iki levhâyı indirdi. Tîh çölünde, Sâmirî adında bir münâfık, herkesteki altınları, süs eşyasını eritip, bunlardan bir buzağı yaptı. (Mûsânın ilâhı budur. Buna tapınız!) dedi. Tapmaya başladılar. Hârûn aleyhisselâmı dinlemediler. Mûsâ gelip olanları görünce çok kızdı. Sâmirîye lânet etti. Büyük kardeşinin sakalından tutup, darıldı. Pişman olarak, yalvardılar. Mûsâ aleyhisselâm, Tevrâtı ve on emri teblîg etti. (Tevrât)a göre ibâdet etmeye başladılar. Sonra yine bozuldular. Yetmişbir fırkaya ayrıldılar.

Mûsâ, ümmeti ile Lût gölünün cenûb tarafına geldi. (Ûc bin Ûnk) adında bir melik ile harb etti. Şerî'a nehri şarkındaki yerleri ele geçirdi. Erîha şehri karşısındaki dağa çıktı. Ken'ân ilini uzaktan gördü. Yerine Yûşâ aleyhisselâmı halîfe bırakıp, bir rivayete göre, mîlâddan 1605 sene evvel yüzyirmi (120) yaşında, orada vefât etti. Erîha şehrini, sonra da Kudüsü, Yûşa' Amâlika kâfirlerinden aldı.

Daha sonra, Dâvüd aleyhisselâm melik oldu. Kudüsü tekrar aldı. Böylece, yahudilerin en parlak zamanı başladı. Sonra, Süleymân aleyhisselâm, babasının hazırlattığı yere meşhûr mâbeti yâni (Mescid-i Aksâ)yı yaptırdı. Süleymân aleyhisselâm, içinde Tevrât ve on emir ve diğer emânetler ve on emrin yazılı olduğu levhalar bulunan (Tâbût-ı sekîne)yi, yâni (Mukaddes sandığı) mâbetin bir odasına koydurdu.

Oniki kabîleye ayrılmış olan yahudiler, Süleymân aleyhisselâmın vefâtından sonra, iki devlete ayrıldılar. On kabîle İsrâîl devletini, diğer ikisi Yehûdâ devletini kurdular. Azgınlaşarak hak yoldan ayrılıp, taşkınlık ettiler. Gadab-ı ilâhîye uğradılar. İsrâîl devleti M.Ö. 721 de Âsûrîler, sonra da, Yehûdâ devleti M.Ö. 586 da Bâbilliler tarafından yıkıldı. Âsûrîler Bâbil devletini işgâl etti. 587 de Âsûrî hükümdârı Buhtunnasar Kudüsü yakıp yıktı. Yahudilerin çoğunu öldürdü, kalanlarını da, Bâbile sürdü. Bu karışıklıkta gökten inen Tevrât yakıldı, yok edildi. Bu hakîkî Tevrât, çok büyüktü. Yâni, kırk cüz idi. Her cüzde bin sûre, her sûrede bin âyet vardı. Bu muazzam kitabı, Uzeyr aleyhisselâmdan başka kimse ezberlememiş idi. Tevrâtı yahudilere yeniden talim etti. Zamanla bir çok yerleri unutuldu, değiştirildi. Muhtelif kimseler, hâtırlarında kalan âyetlerini yazarak, Tevrât isminde çeşidli risâleler meydana geldi. Mîlâddan takrîben dörtyüz sene evvel yaşamış olan Azrâ ismindeki bir haham bunları toplıyarak, şimdi mevcut olan Ahd-i atîk denilen Tevrâtı yazdı. Îrân hükümdârı Şîreveyh, Âsûrîleri yenince, yahudilerin tekrar Kudüse dönmelerine izin verdi. Yahudiler, M.Ö. 520 den sonra Mescid-i Aksâyı yeniden tâmîr ettiler. Önce Perslerin, sonra da, Makedonyalıların idaresi altında yaşadılar. M.Ö. 63 senesinde Kudüs, Romalı kumandan Pompey tarafından zabt edildi. Pompey, yahudileri dağıttı. Şehri ve Mescid-i Aksâyı, yaktı, yıktı. Böylece yahudiler, Roma devleti hâkimiyetine girdiler. M.Ö. 20 de Romalıların Filistindeki yahudi vâlîsi Herod, mâbeti tekrar yaptırdı. Yahudiler daha sonra, Roma hâkimiyetine isyân ettiler. Fakat mîlâdın 70. senesinde Romalı kumandan Titus, Kudüsü tamamen yaktı, yıktı. Şehri virâneye çevirdi. Beyt-i mukaddes de yandı. Sâdece batı duvarı kaldı. Bu duvara türkler (Ağlama duvarı) derler. Bu duvar, yüzyıllarca yahudilerdeki millî ve dînî şuuru ayakta tutmuştur. Kurtarıcı Mesîh inancı da, yahudilerde bu şuurun devamını te'mîn etmiştir. Bizanslılar ve sonra Emevîler ve Osmanlılar bu duvarı muhâfaza ederek, mescidi tâmîr etmişlerdir.

Titusun, katliâm ve zulmünden sonra yahudiler, bölük bölük Filistini terk ettiler. Kudüs ve çevresinden kovuldular. Yahudi esîrler, Romalıların emrinde çalıştırılmak üzere, Mısra sevk edildiler. Bu sene, yahudiler dünyanın her yerine yayıldılar.

Yahudiler, Yahudiliğin iki emir kaynağını birbirinden ayırmıştır: 1- Yazılı emirler, 2- Sözlü emirler.

Yahudilerin mukaddes saydıkları kitapları, (Torah) ve (Talmud) olmak üzere ikiye ayrılır: Birincisi, yazılı emirleri, ikincisi ise, sözlü emirleri ihtivâ ediyor derler.

Torah kitabına hıristiyanlar (Ahd-i atîk) ismini verirler. Yahudiler, Torahı üç kısma ayırmışlardır: 1- Torah, yâni Tevrât, 2- Neviim, yâni Peygamberler, 3- Ketûbîm, yâni Kitaplar.

Torah ismini, bu üç kısmın, ibrânîce baş harflerini birleştirerek meydana getirmişler. Neviim iki kısmdır. İlk peygamberler dört kitap, son peygamberler onbeş kitaptır. Ketûbîm, yâni kitaplar ise, yahudilere göre onbir, hıristiyanlara göre onbeş kitaptır.

Yahudiler, Tevrât ismini verdikleri beş kitabın Allahü teâlâ tarafından, Mûsâ aleyhisselâma indirildiğine inanmaktadırlar. Bu beş kitap, (Tekvin), (Hurûc), (Levililer), (Sayılar), (Tesniye)dir. Tesniyede, Mûsâ aleyhisselâmın ölümü, ihtiyârlığı, yaşı ve defnedildiği ve yahudilerin ona mâtem [yas] tuttukları yazılıdır. [Tesniye bâb 34]. Bu ahvâl, Mûsâ aleyhisselâm vefât ettikten sonra, Mûsâ aleyhisselâma vahy olundu dedikleri kitapta nasıl bildirilmiştir? Bu misâl, Tevrâtın Mûsâ tarafından bildirilen ve Allahü teâlâ tarafından vahy edilmiş olan, hakîkî Tevrât olmadığının açık delîllerindendir.

Bir yahudi din adamı olan, H.Hirsch Graetzin, (History of the Jews) kitabındaki beyanına göre, yahudiler, kendi cemaatlerinin Tevrâtın emirlerine tam ittibâ' edebilmelerini te'mîn için (Yetmişler Meclisi)ni kurdular. Bu meclisin reîsine, (Baş Kâhin) dediler. Yahudi gençlerine, mekteplerde dinlerini öğreten, Tevrâtı açıklayan yahudi din adamlarına (Yazıcılar) denilir. Bunların, Tevrâta yaptıkları açıklamaların, ilâvelerin bir kısmı, sonradan yazılan Tevrâtlara karıştırılmıştır. İncîllerde geçen yazıcılar işte bunlardır. Bunların bir diğer vazîfesi de, yahudilerin Tevrâta ittibâ' etmelerini sağlamaktır.

Yahudilerin ekserîsinin inanmadıkları bir Tevrât daha vardır ki, buna (Şomranim Tevrâtı=Tora Ha-Şomranim) derler. Bu Tevrâta inananlar, yazıcıların Tevrâta açıklamalar ve ilâveler yapmalarına, hattâ harflerini dahî değiştirmelerine karşı çıkmışlardır. Yahudilerin ellerindeki Tevrât ile Şomranim Tevrâtı arasında altı bin kadar ihtilâf bulunduğu bildirilmektedir.

Hıristiyanlar Tanah kitabı için, (Ahd-i Atîk) yâni (Eski Ahd) tabîrini kullanırlar. Yahudiler, bu tabîri kabûl etmezler.

Bugün Tevrât dedikleri kitabın, Allahü teâlâ tarafından Mûsâ aleyhisselâma gönderilen hakîkî Tevrât olmadığı şüphesizdir. En eski yazılan Tevrât nüshası ile, Mûsâ aleyhisselâm arasında iki bin sene vardır. Mûsâ aleyhisselâm, Tevrâtın (Tâbût-i sekîne)ye, yâni (Mukaddes Sandığı)na konularak muhâfaza edilmesini ümmetinin âlimlerinden istemişti. Süleymân aleyhisselâm (Mescid-i Aksâ)yı binâ edince, Ahd sandığını buraya koymuş ve sandığı açtırmıştır. Sandık açılınca, içerisinden yalnız (Evâmir-i Aşere), yâni on emrin yazılı olduğu iki levhâ çıkmıştır.

ABD'nin Kaliforniya Üniversitesi profesörlerinden Elliot Friedmanın, 1987 senesinde neşrettiği, (Tevrâtı Kim Yazdı) ismli kitap, yahudi ve hıristiyan dünyasını karıştırdı. Profesör Friedman, Tevrâtı teşkil eden beş kitabın, beş ayrı ilâhiyyâtcı tarafından yazıldığını ve Mûsâ aleyhisselâma indirilen Tevrât kitabının asl nüshası ile hiç bir sûrette kıyaslanamayacağını açıkladı. Hıristiyanların inandığı, (Kitap-ı Mukaddes)in (ahd-i atîk) ve (ahd-i cedîd) kısmlarının birbirleriyle tenâkuz içerisinde bulunduğunu belirten profesör Friedman, kitabında bunun misâllerini zikretmiştir. Ayrıca, Tevrâtın içerisindeki kitapların da birbirleri ile, hattâ kendi bâbları arasında tenâkuzlarla dolu olduğuna dikkati çeken profesör Friedman, böyle bir esere (İlâhî kitap) vasfının verilemiyeceğini bildirmiştir. Tevrâtı meydana getiren beş kitaptaki, ifâde tarzları da, birbirinden tamamen farklıdır.

Prof. Elliot Friedman'a göre bugünkü Tevrât, Mûsâ aleyhisselâmdan birkaç asır sonra yaşıyan beş haham tarafından kaleme alınmış ve Azrâ adındaki haham bunları tek tek toplıyarak, Ahd-i Atîk'in asl nüshası olduğu iddiâsı ile çoğalttırmıştır. Tarih profesörü Friedman, kaleme aldığı eserinde, daha sonra şu ifâdelere yer vermiştir:

(Günümüzde, Tevrât'ın üç nüshası mevcut: Yahudiler ve protestanların kabûl ettikleri ibrânîce nüsha, katolik ve ortodokslar tarafından kabûl edilen yunanca nüsha ve sâmirîlerce kabûl edilen sâmirî dilinde yazılmış nüsha. Bunlar Tevrâtın en eski ve en itimatlı nüshaları olarak bilinmelerine rağmen, gerek aynı nüshanın içinde ve gerekse nüshalar arasında birçok yerlerinde tezâdlar vardır. Hiçbir ilâhî dinde bulunmıyan, insanlara zulüm telkînleri, Peygamberlerden bazılarına karşı çok çirkin ve makamlarına yakışmıyacak isnâdlar vardır. Hakîkî Tevrâtta ise, tezâdlar bulunacağından söz edilemez.)

Fransız papazlarından, Richard Simon da, (Historia Critique du Vieux Testament) kitabında, Tevrâtın Mûsâ aleyhisselâma vahy edilen Tevrât olmadığını, sonradan farklı zamanlarda yazılarak bir araya getirildiğini belirtmiştir. Papazın bu kitabı toplattırılmış, kendisi de kiliseden kovulmuştur.

Dr. Jean Astruc de, (Conjectures il parait que Mouse s'est Servi pour composer le livre dela Genese) adlı eserinde, Tevrâtın beş kısmının çeşidli yerlerden derlenmiş birer kitap olduğunu yazmıştır. Jean, bir kısmındaki ismlerin değiştirilerek, iki-üç yerde tekrar edildiğine de dikkatleri çekmiştir.

Tekvînin birinci bâbının onbirinci âyeti ve devamında, nebâtların insandan önce yaratıldığı, yazılıdır. İkinci bâbının beş, altı, yedi, sekiz ve dokuzuncu âyetlerinde ise, insanın yaratıldığı ve o zaman yer yüzünde hiç bir nebâtın bulunmadığı, nebâtâtın insandan sonra yaratıldığı yazılıdır. Bu ve bunun gibi pek çok tenâkuzlara, büyük hatâlara dikkati çeken Jean Astruc dinsiz ilân edilmiştir.
 
  
 
Emeklerin için çok teşekkür ederim...
 
    
Emeğinize sağlık, paylaşım için teşekkür ederiz..
 
    
Emeğinize sağlık ...
 
    
 
 
Üst Alt