- Katılım
- 30 Ağu 2011
- Mesajlar
- 25,376
- Tepkime puanı
- 12,037
- Puanları
- 113
Solgun Bir Gül Gibi Sustum!
Yoktun!
sustum susmak kırgınlıksa sustum işte
solgun bir gül gibi ıssız bir çöl gibi sustum
Yolcuyum uzak çok uzaklardan geldim
yorgunum
ellerim boş, boynum bükük gözyaşı dolu heybemde
kalbimi alıp getirdim sana ayrılıklarla delik deşik kalbimi
getirecek başka bir şeyimde yoktu
Dalımda güz türküleri koynumda ateş
seni aradım kentin dar sokaklarında yalnız yorgun ve yaralı
yoktun
üşüdükçe, uzadı yokluğun
Hangi çocuğa sordum, ağladı
hangi ırmağa sordum, çağladı
hangi Çiçeğe sordum boyun büktü
hangi ağaça sordum yaprak döktü
sığındığım kuşlar da uçtu gitti
bir başıma kaldım ortalarda
Sen ki, yetim bir bahçede
bir tomurcuktun hayatın kollarında
çiçeklerin nazlısı, küskünüydün gönlümün
bütün gün seni aradım yorgun yaralı
ve yalnız acılı bir yel gibi
dolaştım durdum sokakları
yoktun
Pınarlara sordum akıp gittiler
yıldızlara sordum bir bir söndüler
sigaramı efkâr ettim savurdum gökyüzüne
sonbahar sardı boynumu yaprak yaprak
sonra yavaş yavaş bedenime girdi acı
senden ne bir ses vardı, ne de bir nefes
Sokak çocuklarına anlattım seni
yaşlı bir dilenciye paylaştım sevgimi
hasretimi bir çiçeğin mavi gözlerine bıraktım
boyun büktü
Gülüşünü, gözlerini, sesini takıp koluma
vedalar bıraktığım durakta şiirler okudum
aklımı yitirdiğimi sanıyordu insanlar,
acıyan gözlerle bakıyordu herkes
Sonra gözlerimi,
ağlamaktan yorgun gözlerimi
kara trenlere mendil sallayarak
ulaşamayacağım uzaklara yolcu ettim
bir vagona kilitleyip duygularımı
bin ah sürüp dudaklarıma
sustum!
Unutulmuş sahipsiz ezgiler gibi
ne kadar susulacaksa o kadar sustum
yaslanıp hüzün kokulu anılara
yere çaldım kara bahtımı...
İstedimki,
kalbinin durduğu yer
kalbimin durduğu yer olsun...
Nuri Can