Omzunda Ağlayabilir miyim?

*t£b£ssüm*

EMEKLİ ADMİN
Nisan Forum
Katılım
21 May 2011
Mesajlar
835
Tepkime puanı
198
Puanları
83
Konum
İzmir
51943.jpg

Omzunda Ağlayabilir miyim?

Arabasından hışımla inen adam, koruma duvarını hızla aşıp şirketin kapısına yönelince, koruma görevlisi koşar adım adamın arkasından gittiyse de, yetişememişti. Adam patronun kapısını bile çalmaya gerek görmeden öfkeyle içeri daldığında, koruma kapıda, içeri giren adamı tutamamanın şaşkınlığını yaşarken, gelen adam bağırmaya başlamıştı bile.

-Ne biçim bir şirket burası böyle ya! Benden almadığım malın parası isteniyor! Almadım dedikçe de sahtekârlıkla suçlanıyorum. Bir daha sizinle iş yapmayacağım!

Patron bir adama, bir korumaya bakıp.

-Sakin olun Beyefendi, buyurun şöyle oturun. Sorununuz neyse şimdi çözeriz.

Adam o kadar sinirliydi ki; oturmaya hiç niyeti yoktu. Hâlâ bağırıyordu.

-Ben böyle bir hatayı kabul edemem! Bana gelmeyen malın parasını ödeyemem! Hem efendice istemedi adamınız. Ben almadım, mal gelmedi. Bir hata var bu işte dedikçe, beni müşterilerimin yanında sahtekârlıkla suçladı. Beni aşağılayıcı bir şekilde istedi parayı!

-Tamam Beyefendi. Şimdi durumu anlarız.

Masadaki siyah telefonun tuşlarına dokunup:

-Arzu Hanım, buraya kadar gelir misiniz?

Arzu girişe yakın camdan, adamın öfkeyle girişini görmüş, bir aksilik olduğunu anlamıştı. Çekinerek patronun odasına geldiğinde, öfkeli adam patronu beklemeden kızı haşlamaya başlamıştı.

-Siz ne biçim muhasebecisiniz! Alınandan haberiniz yok, satılandan haberiniz yok! Bostan korkuluğu musunuz burada?

Adam lafını bitirmeden patron başlamıştı.

-Arzu Hanım, bu Bey’in satın almadığı mallar için tahsilata gidilmiş. Derhal bu sorunu çözün! Ve bir daha böyle hatalar istemiyorum. Şimdi git, Bey’in faturasını arşivden bul ve iptal et!

Arzu kendini ifade edemeden, odadan çıkmış, kirpiklerinde biriktirdiği gözyaşlarını tutarak, arşivin anahtarını almak için odasına girdiğinde arkadaşı Necati:

-Ne oldu Arzu? Sorun ne?

-Ne olacak? Yine bildik bir sorun ve kabak her zaman olduğu gibi yine benim başıma patladı! Faturayı iptal etmeyi unutmuş bizim sevdalılar; bir de üstüne üstlük tahsilata gitmişler! Bıktım vallahi ya! Milletin yaptığı hatalar yüzünden kendini bir şey sanan aptallardan fırça yiyorum!

Deyip kapıya yönelmişti. Son kelimeyi arkası dönük söylemişti. Göz pınarlarından akan yaşları arkadaşına göstermeden arşivin yolunu tutmuştu. Hızla merdivenlerden inerek, mahzendeki arşiv odasına girerken, ağladığını gören var mı diye iki tarafına bakınmıştı. İçeriye girince, yüksek demir raflardaki kocaman kocaman fatura kolilerine bakıp, aradığı faturanın en üste olduğunu görmüştü.

Bir süre etrafına bakınıp nasıl alacağını, gücünün yetip yetmeyeceğini düşündükten sonra, hemen kenarda duran taburenin üzerine ağlamaya çökmüştü. Artık rahatça ağlayıp içini boşaltabilirdi. Başı ellerinin arasında, ne kadar ağladığını bilmeden, omzuna dokunan bir elle irkilip baktığında arkadaşı Necati’yi görmüştü.

-Ağla biraz... Rahatlarsın. Ben faturayı bulurum.

Necati ince demir merdiveni rafa dayayarak, yukarıdaki koliyi yere indirmiş, içindeki ağustos ayına ait faturayı alıp koliyi geri yerine koymuştu. Genç kız biraz sakinleştikten sonra arkadaşına minnetle bakıp.

-Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum Necati. Her zaman imdadıma yetişiyorsun. Sen çok iyi birisin.

Necati faturayı elinde rulo yaparken, bir elini de arkadaşına uzatıp.

-Hadi rahatladıysan ver elini bana. Kalk Arzu. Daha fazla bekletip kızdırmayalım içerdekileri.

Arzu kendisine uzanan ele sevgiyle tutunup kalkmış ve Necati’ye sevgiyle sarılırken.

-İyi ki varsın!

-İyi ki sende varsın canım. Sen çok iyi bir insansın. Kimseyle bir sorununu paylaşmıyor, her şeyi içine atıyorsun. Bak ben buradayım. Ne zaman istersen, benimle konuşabilirsin. Sen yalnız değilsin. Tamam mı canım?

Kız erkeğin boynuna doladığı kollarını geriye çekip, gözlerine bakarak.

-Çok teşekkür ederim.Yanımda birinin olması çok güzel. Bana güven veriyorsun.

Konuşa konuşa arşiv odasından çıkarlarken, elleri birbirine çarptığında müthiş bir elektriklenme hissetmişler, ama bir şey olmamış gibi, ikisi birden merdivenlere yönelmişlerdi.

Necati evli iki çocuk babası, kırk yaşlarındaydı. Arzu ise, otuz beş yaşında, birkaç kez evliliğin eşiğinden dönmüş, bekar bir bayandı. Bu ikili, hem iş arkadaşı, hem de çok iyi bir dosttu. Her dertleşmek için oturduklarında birbirlerine daha bir sıkı bağlandıklarını hissetmeye başlamışlardı. Bir konuşmaları esnasında Necati, utana sıkıla:

-Sana bir şey diyeceğim Arzu, ama bana darılıp konuşmamandan korkuyorum. Çünkü sen benim için çok değerlisin. Üzülüp incinmeni hiç istemem canım.

-Neden kırılayım? Ne söyleyeceksen söyleyebilirsin.

-Benim evli olduğumu biliyorsun. Evliliğimde bir sorun yok. İyi gidiyor. Neden olduğunu bilmeden, sana gün geçtikçe daha çok bağlanıyorum.

Arzu kızaran yüzünü saklamak için yere indirip.

-O duygu sadece sana has değil. Bende aynı duyguları hissediyorum. Bir mıknatıs gibi beni çekiyorsun. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilemiyorum.

Necati elindeki kalemle, masadaki not kağıdına belirsiz şekiller çizerken.

-Arzu seni seviyorum, ama asla senin duygularınla oynamak istemiyorum. Eşimi boşayamam, ama tutmak istediğin bir el, ağlamak istediğin bir omuz, her zaman olurum. Başını omzuma yaslayabilir, bana içini dökebilir, omzumda ağlayabilirsin.

Arzu bir süre düşünüp, "Adam benden bir şey istemiyor,duygularımı istismar etmiyor, ağlamak içinde omzunu cömertçe sunuyor." deyip sonra birden şu soruyu soruvermişti.

-Omzunda ağlayabilir miyim?
uhu.gif

 
  
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
KONU GÜNCELLENDİ
 
    
Emeğe ve Paylaşıma teşekkürler...
 
    
 
 

Similar threads


Üst Alt