Şiir Etme..

F@ROZ

⭐Teknik Admin⭐
Yönetici
ADMİN
Katılım
4 Şub 2010
Mesajlar
80,891
Tepkime puanı
33,075
Puanları
300
Konum
Kocaeli
Web sitesi
www.youtube.com

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme

Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme

Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme

Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme

Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme

Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme

Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun etme

Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme

İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme


Mevlana Celaleddin Rumi
 
  
 
Allahım Bu Vuslatı Hicran Etme

Allahım Bu Vuslatı Hicran Etme

Allahım bu vuslatı hicran etme
Aşkın sarhoşlarını nalan etme

Sevgi bahçesini yemyeşil bırak
Bu mestlere bahçelere kasdetme

Dalı yaprağı vurma hazan gibi
Halkını başı dönmüş zelil etme

Kuşunun yuvasının ağacını
Yıkma da kuşlarını perran etme

Kumunu ve mumunu karıştırma
Düşmanları kör et de şadan etme

Hırsızlar aydınlığın düşmanıdır
Onların işlerini asan etme

İkbal kıblesi yalnız bu halkadır
Umut kabesin öyle viran etme

Bu çadır iplerini öyle katma
Çadır senindir eya sultan etme

Yok dünyada hicrandan daha acı
Ne istiyorsan et de onu etme


M e v l a n a

Mevlana Celaleddin Rumi
 
    
Sen ve Son

Unutmak ne dipsiz bir şeydir ki, unutanlara unuttuklarını bile unutturur.
Unutulmak ne acı şeydir ki, unutulanın unutuluşuna ağlayışını kimse hatırlamaz.
‘Nisyan’dan unutuluştan çıkarıldık her birimiz.
Yüzümüz gün yüzüne değeli, tenimiz güneşe erişeli beri unutulmaktan alındık, unutmaktan sakındık.
Hatırı sayılır olduk.
Ne var ki, unutmak yaşamak kadar elimizin altında ve unutulmak ölüm kadar yanı başımızda.
Ölüm bizi geldiğimiz yere, ‘nisyan’a götürüyor tekrar.
Ölüm unutuşlara gömüyor yüzümüzü; tenimizi tanıdıklarımıza yabancı kılıyor.
Yaşarken ölümü anmıyoruz o yüzden.
Yaşarken ölümle aramıza sahte uzaklıklar koyuyoruz.
Unutulmak korkusu bu…
Galiba en çok unutulacağımızı unutuyoruz.
Ve herkesin unuttuğu anlarda, “hatırlanmaya değer olmadığımız zamanlarda hatırımızı tek sayanın Yaratıcımız olduğunu unutuyoruz.
Sen ki hiç unutmadın ve hiç unutmazsın bizi, bize senin zikrini unutturma Rabbim.
Hatırla ki toprak ayağının altından çekiliyor.Ellerin son defa dokunuyor güle ve güne.
Gözlerinin karası son kareyi alıyor ışıktan ve karanlığa hazırlanıyorsun.
Göz kapaklarının kapanışı seni bir dağın ardına götürecek.
Unutmaya ve unutulmaya hazırlanıyorsun.
Varlığın incecik dudaklarda kuru bir söze dönüşecek.
O dudaklardan insan sıcağını tadamayacaksın mesela.
Hatıran bir taştan ve bir hüzün renkli topraktan ibaret kalacak.
Kahkahalar seni yalnız bırakacak.
Mutluluklar seni hesaba katmadan tamam olacak.
Sana arkalarını dönecekler.
Dönüp yüzüne bakmayacaklar.
Senin kokun uzakları kokusu olacak.
Tenin toprağın soğuğunu tadacak.
Ve gelecek ÖLÜM;
Gözleri gözlerin olacak.
Hatırla ki yarınki gün seni taze bir toprak yığınının altında bulacak.
Bir gün saatinin akrebi senin uzanamadığın zamanlara doğru dönecek.
Sen olmayacaksın…
Kolunda ki saat sensiz zamanları tırmanıyor olacak.
Sulamayı unuttuğun çiçeğin bile senden sonra solacak.
Yüzüne gün ışığı vurmayacak.
Hayatının ebedi rengini dar ve sessiz bir boşlukta bulacaksın.
Ya küle dönecek ya GÜLE DÖNÜŞECEKSİN.
Yarınsız ve sonsuz bir günün yanağında incecik bir gamze olup kristalleşeceksin.
Yüzün solacak
Ellerin hiçbir yere varmayacak
Parmakların hiçbir şeyi göstermeyecek
Ve ayaklarının altında hep boşluk kalacak
Unutma ki şimdi toprak ayağının altından çekiliyor.
Yürüdükçe ince bir hesap çizgisine çekiliyorsun.
Unutma ki elinle ölüme dokunuyorsun
Elinle ölümü dokuyorsun
Hatırla ki gözlerin ölüme bakıyor
Gözlerin bir cesedi alacakaranlığa taşıyor
Hatırla o zamanı ki sen boz topraklar altında derin unutuşlarda eriyorsun
En son kaleminin karanlık izi kalıyor soğuk sayfalarda
Ve sözlerin kırık dökük hatıralara dönüşüyor
Solgun bir gül gibi elden ele dudaktan dudağa taşınıyor
Hatırla…
Hatırla ki sen sözleri genç kalpleri taze aşklara taşıyan ölü bir şairsin.
Hatırla ki sen masum ve sonsuz bakışlı gözlerin kapı aralarında beklediği bir babasın.
“Baba!” çığlıklarını yetiştiremiyor sana oğlun.
Elinin sıcağı özlenen sevgilisin sen.
Hatırla…
Hatırla ki bir mezar taşında iki rakam arasında çizilmiş eğreti bir çizgiye indirgenmişsin.
Mezar taşın unutuldu ve hatta mezar taşın bile seni unuttu diyelim
Ve hep başkaları var dışarıda
Hep yabancılar geziyor yıkık mezar taşları arasında
Kimsenin tanıdığı değilsin artık
Kimsenin özlediği değilsin
Kimsenin beklediği değilsin
Kimsenin ardı sıra gözyaşı döktüğü değilsin
Kimsenin ölüsü de değilsin
Tıpkı şimdi olduğu gibi
Oysa sen ve sonun ne kadar da uzak görünüyordunuz birbirinize
Ey Rabbim senden bir teşehhüt miktarı ömür
Bir LA İLAHA İLLALAH miktarı ölüm istiyorum senden.
LA İLAHA İLLALLAH……



SENAİ DEMİRCİ
 
    
Ölüm Gelince

Ey Azrail, gözlerim fersiz, sözlerim yersiz,
Ecelim gelir gelmez, yakaladın habersiz!

Keşke birkaç yıl önce, bir haber gönderseydin,
Rüyalarıma falan bir kez giriverseydin.

Mal mülk sevdası ile dünyadan kopamadım,
Çok özür diliyorum, hazırlık yapamadım.

Alamadım yanıma para pul, ne de bavul,
Uyudum horul horul, ne zil duydum, ne davul.

Yaşım yetmiş olsa da, kanım hep fıkır fıkır,
Bu cümbüşlü âlemi, gönlüm nasıl bırakır?

Derler de inanmazdım, yaş yetmişse iş bitmiş,
Anlamadım bunca yıl nasıl da geçip gitmiş.

Lütfen birazcık bekle, sana yalvarıyorum,
Eceli tehir için, bir çare arıyorum.

Yıkıldı hep düşlerim, yarım kaldı işlerim,
Altından olacaktı, şu protez dişlerim.

Seneler sonra ancak, voleyi vurabildim,
Hortumlar sayesinde, ayakta durabildim.

Gayet ucuza sattım, şerefin kilosunu,
Ancak böyle kazandım, şu uçak filosunu.

Çocuklarımın hepsi, birer vampir yarasa,
Ölmemi bekliyorlar konmak için mirasa.

Arkamdan dökülecek, iki damla gözyaşı,
Dikilecek belki de, yaldızlı mezar taşı.

Katafalka koyarak cenazem kokutulur,
Kırkıncı günü diye mevlitler okutulur.

Musikiyle karışık, bir ilahi aryası,
Mevlit bitince başlar, dedikodu furyası.

Düzenbaz kodamanlar, köşeleri döndüler,
Bir yoksuldan indiler, ötekine bindiler.

İrtica yobaz diye yaygara tutturdular,
Dine afyon diyerek, bizlere yutturdular.

Düzenin kuklaları ekranlara çıktılar,
İlâhiyat adına, dinimizi yıktılar.

Âlim zalim karıştı, renkler hiç seçilmiyor,
Her yer mezhepsiz dolu; zındıktan geçilmiyor.

Bu cinnet kervanına, nice prof katıldı,
Ne vicdanlar satıldı, din sokağa atıldı.

Dünyayı gezdim ama, daha hacca gitmedim,
Alnım secde görmedi, hiç ibadet etmedim.

Dinden habersiz nefsim, olmadı hiç terbiye,
Haram falan dinlemez; tutturur hep ver diye.

Çok gafil yakalandım, hazırlığım hiç yoktu,
Dini öcü bilirdim, camiye karnım toktu.

Ecel gelip çatınca, katiyen beklemiyor,
Vade dolunca artık, saniye eklemiyor.

İşte bunlar boş geçen, bir ömrün hikayesi,
İbret alanlar için, pişmanlığın son sesi.
 
    
Mevlâ'nın Huzurunda Şiir

Mevlâ'nın Huzurunda


Abdest almak temizler
Eli, yüzü, yüreği.
İbâdetler içinde
Namaz dinin direği.
Allah’a ulaşmanın
Buldum nurlu yolunu,
Huzuruna çağırır
Beş kez küçük kulunu.
Ezanlar okununca
Seller gibi coşarız,
Dedem ile beraber
Hep camiye koşarız.
Mevlâ’nın huzurunda
Saf tutunca çiçekler,
Bizlere hayran olur
Gökte güzel melekler.
Sabah, öğle, ikindi
Benim nur çiçeklerim.
Akşam ile yatsıyı
Heyecanla beklerim.
Namaz kılınca gider
Tüm üzüntüm, kederim,
Bütün insanlık için
Her gün dua ederim...
Bestami YAZGAN
 
    
Alnımızda Çiçekler

Alnımızda Çiçekler


Günde beş kez açılır
Kutlu ezan çiçeği,
Dünyamıza yayılır
Gül İslâm’ın gerçeği.
Bilal-i Habeşî’den
Armağandır bizlere,
Duyunca yüreğimiz
Karışır denizlere.
Güneşten önce kalkar
Yakarız ışıkları,
Sabah namazı bize
Mutluluk anahtarı.
Yeni bir heyecanla
Öğle vakti beklenir,
Rükû ve secdelerde
Alnımız çiçeklenir.
Akşam ile ikindi
Birbiriyle kardeştir,
Hele yatsı namazı
Kalbe doğan güneştir.
Günde beş kez Kâbe’ye
Döneriz yüzümüzü,
Mevlâ’mız rahmetiyle
Temizler özümüzü...
Bestami YAZGAN
 
    
Gelin Namaz Kılalım Şiir


Gelin Namaz Kılalım


Allah’ı zikir için,
Gelin namaz kılalım.
Lütfuna şükür için,
Gelin namaz kılalım.
Kalbi şeffaf çocuklar,
Nurlu sedef çocuklar,
Yüreği saf çocuklar,
Gelin namaz kılalım.
Günahtan saklar bizi,
Saflar kucaklar bizi,
Camiler bekler bizi,
Gelin namaz kılalım.
Çiçeklerle, kuşlarla,
Güldeki nakışlarla,
İçli yakarışlarla
Gelin namaz kılalım.
Tekbir alsın yürekler,
Çiçek açsın dilekler,
Gıpta etsin melekler,
Gelin namaz kılalım.
Bestami Yazgan
 
    
Allahu Ekber

Her vakit her an
Bizi koruyan,

Kur'an'ı bize
Gönderdi rehber:
Allahu ekber!

Vardır ve bir'dir,
Hem de Kâdir'dir.
Hiç O'ndan başka
Olur mu ilah?
İnandım billah.

Ettim şahadet,
Haktır Muhammed.
O'dur Allah'ın
Sevgili kulu
Ve son Resûlü.

Gelin namaza,
Durun niyaza,
Günde beş vakit
Allah'ı anın,
Nurla yıkanın.

Şahlanır ezan,
Okunur Kuran,
Melek gülümser,
Allahu ekber,
Allahu ekber.

Dinin direği,
İman gereği,
Miraçta bize
Oldu hediye
Kılalım diye.

Bestami Yazgan
 
    
Gözümün Nuru Namaz

Ezanların emeli
Dinimizin temeli
Seni sonsuz sevmeli
Gözümün nuru namaz.

Müminlerin miracı
Gönüllerin ilacı
Sensiz yasamak acı
Gözümün nuru namaz.

Kötülükten men eden
Affa ihsana neden
Hakk’a yol seccadeden
Gözümün nuru namaz.

Kelamın Hak kelamı
Selamın Hak selamı
Yaşatırsın İslâmı
Gözümün nuru namaz.

Kıyam kıraat sücut
Ef’al sıfat ve vücut
Yokluk varlık hep mevcut
Gözümün nuru namaz.

Cami cuma cemaat
Makbul olur münacaat
Ol bendeye şefaat
Gözümün nuru namaz.

19 Mayıs 1990
Ali Soyyiğit
 
    
Günah Yaşı Şiir

Günah Yaşı

"Yavrucuğum,
Bundan sonra günah olur."
Deyince ninesi,
Namaza başlamış arkadaşım.
Sahi anne benim de
Geldi mi günah yaşım?

Bestami YAZGAN
 
    
Yunus'tan İki Mısra

“Zanaatın yüreği namaz imiş hoş bişe.
Namaz kılan kişide olmaz yavuz endişe”
 
    
Necip Fazıl'dan İki Mısra

Namaz sancıma ilaç, yanık yerime merhem
Onsuz ebedi hayat benim olsa istemem.
 
    
Namaz Güvercini Şiir

NAMAZ GÜVERCİNİ

(Çocuk Şiiri)

Güvercin gibi namaz
Günde beş vakit gelen,
Onunla kim oynamaz
Hem sabah hem de öğlen.

Bir haber getirirmiş
Bize ta ötelerden,
Allah’a yakın eden
Serin ikindi imiş.

Akşamleyin doğan nur,
Kanat çırpan güvercin,
Ham sevinçtir hem onur
Ham keyif bizim için.

Güvercin kanatları
Kıpır kıpırsa nasıl,
Namazın rekâtları
Çarpan yürekmiş asıl.

Yatsıda o güvercin
Seslenir cıvıl cıvıl,
Seccadede parlıyor
Bilinçler ışıl ışıl.

Bir süt ırmağı sanki
Bir güvercin bembeyaz,
Umut dolu bir bulut
Yol arkadaşı namaz.
 
    
Abdest nehrinde yıkanınca

ABDEST NEHRİNDE YIKANINCA

Evimizin önünden
Pırıl pırıl ve berrak
Güzel bir nehir aksa.
Demeden sabah akşam,
Günde beş kez yıkasam.
Misler kokar her yanım,
Kuş gibi olur canım.

Kulluk için beş defa
Abdestimi alınca,
Namaz ile aramda
Kurulur gönül bağı.
Olur küçük günahlar,
Bir sonbahar yaprağı.

Bestami Yazgan
 
    
Namazın Güzellikleri

Namazın Güzellikleri

Hakk’a imandan sonra kulluğun başı: namaz,
Cevherlere çevirir toprağı taşı, namaz!


Allah’ın ve Nebi’nin rızası var namazda,
A zamanın Yusuf’u, kâr takva, kâr namazda!


Namaz gözlerin nuru, namaz ki cana ışık,
Her rükû ve her secde, derde, hicrana ışık!


Tıpkı bedenlerdeki baş gibi, dinde namaz,
Allah’ın en sevdiği, kılmak, vaktinde namaz!


Cahil, namaz deyince zanneder ki zahmet var,
Hayır! Bunda bereket… Hayır! Bunda rahmet var!


Günahı siler atar, çağlayan bir su gibi,
Eder can bahçesini cennet kokusu gibi!


Kim tatsa bırakamaz! Bu aşk güzel, haz güzel,
Çünkü Hakk’ın emridir: Vacip, sünnet, farz güzel!


Kapıların önünde akan bir ırmak namaz,
Ay gibi, Zühre gibi, eder yüzü ak, namaz!


Cennet meyvesi ey can, çok rükû ve çok secde,
Gafillerde yok şükür, gafillerde yok secde!


Terki mümkün değildir, ne deniz, ne karada,
Çünkü namazla erdi erenler hep murada!


Âdem’e, Şit’e, Nuh’a emredince Hak, namaz,
Kıldı bütün Nebiler, İbrahim, İshak namaz!


Nebiler ve ümmetler kılageldi hep namaz,
Allah’ın rızasına, cennete sebep, namaz!


İşte Peygamber sözü: “Namaz ki, dine direk,”
Onunla bütün hayır; onunla parlar yürek!


Namazların terkini küfre denk tutar Nebi,
Çünkü tehlikededir böyle âdet sahibi!


Namazdan olacaktır kıyamette ilk sual,
Namaz eksik gelirse mizanı aşmak muhal!


İnsan gözünde dağlar deryalar belki büyük,
Günahlar bakımından namazın terki büyük!


Namaz kabrin yoldaşı, namaz ki yüze ziynet,
Sabaha ve akşama, gece gündüze ziynet!


Yüce Allah buyurdu: “Secde et, Bana yaklaş!”
Musa ve Hızır gibi lütfa, ihsana yaklaş!


İslam’ın temelidir: Oruç, zekât, hac, namaz,
Artık nasıl olur da yürekler kıpırdamaz!


Sağırlar duymasa da sabah akşam var davet,
Rahmete ve nimete ermededir Yâr davet!


Namaz yumurtasından cennet bülbülü çıkar,
Çünkü bundadır takva, çünkü bunda bütün kâr!


Ah ne güzel bir zikir, ne güzel bir secde bu,
Hakk’ın has kullarını getirmede vecde bu!


Rıza miracı demek, her secde ve her dua,
Kimin ne kıymeti var, olmazsa eğer dua?


Ta Âdem’den bugüne her ümmete var namaz,
A Yusuf yüzlü oğul, dost namazdır, yâr namaz!


Kıyam, kıraat, rükû, peşinden secde gelir,
Artık duru gönüller bin türlü vecde gelir!


Can artık gam seline bir değirmen olamaz,
Kulun başı üstünde rahmettir çünkü namaz!


“Beni zikretmek için namaz kıl!” buyurdu Rab,
Nasıl müstağni kalır artık Türk, artık Arap?


Secdeye koymak ile emrolundum ben başı,
Çünkü ibadetlerin bu namazdır en başı!


“Bugünün namazını yarın kılarım” deme,
Nice yarınlar geçti, bir baksana âleme!


Kim diyorsa aldanır “ederim kaza yarın,”
Namazın terkine var, bin türlü ceza yarın.


Namaz, mü’minin harcı; kuş, kuğu, at kılamaz.
Çok kimse de ömründe tek bir rekât kılamaz!


Yaratmada geceyi, yaratmada Rab günü,
Nefsini hesaba çek, gelmeden hesap günü!


İki rekât bir namaz şah olmaktan hoş bana,
Çünkü Allah diyor ki: “Ey has kulum, koş bana!”


Leyla’yı ve Şirin’i ne kadar var arayan,
Allah’tan başka bir dost bulamaz yâr arayan!


Namaz dostluk kapısı, namaz başların tacı,
İşte âlemde budur mü’minlerin miracı!


Her rükû, her secdede yüreklerden gam gider,
Daha namaz bitmeden Resul’e selam gider!


Kim çok secde ederse aferinler var ona,
Nebiler ve melekler olacaktır yâr ona!


Rahmete vesile kıl bu ömrü, bu az vakti,
Ne mübarek vakittir ya Rabbi namaz vakti!


Secde kulun Rabbine, işte en yakın hâli,
Bizi de salihlerle haşreyle ya İlahî!

Mustafa Necati Bursalı
 
    
Kil Namazi Şiir

KIL NAMAZI

Allah diyen dil negüzel,
Hakk'a giden yol negüzel.
Namazdaki hal ne güzel,
Gel kardeşim, kıl namazı.

Dünya kimselere kalmaz,
Ahirete giden gelmez.
Müslüman namazsız olmaz,
Can yoldaşım, kıl namazı.

Ömür biter azar azar,
Ecel peşimizde gezer.
Melekler deftere yazar,
Haydi canım, kıl namazı.

Namaz huzur kaynağıdır,
İbadetin kaymağıdır.
İslam'ın dayanağıdır,
Gel evladım, kıl namazı.

Hem şükrüdür nimetlerin,
Boşa gitmez zahmetlerin.
Anahtarı cennetlerin,
Arkadaşım, kıl namazı.

Ahrazoğlu'm baş tacıdır,
Hasta kalbin ilacıdır.
Mü'minlerin miracıdır,
Güzel dostum, kıl namazı.

Ozan Ahrazoğlu
 
    
SABAH NAMAZI - Ozan Ahrazoğlu

SABAH NAMAZI - Ozan Ahrazoğlu

Seher vaktinde uyuma,
Yatağında dönüp durma.
Ne olur şeytana uyma,
Gel eyleme, uyan gönül.

Kaldır üstünden yorganı,
Çıkar boynundan urganı.
Gelmeden ölüm fermanı,
Gel eyleme, uyan gönül.

Gün doğmadan üstümüze,
Kavuşalım dostumuza.
Şifa versin hastamıza,
Gel eyleme, uyan gönül.

Sanma canın çekişmiyor,
Günahların pekişmiyor.
Yatmak sana yakışmıyor,
Gel eyleme, uyan gönül.

Mutlu olup, gülmedin sen,
Abdest namaz bilmedin sen.
Uyumaya gelmedin sen,
Gel eyleme, uyan gönül.

Müslümana namaz başta,
Zikir olsun, içte dışta.
Şeytan bizimle savaşta,
Gel eyleme, uyan gönül.

Hayatını fikir gerek,
Nimetlere şükür gerek.
Seherlerde şükür gerek,
Gel eyleme, uyan gönül.

Ahrazoğlu'm seherlerde,
Açılır manevî perde.
Şifa vardır nice derde,
Gel eyleme, uyan gönül.

Ozan Ahrazoğlu
 
    
Şadırvan Konuşuyor - Hakkı Şener

sa3.jpg

Ben bir ulu cami şadırvanıyım
Mana âleminden izler bilirim
Elden ele giden dost kervanıyım
Nice kışlar nice yazlar bilirim

Sema kapısını açarken ezan
Kuşatır âlemi rahmet-i Rahman
Meleklerle dolar boşalır mekân
Böyle yaşanası hazlar bilirim

Güvercinler dört yanıma konarlar
Sularımdan içip içip kanarlar
Hu hu diye diye Hakk'ı anarlar
Dualar demeti sözler bilirim

Seherlerde başlar bir fasl-ı saba
Ulu çınarları sanırsın tuba
Nur simalar naziredir mehtaba
Aşk ile çağlayan gözler bilirim

Bir muhterem her gün abdest alırdı
Musluğumda gül kokusu kalırdı
Yanına her gelen huzur bulurdu
Bakmaya doyulmaz yüzler bilirim

Mihrabında okuyunca hafızlar
Kubbe yankılanır duvarlar sızlar
Dinlemeye gelir gökte yıldızlar
Burda doğmuş ne yıldızlar bilirim

Kim olmaz ki şu caminin kandili
Olsaydı söylerdi taşların dili
Neler gördü eyvanları mahfili
Beş vakit okunan cüzler bilirim

Ordular dönerken bitince sefer
Hele bir de olmuş ise muzaffer
Bir kahraman olur en küçük nefer
Gazalar şahidi tozlar bilirim

Karşıda gördüğün sadaka taşı
Gariplerin fakirlerin sırdaşı
Dibinde gizlidir nice göz yaşı
Çoktan makbul olmuş azlar bilirim

Bu camiler kaynağıdır rahmetin
Nişanıdır memleketin milletin
Mekânıdır kardeşliğin sohbetin

Suya dönmüş nice buzlar bilirim

Ben bir ulu cami şadırvanıyım
Şahidiyim huzur dolu anların
Gece gündüz yollarını beklerim
Mutluluk arayan tüm insanların

Hakkı Şener
 
    
Namazla Diriliş - Ali Soyyiğit

Namazla Diriliş - Ali Soyyiğit

İslamın beş şartından biri namaz
Arzın Hak'ka en yakın yeri namaz
Sırat-ı müstakimin ser levhası
Dünyanın en ulvi seferi namaz

Gece sonu günün doğuşu namaz,
Nur-u Hak'kın narı boğuşu namaz
Nar-ı nirandan kulun kurtuluşu
Cennet yolu cennet koğuşu namaz

Kötülükten uzaklaştıran namaz
Kulu Rabbine yaklaştıran namaz
Cemaatı camide buluşturan
Saf tutturup kucaklaştıran namaz

Cemaatın Hak'ka erişi namaz
Hakla batılın devrilişi namaz
Vuslatı, miracı, münacaatı
Kulun imanla dirilişi namaz...

18 Şubat 2007 Üsküdar

Ali Soyyiğit
 
    
Dua - Arif Nihat Asya

DUA
Biz, kısık sesleriz... minareleri,
Sen, ezansız bırakma Allah’ım!

Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allah’ım!

Mahyasızdır minareler... Göğü de,
Kehkeşansız bırakma Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah’ım!

Bize güç ver... Cihad meydanını,
Pehlivansız bırakma Allah’ım!

Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah’ım!

Bilelim hasma karşı koymasını,
Bizi cansız bırakma Allah’ım!

Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma Allah’ım!

Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah’ım!

Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız;
Ve vatansız bırakma Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah’ım!

Arif Nihat Asya
 
    
Bahar Neşidesi

Bahar Neşidesi
M. Asım ATLI
Hadi dillendir artık şarkısını baharın,
Sona erdi dünyada hükmü soğuğun, karın.
Bugün, son günü kışın; sevin nevruzdur yarın.

Poyraz, bırakır yerini lâtif meltemlere;
Elveda yeislere, elveda matemlere.

Yeryüzü bayram yeri, şehrayin gökyüzünde
Silindi gözyaşları, silindi hem hüzün de
Bahardır, şenlik yapsın âlem bu mutlu günde.

Yiğitler, ellerinde ümidin bayrakları,
Dolaşır muştulara susayan toprakları.

Dindi kanlı gözyaşı talihsiz coğrafyanın.
Ufkuna ümit doğdu Afrika'nın Asya'nın.
Uyanın şehirlerim, nehirlerim uyanın;

Aksın koyun koyuna, coşsun Nil ile Fırat
Kolkola yola düşsün İskenderiye, Herat.

Bülbüllere bayramdır, baykuş büründü yasa.
Kaldı mağarasında nura düşman yarasa.
Güle, sümbüle sürûr; dikene düştü tasa.

Dağı ovayı cümle zambak, lâle bürüdü;
Çocuklar, çiçek çiçek yollara yürüdü.

Yoktur lûgatimizde ismi gamın, melâlin.
Gölgesinde serinler milyonlar bir hilâlin.
İşitilir ezanlar gür sesinden Bilâl'in;

Karışır şehadetler, tevhidler ezanlara
Müjdeler bu destanı okuyup yazanlara.

Bir nurla aydınlandı kâinat boydan boya
Sürüldü simasına altın rengi bir boya
Varlık, Nur kaynağından içince doya doya

Işık kesildi mânâ, ışık oldu her madde
Işığın süvarileri at koşturdu serhadde.

Dağıldı ufukları kaplayan kara bulut
Dalga dalga yayıldı her zerreye bir umut
Tarih, o eski hâli sayfalarında uyut

İlâhî İman ettik; bu Sen’in ahde vefan
Nuh vazifesini gördü ve sona erdi tufan.
 
    
Cevap: Bahar Neşidesi

eline yüregine saglik super
 
    
Emeğine sağlık FAROZ..Teşekkürler..
 
    
 
 

Similar threads


Üst Alt