- Katılım
- 13 May 2012
- Mesajlar
- 35,477
- Tepkime puanı
- 8,887
- Puanları
- 250
Dostlukla ilgili Ünlü Şairlerden Şiirler
DOSTLAR BENİ HATIRLASIN - AŞIK VEYSEL
Ben giderim adım kalır,
Dostlar beni hatırlasın.
Düğün olur, bayram gelir,
Dostlar beni hatırlasın.
Can bedenden ayrılacak,
Tütmez baca, yanmaz ocak,
Selam olsun kucak kucak,
Dostlar beni hatırlasın.
Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş, kim gülecek
Murat yalan, ölüm gerçek,
Dostlar beni hatırlasın.
Gün ikindi akşam olur,
Gör ki başa neler gelir,
Veysel gider, adı kalır
Dostlar beni hatırlasın
DOST - CAHİT KÜLEBİ
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konusalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız
Dokunarak uçalım.
insanlardan buz gibi soğudum,
işte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.
“DOSTLUK” - CAN YÜCEL
Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya
İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi…
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı….
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!
İnsanlar vardır; derin bir okyanus…
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.
İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu…
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;
Bu tip insanla bir ömür dolmaz.
İnsanlar vardır; sakin akan bir dere…
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.
İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.
Her biri başka bir karaktere sahip.
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı…
İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her şey meydanda.
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
İçi dışı birdir çekinme ondan.
Her sözü içtendir, her davranışı candan…
DOSTA DOĞRU - ABDURRAHİM KARAKOÇ
İçimde uzayan her yol
Çıkar gider dosta doğru
Nergis. ıtır, menekşe, gül
Kokar gider dosta doğru
Zamanım yoğrulur gamla
Birleşir sabah akşamla
Ilık kanım damla damla
Akar gider dosta doğru
Gel bende gör, sen gel beni
Durduramaz engel beni
Görmediğim bir el beni
Çeker gider dosta doğru
Beynim fırın, bağrım tandır
Yanarım hayli zamandır
Sevgim bir yavru ceylandır
Çeker gider dosta doğru
Ne saklarım ne gizlerim
Yalnızca onu özlerim
Tabutta bile gözlerim
Bakar gider dosta doğru
DOSTLUK - NAZIM HİKMET
Biz haber etmeden haberimizi alırsın,
yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin.
Gözümüzün dilinden anlar,
elimizin sırrını bilirsin.
Namuslu bir kitap gibi güler,
alnımızın terini silersin.
O gider, bu gider, şu gider,
dostluk, sen yanı başımızda kalırsın
UNUTMA DOSTUMSUN - AHMET TELLİ
Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan
Bulutlara rüzgara asarım suretini her akşam
Her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar
Meşeler göğermiş diyorsun, varsın göğersin
Anlamını yitiren bir şeyler mi var şimdilerde
Yazdığım şiirlere yabancıyım, sokaklara yabancıyım
Taşı delemiyor bir çığlık ve apansız
Su oluyorum ipince, kendime sızıyorum
Dünya yetmiyor bazan, bırakıp gidebilir miyim?
Kuşları ürkütülmüş bir dal gibiydin, öylesine mahzun!
Efkar da yakışırdı sana, ilk kadeh kekik kokardı
Unutalım mı şimdi kente indiğimiz o ilk günü
Sabahlara kadar okuduğumuz o kitapları
Sabahlara kadar düşüncelerimizde yaşattığımız hayallerimizi
Kar aydınlığında yürüdüğümüz o yolları
Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan
Bulutlara rüzgara asarım suretini her akşam
Her akşam mektup yazarım dağlar kadar
Kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun
Unutma dostumsun sen, neredeysen orada ölmek isterim!
DOST BİLDİKLERİM - ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Sanırdım gündüzdü onlarla gecem
İçimde ümitti dost bildiklerim
Ne zaman yıkılıp yere düştüysem
Bırakıp da gitti dost bildiklerim
Hepsi varken baharımda, yazımda:
Kışın bir burukluk kaldı ağzımda
Seneler senesi oysa gözümde
Cihana eşitti dost bildiklerim
Nerde o sözlere kandığım günler?
Her gülen yüzü dost sandığım günler
Acıdan kahrolup yandığım günler
Ta canıma yetti dost bildiklerim
Meydana çıkalı asil çehreler
Aydınlanmaz oldu artık geceler
Yalanlar tükendi, indi maskeler
Birer birer bitti dost bildiklerim
Korkar oldum bana *dostum* diyenden
Yoksa yok olandan, varsa yiyenden
Ne onlardan eser kaldı ne benden
Beni benden etti dost bildiklerim
ŞEYH EDEBALİ - ÜZÜLÜRSÜN
Cahil ile dost olma
İlim bilmez, İrfan bilmez, Söz bilmez, Üzülürsün
Saygısızla dost olma
Usul bilmez, Adap bilmez, Sınır bilmez, Üzülürsün
Aç gözlü ile dost olma
İkram bilmez, Kural bilmez, Doymak bilmez, Üzülürsün
Görgüsüzle dost olma
Yol bilmez, Yordam bilmez, Kural bilmez, Üzülürsün
Kibirliyle dost olma
Hal bilmez, Ahval bilmez, Gönül bilmez, Üzülürsün.
Ukalayla dost olma
Çok konuşur, Boş konuşur, Kem konuşur, Üzülürsün.
Namertle dost olma
Mertlik bilmez, Yürek bilmez, Dost bilmez, Üzülürsün.
– İlim bil, İrfan bil, Söz bil
– İkram bil, Kural bil, Doyum bil
– Usul bil, Adap bil, Sınır bil
– Yol bil;Yordam bil,
– Hal bil, Ahval bil, Gönül bil
– Çok konuşma, Boş konuşma, Kem konuşma
– Mert ol, Yürekli ol,
– Kimsenin umudunu kırma.
Sen seni bil, Ömrünce yeter sana.
DOSTLUK ÜZERİNE - HAYDAR ERGÜLEN
Dostum varsa düşmanım yok sayılır
çünkü dostluk unutturur düşmanların varlığını insana
bir dost kaç düşmana bedeldir bilmiyorum ya
bildiğim, dostluğun azı yeter, düşmanlığın çoğuna.
Hem az olmalı dost dediğin de
çok olursa neden bilmem korkarım:
ya dostlarım birbirine düşman olursa!
Bilmemeli öyleyse dostlar da birbirini
bilmek şüphe uyandırır bazen
dostluk konusunda, o zaman
dostluk da kalmaz çünkü dostlarım
dostun da, düşmanın da öyle ya
hamuru aynı hamur, mayası aynı maya
birinin teknesi tuzlu, suyu kalın
biri ince başak, sarı cümle, yüreği yufka.
Dostların çoğalması da iyiliğe sayılmaz
dostun bir pul kadar kıymeti kalmaz
az dost az taş, çok dost çok taş
hem sayılıdır kalbimizdeki odalar
hem kalbe sığmayan şey dostluğa nasıl sığar?
Kalbindeki cama bir taş değer, dosttandır
('kırılınca anlaşılır kalbin camdan olduğu')
kalbin bahçesinde bir gül solar, dosttandır
dostun varsa taşı güle sayarlar, akşamı güne
dostum varsa sözümü şiire sayarlar, beni şaire
dostum var, öyleyse ölebilirim bile!
Murathan MUNGAN - UZUN YOLLARI DA GÖZE ALABİLEN BİR DOSTLUK
ya biz, binde bir karşımıza çıkan dostluk,
arkadaşlık, sevgililik fırsatlarını ne yapıyoruz?
akşamüstünün bir saatinde,
yorgun gövdemizi yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz,
omzumuza dolanan bir kolun,
başımızı yaslayabileceğimiz bir omzun,
belimizi kavrayan bir elin,
uzun yollara dayanıklı aşkların sahibi karşımıza çıktığında
tanıyabiliyor muyuz onu, değerini biliyor,
biricikliğini, benzersizliğini anlayabiliyor muyuz?
yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp
kendimizi hep ilerde
bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir başkasına
bir yenisine ertelerken
hayat yanımızdan geçip gidiyor mu?
karşımıza erken çıkmış insanları yolumuzun dışına sürerken bir gün
geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz?
hayat her zaman cömert davranmaz bize,
tersine çoğu kez zalimdir.
her zaman aynı fırsatları sunmaz,
toyluk zamanlarını ödetir.
hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların,
eskitmeden yıprattığımız dostlukların,
savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla
yapayalnız kalırız bir gün
bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz,
ya da olanlar olması gerekenler değildir.
yıldızların bizim için parladığını göremeyen gözlerimiz,
gün gelir hayatımızdan kayan yıldızların gömüldüğü maziye kilitlenir...
kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir kendi hayatımızdaki
olağanüstü anıları ve olağanüstü kişileri yakalamak.
bazılarının gelecekte sandıkları 'bir gün' geçmişte kalmıştır oysa;
hani şu karşıdan karşıya geçerken trafik ışıklarında rastladığımız,
omzumuzun üzerinden şöyle bir baktığınız sonra da boş verip
'nasıl olsa ileride bir gün tekrar karşıma çıkar' dediğinizdir.
oysa tam da o gün bu zalim şehri terk etmiştir o;
boş yere bu sokaklarda aranırsınız...
DOSTLAR BENİ HATIRLASIN - AŞIK VEYSEL
Ben giderim adım kalır,
Dostlar beni hatırlasın.
Düğün olur, bayram gelir,
Dostlar beni hatırlasın.
Can bedenden ayrılacak,
Tütmez baca, yanmaz ocak,
Selam olsun kucak kucak,
Dostlar beni hatırlasın.
Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş, kim gülecek
Murat yalan, ölüm gerçek,
Dostlar beni hatırlasın.
Gün ikindi akşam olur,
Gör ki başa neler gelir,
Veysel gider, adı kalır
Dostlar beni hatırlasın
DOST - CAHİT KÜLEBİ
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konusalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız
Dokunarak uçalım.
insanlardan buz gibi soğudum,
işte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.
“DOSTLUK” - CAN YÜCEL
Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya
İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi…
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı….
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!
İnsanlar vardır; derin bir okyanus…
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.
İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu…
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;
Bu tip insanla bir ömür dolmaz.
İnsanlar vardır; sakin akan bir dere…
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.
İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.
Her biri başka bir karaktere sahip.
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı…
İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her şey meydanda.
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
İçi dışı birdir çekinme ondan.
Her sözü içtendir, her davranışı candan…
DOSTA DOĞRU - ABDURRAHİM KARAKOÇ
İçimde uzayan her yol
Çıkar gider dosta doğru
Nergis. ıtır, menekşe, gül
Kokar gider dosta doğru
Zamanım yoğrulur gamla
Birleşir sabah akşamla
Ilık kanım damla damla
Akar gider dosta doğru
Gel bende gör, sen gel beni
Durduramaz engel beni
Görmediğim bir el beni
Çeker gider dosta doğru
Beynim fırın, bağrım tandır
Yanarım hayli zamandır
Sevgim bir yavru ceylandır
Çeker gider dosta doğru
Ne saklarım ne gizlerim
Yalnızca onu özlerim
Tabutta bile gözlerim
Bakar gider dosta doğru
DOSTLUK - NAZIM HİKMET
Biz haber etmeden haberimizi alırsın,
yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin.
Gözümüzün dilinden anlar,
elimizin sırrını bilirsin.
Namuslu bir kitap gibi güler,
alnımızın terini silersin.
O gider, bu gider, şu gider,
dostluk, sen yanı başımızda kalırsın
UNUTMA DOSTUMSUN - AHMET TELLİ
Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan
Bulutlara rüzgara asarım suretini her akşam
Her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar
Meşeler göğermiş diyorsun, varsın göğersin
Anlamını yitiren bir şeyler mi var şimdilerde
Yazdığım şiirlere yabancıyım, sokaklara yabancıyım
Taşı delemiyor bir çığlık ve apansız
Su oluyorum ipince, kendime sızıyorum
Dünya yetmiyor bazan, bırakıp gidebilir miyim?
Kuşları ürkütülmüş bir dal gibiydin, öylesine mahzun!
Efkar da yakışırdı sana, ilk kadeh kekik kokardı
Unutalım mı şimdi kente indiğimiz o ilk günü
Sabahlara kadar okuduğumuz o kitapları
Sabahlara kadar düşüncelerimizde yaşattığımız hayallerimizi
Kar aydınlığında yürüdüğümüz o yolları
Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan
Bulutlara rüzgara asarım suretini her akşam
Her akşam mektup yazarım dağlar kadar
Kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun
Unutma dostumsun sen, neredeysen orada ölmek isterim!
DOST BİLDİKLERİM - ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Sanırdım gündüzdü onlarla gecem
İçimde ümitti dost bildiklerim
Ne zaman yıkılıp yere düştüysem
Bırakıp da gitti dost bildiklerim
Hepsi varken baharımda, yazımda:
Kışın bir burukluk kaldı ağzımda
Seneler senesi oysa gözümde
Cihana eşitti dost bildiklerim
Nerde o sözlere kandığım günler?
Her gülen yüzü dost sandığım günler
Acıdan kahrolup yandığım günler
Ta canıma yetti dost bildiklerim
Meydana çıkalı asil çehreler
Aydınlanmaz oldu artık geceler
Yalanlar tükendi, indi maskeler
Birer birer bitti dost bildiklerim
Korkar oldum bana *dostum* diyenden
Yoksa yok olandan, varsa yiyenden
Ne onlardan eser kaldı ne benden
Beni benden etti dost bildiklerim
ŞEYH EDEBALİ - ÜZÜLÜRSÜN
Cahil ile dost olma
İlim bilmez, İrfan bilmez, Söz bilmez, Üzülürsün
Saygısızla dost olma
Usul bilmez, Adap bilmez, Sınır bilmez, Üzülürsün
Aç gözlü ile dost olma
İkram bilmez, Kural bilmez, Doymak bilmez, Üzülürsün
Görgüsüzle dost olma
Yol bilmez, Yordam bilmez, Kural bilmez, Üzülürsün
Kibirliyle dost olma
Hal bilmez, Ahval bilmez, Gönül bilmez, Üzülürsün.
Ukalayla dost olma
Çok konuşur, Boş konuşur, Kem konuşur, Üzülürsün.
Namertle dost olma
Mertlik bilmez, Yürek bilmez, Dost bilmez, Üzülürsün.
– İlim bil, İrfan bil, Söz bil
– İkram bil, Kural bil, Doyum bil
– Usul bil, Adap bil, Sınır bil
– Yol bil;Yordam bil,
– Hal bil, Ahval bil, Gönül bil
– Çok konuşma, Boş konuşma, Kem konuşma
– Mert ol, Yürekli ol,
– Kimsenin umudunu kırma.
Sen seni bil, Ömrünce yeter sana.
DOSTLUK ÜZERİNE - HAYDAR ERGÜLEN
Dostum varsa düşmanım yok sayılır
çünkü dostluk unutturur düşmanların varlığını insana
bir dost kaç düşmana bedeldir bilmiyorum ya
bildiğim, dostluğun azı yeter, düşmanlığın çoğuna.
Hem az olmalı dost dediğin de
çok olursa neden bilmem korkarım:
ya dostlarım birbirine düşman olursa!
Bilmemeli öyleyse dostlar da birbirini
bilmek şüphe uyandırır bazen
dostluk konusunda, o zaman
dostluk da kalmaz çünkü dostlarım
dostun da, düşmanın da öyle ya
hamuru aynı hamur, mayası aynı maya
birinin teknesi tuzlu, suyu kalın
biri ince başak, sarı cümle, yüreği yufka.
Dostların çoğalması da iyiliğe sayılmaz
dostun bir pul kadar kıymeti kalmaz
az dost az taş, çok dost çok taş
hem sayılıdır kalbimizdeki odalar
hem kalbe sığmayan şey dostluğa nasıl sığar?
Kalbindeki cama bir taş değer, dosttandır
('kırılınca anlaşılır kalbin camdan olduğu')
kalbin bahçesinde bir gül solar, dosttandır
dostun varsa taşı güle sayarlar, akşamı güne
dostum varsa sözümü şiire sayarlar, beni şaire
dostum var, öyleyse ölebilirim bile!
Murathan MUNGAN - UZUN YOLLARI DA GÖZE ALABİLEN BİR DOSTLUK
ya biz, binde bir karşımıza çıkan dostluk,
arkadaşlık, sevgililik fırsatlarını ne yapıyoruz?
akşamüstünün bir saatinde,
yorgun gövdemizi yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz,
omzumuza dolanan bir kolun,
başımızı yaslayabileceğimiz bir omzun,
belimizi kavrayan bir elin,
uzun yollara dayanıklı aşkların sahibi karşımıza çıktığında
tanıyabiliyor muyuz onu, değerini biliyor,
biricikliğini, benzersizliğini anlayabiliyor muyuz?
yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp
kendimizi hep ilerde
bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir başkasına
bir yenisine ertelerken
hayat yanımızdan geçip gidiyor mu?
karşımıza erken çıkmış insanları yolumuzun dışına sürerken bir gün
geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz?
hayat her zaman cömert davranmaz bize,
tersine çoğu kez zalimdir.
her zaman aynı fırsatları sunmaz,
toyluk zamanlarını ödetir.
hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların,
eskitmeden yıprattığımız dostlukların,
savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla
yapayalnız kalırız bir gün
bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz,
ya da olanlar olması gerekenler değildir.
yıldızların bizim için parladığını göremeyen gözlerimiz,
gün gelir hayatımızdan kayan yıldızların gömüldüğü maziye kilitlenir...
kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir kendi hayatımızdaki
olağanüstü anıları ve olağanüstü kişileri yakalamak.
bazılarının gelecekte sandıkları 'bir gün' geçmişte kalmıştır oysa;
hani şu karşıdan karşıya geçerken trafik ışıklarında rastladığımız,
omzumuzun üzerinden şöyle bir baktığınız sonra da boş verip
'nasıl olsa ileride bir gün tekrar karşıma çıkar' dediğinizdir.
oysa tam da o gün bu zalim şehri terk etmiştir o;
boş yere bu sokaklarda aranırsınız...