BİLGİ Canı Yanan Sabretsin; Can Yakan da Yanacağı Günü Beklesin

HANIMAĞA

EMEKLİ ADMİN
Nisan Forum
Katılım
13 May 2012
Mesajlar
35,477
Tepkime puanı
8,887
Puanları
250
Canı Yanan Sabretsin; Can Yakan da Yanacağı Günü Beklesin


o7x2gkacul1.jpg


Zulum yapanı ve zulme uğrayanı ifade eden, insanın insana yaptığı zulmün zirveye çıktığı son yıllarda daha da anlamlı olmuştur. Sabrı ve ahiretteki hesabı hatırlatan bu söz ile ilgili detaylar:

Sözün doğrusu şu olmalıdır: Canı yanan sabretsin; can yakan da yanacağı günü beklesin

Yani, haksızlığa uğramış olan mağdur ve mazlum kimse canı yandığı için sabretsin, mükâfatını düşünsün ve kıyamet gününde hakkının alınacağını bilsin, fazla üzülmesin, hayatını zehir emesin.

Can yakan zalim ise, -her gelecek yakın olduğu için- yakında öleceğini, mazlumun âhının yerde kalmayacağını, başkasının canını yaktığı kadar canının da yanacağını düşünsün, zulümden vazgeçsin, Allah’ın huzuruna varacağı gündeki adaletin tecellisinden korksun..


Kuvvetli bir ihtimalle, ilgili ayet ve hadislerden esinlenerek söylenmiş bir kelam-ı kibardır.

Aşağıda meali verilen ayet, bu konuda önemli bir derstir:

Sen, o zalimlerin işlediklerinden, sakın Rabbinin habersiz olduğunu zannetme! O, sadece onları, dehşetinden gözlerinin donup kalacağı bir güne ertelemektedir.”
(İbrahim, 14/42)


Konu ne olursa olsun verdiğin üzüntü ve aldığın ah bir cam parçasından daha keskindir, Dönüp dolaşıp üzerine basarsın

Her yaptığının hesabını vereceksin...

Bir grup insan hacca gidiyordu. Mekke'ye yakın bir yerde konakladılar. O grubun yanına bir ceylân geldi. İçlerinden biri ceylânı ayağından yakaladı. Arkadaşları her ne kadar;

-Salıver gitsin, dedilerse de, onlara güldü ve bırakmadı. Ceylân korkusundan küçük ve büyük abdestini bozdu. Sonra o kimse, ceylânı bıraktı. O şahıs öğle vakti, bir kenara çekilip uyudu. O uyurken bir yılan gelip, karnının üzerine çöreklendi. Arkadaşları ona;

-Sakın hareket etme, karnının üzerinde yılan var diye, bağırdılar. O şahıs korkusundan altına büyük ve küçük abdestini yapıncaya kadar, yılan üzerinden ayrılmadı. Böylece ceylâna yaptığının cezâsını gördü.

Netice olarak, insanların ve her şeyin yaratıcısı, yetiştiricisi, her ân tehlikelerden koruyucusu olan Allahü teâlâ, kıyâmet günü herkesi hesâba çekecektir. İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin, bir talebesine hitaben buyurduğu gibi:

Keyfine göre yaşa! Fakat bu yaşaman uzun sürmeyecek, bir gün elbette öleceksin. Gece gündüz düşündüğün, sımsıkı sarıldığın lezzetlerden elbette ayrılacaksın. Dünyânın nesini seversen sev, hepsine vedâ edeceksin! Elinden geleni yap! Fakat unutma ki, her yaptığının hesâbını vereceksin!”



Kimsenin Yaptığı Yanına Kalmaz

Abbasi halifelerinin beşincisi Harun Reşid, sarayının bahçesindeki bir gül fidanını çok beğenir. Yaprağı, kokusu, görünüşüyle dikkatini çeken gülü özel bakıma alması için bahçıvana emir verir.
Bahçıvan üzerine titremeye başlar gülün. Ne var ki, sakınan göze çöp batar derler ya. Aynen öyle olur. Bir sabah bahçıvan gelip bakar ki, gülün dalına konan bir bülbül, ne kadar yaprak varsa hepsini gagalayarak yere düşürmüş. Tek yaprak bırakmamış gülün başında... Korku içinde koşar halifeye:

- Sultanım der, üzerine titrediğimiz gülün yapraklarını bir bülbül gagalayarak yere dökmüş, tek yaprak bırakmamış gülün başında... Harun Reşid, telaş etmeden cevap verir:

- Üzülme efendi üzülme, der. Bülbülün yaptığı yanına kalmaz!.

Rahat bir nefes alan bahçıvan işine döner. Bir gün bakar ki, bir yılan yaprakları düşüren bülbülü yakalamış, yutmak üzere, otların arasında kayıp gidiyor. Heyecanla yine halifeye gelir:

- Sultanım der, bülbülü bir yılan yakalamış, yutarken gördüm.

Sultan yine telaşsız:

- Merak etme efendi der, yılanın yaptığı da yanına kalmaz!.

Bahçıvan yine işine döner... Bir ara bahçede çalışırken otların arasında yılanı görür. Hemen elindeki küreğiyle darbe üstüne darbe indirerek yılanı orada öldürür. Sevinçle geldiği halifeye durumu anlatır:

- Sultanım der, bülbülü yakalayan yılanı ben de bahçede otlar arasında yakalayıp küreğimle öldürdüm. Harun Reşid yine sakin:

- Bekle efendi bekle der, senin de yaptığın yanına kalmaz!. Nitekim çok geçmez bahçıvan hatalar yapar. Yakalayıp halifenin huzuruna çıkarırlar. Cezalandırılmasını isterler. Halife emrini verir.

-Atın bunu zindana!. Hemen yaka paça zindana doğru götürürken geriye dönen bahçıvan şunları söyler:

-Sultanım der, bülbülün yaptığı yanına kalmaz dediniz, onu yılan yuttu. Yılanın yaptığı yanına kalmaz, dediniz, onu da ben öldürdüm.

Şimdi benim yaptığım da yanıma kalmıyor, sen zindana attırıyorsun.. Herkesin yaptığı yanına kalmıyor da seninki mi yanına kalacak? Demek sana da bir yapan çıkacak... Öyle ise gel sen bana yapma ki bir başkası da sana yapmasın!..

Harun Reşid, doğru söyledin bahçıvan, diyerek:

- Bırakın bahçıvanı, çiçekleri sulamaya devam etsin!.. Derler ki:

- Sultanımız, yaptığı yanına kalır!..

- Hayır der, kimsenin yaptığı yanına kalmaz. En ağır şekliyle ahirette ödemeye tehir edilir. Ama gafil insanlar bunun farkına varamaz da, yaptığı yanına kaldı sanırlar!..

Evet,Kimsenin yaptığı yanına kalmaz. Bunda hiç şüpheniz olmasın. Yanına kaldı sanılanlar daha ağırıyla ahirette ödemeye tehir edilirler. Ne var ki, gafil insanlar bunun farkına varamaz da yaptığı yanına kaldı sanırlar.



Herkesin Ceza ve Mükafatı Verilmiş...

Behlül Dânâ, bir gün Harun Reşid'den bir vazife istedi. Harun Reşid de ona çarşı pazar ağalığını verdi. Behlül hemen işe koyuldu. İlk olarak bir fırına gitti. Birkaç ekmek tarttı hepsi normal gramajından noksan geldi.

Dönüp fırıncıya sordu:

- Hayatından memnun musun, geçinebiliyor musun, çoluk-çocuğunla ağzının tadı var mı?

Adam her soruya olumsuz cevap verdi.

Behlül bir şey demeden ayrıldı ve bir başka fırına geçti. Orada da birkaç ekmek tarttı ve gördü ki bütün ekmekler gramajından fazla geliyor, eksik gelmiyor. Aynı soruları bu fırının sahibine de sordu ve her soruya olumlu cevap aldı.

Bundan sonra başka bir yere uğramadan doğru Harun Reşid'in huzuruna çıktı ve yeni bir vazife istedi.

Harun Reşid:

- Behlül daha demin vazife verdik sana, ne çabuk bıktın? dedi.

Behlül açıkladı:

- Çarşı pazarın ağası varmış! Benden önce ekmekleri tartmış, vicdanları tartmış, buna göre herkes hesabını ödemiş, ceza ve mükafatları verilmiş, bana ihtiyaç kalmamış.



Istırabın Gözyaşları...

Emevi halifelerinden Ömer bin Abdülaziz dünyadan el-etek çekerek kendini Allah'a ibadete adamış üstün devlet adamlarından biridir. Tarih sayfaları arasında gezinirken görmekteyiz ki, bu üstün devlet adamı adaleti, güzel ahlakı ve devamlı ibadetiyle zamanında tüm müslüman halkının gönüllerinde saygı ve sevgiden yıkılmaz bir taht kurmuştur.
İşte bu haliferin kadın hizmetçisi bir gece uykusunda ilginç bir rüya görür. Kıyamet kopmuş, insanlar dirilmiş, amel terazisi kurulmuş ve tüm insanlar Mahşer toplantısına akın ederek sorgu suale çekilmektedirler. Hesabı görülen bütün hükümdarlar Sırat Köprüsünün başına getirirler. İlk önce Mervanoğlu Abdül-Melik getirilir. Sırat köprüsünü geçmek üzere daha bir veya iki adım atar atmaz ateşler ve dehşetlikler yeri Cehenneme düşer. Ardından oğlu Velid getirilir. O da adımlarını daha atar atmaz Cehennem alevleri arasına yuvarlanıp gider. Böylece yeryüzü hükümdarları kıldan ince kılıçtan keskin Sırat Köprüsü üzerinden geçirirler. Hepsi de, birer birer Cehennem alevleri arasına yuvarlanır. Sıra Emevi Halifesi Ömer bin Abdülaziz'e gelir.

Gördüğü rüyasını çok sevdiği halife Abdülaziz'e anlatan kadın hizmetçisi sözün burasına gelince coşkun iman sahibi halife hıçkırıklar salarak ağlamaya ve başını dövmeye başlar. Bütün ev halkı başına toplanarak teskin etmeye çalışırlarsa da boşunadır. O, Cehennem azabına uğramanın ve Allah'ın gazabına çarpmanın acı akibetine dalmış yaşın yaşın ıstırap gözyaşları dökmektedir. O'nun acı ve ıstırabına dayanamayan kadın hizmetçi de oluk oluk yaş dökmeye başlar. Halife sanki ağa tutulmuş, artık hayatını kaybetmek üzere olan balık gibi çırpınıp didinmektedir.

Gözyaşları arasında kadın hizmetçi Halifesine sözünü duyurmaya çalışır, ama boşunadır. Bir türlü, "Allah'a and olsun ki, sizi Cennette gördüm. Sırat Köprüsünü kolaylıkla geçtiniz." diyen sözlerini duyuramaz. Halifenin çığlıkları ve acı acı çınlayan iniltileri kesilince bakarlar ki ruhunu teslim ederek öbür dünyaya göçmüştür.

Yüce Allah (c.c.) cümlemizi kendi korkusu gönlünde kökleştiren kullarından eylesin, amin...
 
  
 
Konu Güncellendi..
 
    
 
 
Üst Alt