Atatürk'ün Milliyetçilik Anlayışı

F@ROZ

⭐Teknik Admin⭐
Yönetici
ADMİN
Katılım
4 Şub 2010
Mesajlar
80,937
Tepkime puanı
33,105
Puanları
300
Konum
Kocaeli
Web sitesi
www.youtube.com
Atatürk'ün Milliyetçilik Anlayışı

Toplumların gelişmesinde bugün erişilen son aşama millettir. 1. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan "Milletler Cemiyeti", II. Dünya Savaşı'ndan sonra oluşturulan "Birleşmiş Milletler Teşkilatı" adlarından da anlaşıldığı gibi, "millet" gerçeğinden hareket etmekte ve "milliyetçilik" duygusunu esas almaktadır.
Bilindiği gibi ulusçuluk (milliyetçilik) akımı ilk olarak 1789 Fransız İhtilali ile ortaya çıkmıştır. Fransız İhtilali yurttaşların en başta ve herşeyden önce krala değil, millete ve devlete sadakat borcu ile yükümlü oldukları anlayışını yaygınlaştırmıştır. Bu dönemden sonra milli bayrak, marş, tatil günleri gibi "milliyetçilik sembolleri" belirginleşmiştir. Fransa'dan sonra İngiltere ve İspanya, daha sonra da Almanya ve İtalya milli birliklerini gerçekleştirmiş, "devlet" çatısı altında toplanmayı başarmışlardır.
Batı'dan yayılan bu milliyetçilik dalgası 1. Dünya Savaşı öncesi Osmanlı İmparatorluğu'na da sıçramıştır. Osmanlı Devleti birçok ulusu barış ve kardeşlik çizgisinde altı yüz seneyi aşkın bir süre büyük bir başarıyla birarada tutabilmiştir. Ancak Osmanlı topraklarında gözü olan çıkar çevrelerinin çeşitli taktik ve oyunlarıyla içimizdeki bu milli unsurlar, zaman içinde kendi bağımsızlıklarını arama yoluna gitmişler ve bu çok uluslu imparatorluğun sonunu getirmişlerdir.
Parçalanan imparatorluğun elde kalan topraklarında, Misak-ı Milli sınırları içinde Mustafa Kemal tarafından Yeni Türk Devleti kurulurken, ülke maddi ve manevi yönden sağlam temellere dayandırılmak istenmiştir. Mustafa Kemal'i, kendinden önce gelmiş reformculardan ayıran nokta; Tanzimat Hareketi gibi sadece kanun ve yönetim alanında kalmayıp bütün hayatı içine alan bir değişiklik istemesiydi. Atamız memleketin siyasi yapısını değiştirmek, halkı uyandırıp onları Fransız İhtilali ile doğan ve Batı Avrupa'nın birçok ülkelerinde gelişen Milli Hakimiyet kavramına çekmek istiyor, yeni Türk devletini bu prensip üzerine bina etmeyi amaçlıyordu.
Atatürk milliyetçiliği, Atatürk'ün dünya görüşüne hakim olan akılcılık ve gerçekçiliğin bir ifadesidir. Bu noktada Mustafa Kemal'in kendi milliyetçilik anlayışının kavranmasında yarar vardır. Zira Atatürk'ün kastettiği milliyetçilik iyi anlaşılmadığı takdirde izlenecek yol, devleti ve milleti bölmeye varan toplumsal husumetlere sebebiyet verebilir.
Atatürk'ün birleştirici, bütünleştirici, toplayıcı, yüceltici, çağdaş ve medeni milliyetçilik anlayışı, bugün de, bağımsızlığımızı, milli beraberlik ve bütünlüğümüzü her türlü saldırıya karşı korumak, Atatürkçülüğe aykırı çeşitli totaliter ideolojiler karşısında ve başka milletlerle ilişkilerimizde doğru yolu bulmak için sağlam bir rehberdir. Bugün bunun dünya üzerinde örnekleri çoktur.
Bir milliyetçilik hareketinin, toplumsal etkileşim çerçevesinde ayrılıkçı mı, yoksa bütünleştirici mi olduğu çok önemlidir. Bir başka deyişle, ancak başka ulusları alçak ve hor gören bir milliyetçilik anlayışının ayrılıkçı olduğu düşünülürse, bu hareket tarzının en belirgin örneği, "Nazi Almanyası"nda egemen olan milliyetçiliktir. Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı bu açıdan diğer anlayışlardan çok büyük farklılıklar taşır. Çünkü onun en önemli özelliklerinden biri, daha Cumhuriyet'in başında dışarıdan bakanların bile saptadıkları biçimde bütünleştirici olmasıdır. Atatürk, kendi milliyetçilik anlayışını şu sözlerle tarif etmiştir:

Atatürk, her zaman milliyetçi kişiliği ile ön planda olan bir liderdi.
Bize milliyetperver derler ama biz öyle milliyetperverlerdeniz ki bizimle işbirliği yapan tüm uluslara saygı gösterir, onları gözetiriz. Onların tüm milliyetçiliklerinin gereğini tanırız. Bizim milliyetperverliğimiz herhalde bencilce ve kibirli bir milliyetperverlik değildir ve özellikle biz İslam olduğumuz için bizim İslamiyet açısından ümmetçiliğimiz de vardır ki bu, milliyetperverliğin çizdiği sınırlı çemberi sonsuza doğru genişletir. (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c.l-s 91-92/97-98/1.8.1920, Doğu Cephesindeki hareketsizlikle ilgili soru önergesine verilen cevap.) Salt "ırkçılık" üzerine kurulu milliyetçilik duygusu birçok toplumu felakete sürüklemiştir. Fakat bazı yabancı dillerden farklı olarak, Türkçemizde "milliyetçilik" sözcüğü daima olumlu bir anlam taşımıştır. Milliyetçi olmak, millet gerçeğine ve milleti oluşturan unsurlara gereken yüksek değeri vermektir. Çağımızın en büyük gerçeklerinden biri olan "millet" gerçeğini reddetmeye kalkışan, milli bilinci ve beraberliği yok edip onun yerine sadece sınıf bilincini ve sınıf kavgasını geçirmek isteyen, milliyetçiliğin asıl anlamını çarpıtıp, bu kelimeye aşırı ve ters anlamlar yüklemeye uğraşanlar vardır. Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı, milliyetçilikle taban tabana zıt olan komünizmle yan yana gelemeyeceği gibi, ırkçılıkla, totaliter faşizmle, şovenizmle, teokratik düzen savunuculuğuyla da bağdaşmaz. Atatürk'ün bizlere tarif ettiği milliyetçiliğin temeli Ziya Gökalp'e dek uzanan "Hars Milliyetçiliği" dir. Bunun için önce Ziya Gökalp'in Hars Milliyetçiliği'ni nasıl tanımladığına göz atmakta fayda vardır.
 
  
 
Cevap: Atatürk'ün Milliyetçilik Anlayışı

paylaşım emeğine teşekkürler....
 
    
 
 
Üst Alt