BİLGİ Yedi Büyük Günah Olduğu Gibi, Yedi Büyük Sevap Var mıdır? 54 Farz ne Demektir?

HANIMAĞA

EMEKLİ ADMİN
Nisan Forum
Katılım
13 May 2012
Mesajlar
35,477
Tepkime puanı
8,887
Puanları
250
Yedi Büyük Günah Olduğu Gibi, Yedi Büyük Sevap Var mıdır? 54 Farz ne Demektir?



7lo2wccbjfo.jpg


Her bir günahı terk etmek de farzdır. Günahları Allah yasakladığı için, terk etmek bir farz sevabı almak demektir. Buna göre en büyük günahları terk etmek de, en büyük sevaplar arasına girebilir.

Sevapların yolları çok olduğu için, özel bir yedi büyük sevap listesi verilmemiştir. İslam’da değişik mülahazalarla, bazı hususlarda konunun makamına göre farklı öncelikler söz konusu olmuştur. Biz de İslam’ın ruhuna uygun olduğunu düşündüğümüz şöyle bir listeyi sunabiliriz.

1. Başta marifetullah olmak üzere iman esaslarında derinleşmek.
2. Beş vakit namaz başta olmak üzere, İslam’ın temel esaslarını yerine getirmek.
3. Malla, canla Allah yolunda cihat etmek. Yani Allah’ın mesajlarını anlamaya ve anlatmaya bütün benliğiyle gayret etmek.
4. Kur’an’a hizmet etmeyi hayatının gayesi olarak telakki etmek, ona göre davranmak.
5. Müslümanların kardeşlik duygularını pekiştirmeye, birlik şuuru sağlamaya çalışmak.
6. Fikir ve bilgi planında İslam’ı lekelemeye çalışan Ehl-i bid’a ile mücadele etmek.
7. Kalbin ışığı olan dinî ilimlerle, aklın nuru olan fen ilimlerini birlikte öğrenmek ve kendi çocuklarını ve yeni nesli ona göre eğitmek.

Mü'minlerin Özellikleri ve (54) elli dört farz

Bu konuda Kur'an ayetleri ve hadisler taranmış olsa yüzlerce özellik çıkabilir. Örneğin imanın yetmiş küsur şube olduğunun bildiren hadisi esas alan Beyhaki, on (10) cilt olan eserinin içerisinde bu şubeleri tek tek sayarak, her şubenin hadislerin altına yerleştirmiştir. Sadece imana ait özellikler bu kadar olursa diğerlerini bir düşünelim.

Burada bazı ayetlerden birkaç misal vereceğiz.

"1. Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir;
2. Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler;
3. Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler;
4. Onlar ki, zekâtı verirler;
5. Ve onlar ki, iffetlerini korurlar;
6. Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir.
7. Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.
8. Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler;
9. Ve onlar ki, namazlarına devam ederler.
10. İşte, asıl bunlar vâris olacaklardır;
11. (Evet) Firdevs'e vâris olan bu kimseler, orada ebedî kalıcıdırlar."
(Müminün Suresi, 23/1-11)

"Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!

O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.

Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.

İşte onların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir!

Sizden önce nice (milletler hakkında) ilâhî kanunlar gelip geçmiştir. Onun için, yeryüzünde gezin dolaşın da (Allah'ın âyetlerini) yalan sayanların âkıbeti ne olmuş, görün!

Bu (Kur'an), bütün insanlığa bir açıklamadır; takvâ sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür.

Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz."
(Ali İmran, 3/133-139)



İnanç, ibadet, muamelat, ahlak gibi konuları içine alan İlmihaller vardır. Temel dinî bilgileri içeren ilmihaller yanında akaid, ibadet, insanlar arası münasebet gibi konulardan yalnız birini veya sadece bir mezhebin, bir tarikatın esaslarını yahut bir zümreyi ilgilendiren bilgileri ihtiva eden özel ilmihaller de yazılmıştır.

İlmihaller konularına göre tasnif edildiği gibi hacimleri dikkate alınarak ansiklopedik, mufassal, muhtasar ilmihal ve cep ilmihali tarzında da gruplandırılır.

Diğer taraftan akaid ve ibadet konularını özetleyen "otuz iki farz", ahlâk ve görgü kuralları başta olmak üzere ilmihal konularını kısaca içeren "elli dört farz" adlı el kitapları da oldukça yaygındır. Bunlar okunması ve ezberlenmesi kolay olması için yapılmıştır. Bunlardan başka farzın olmadığı anlamına gelmez.

İlmihaller, yazıldıkları dönemin din anlayışını yansıtmaları ve dinî bilgilerin günlük hayata uygulanmasını temin edip din kültürünün toplumun çeşitli kesimlerine yayılmasını sağlamaları bakımından önem taşır.

Meşhur olmuş ve her müminde bulunması gereken 54 farz şunlardır:

1. Allah'ı daima hatırlamak.
2. Helal kazanılmış elbise giymek
3. Abdest almak.
4. Beş vakit namaz kılmak.
5. Cünüplükten gusletmek.
6. Rızk için Allah'a tevekkül (itimad) etmek.
7. Helalden yeyip içmek.
8. Allah'ın taksimine kanaat etmek.
9. Tevekkül etmek.
10. Kazaya (yani Allah'ın hükmüne) razı olmak.
11. Nimete karşılık şükretmek.
12. Belaya sabretmek.
13. Günahlara tövbe etmek.
14. İbadetleri ihlas ile yapmak.
15. Şeytanı düşman bilmek.
16. Kur'an'ı delil tanımak.
17. Ölüme hazırlıklı olmak.
18. İyiliği emredip kötülükten alıkoymak.
19. Gıybet etmemek, kötü şeyleri dinlememek.
20. Anaya babaya iyilik ve itaat etmek.
21. Akrabayı ziyaret etmek.
22. Emanete hıyanet etmemek.
23. Dinin kabul etmeyeceği latifeyi (şakayı) terk etmek.
24. Allah ve Resulüne (asv) itaat etmek.
25. Günahtan kaçınıp Allah'a sığınmak.
26. Allah için sevmek, Allah için buğz etmek.
27. Her şeye ibretle bakmak.
28. Tefekkür etmek. (Cenab-ı Hakk'ın kudretini, azametini ve insanın yaratılışdaki gayeyi düşünmek)
29. İlim öğrenmeye çalışmak
30. Kötü zandan sakınmak
31. İstihza (alay) etmemek
32. Harama bakmamak
33. Daima doğru olmak
34. Esef ve ferahı, yani şımarıklık ve azgınlığı terketmek
35. Sihir yapmamak
36. Ölçü ve terazisini doğru tartmak
37. Allah'ın azabından korkmak
38. Bir günlük nafakası (yiyeceği.içeceği) olmayana sadaka vermek
39. Allah'ın rahmetinden ümid kesmemek
40. Nefsinin kötü arzularına tabi olmamak
41. İçki kullanmamak
42. Allah'a ve mü'minlere suizan etmekten sakınmak
43. Zekat vermek ve mali cihatta bulunmak
44. Hayız (adet) zamanlarında ve nifas halinde hanımı ile cinsel ilişkide bulunmamak
45. Bütün günahlardan; kötülüklerden kalbini temiz tutmak
46. Yetimin malını haksız olarak yememek, onlara iyilik etmek
47. Kibirlilik etmemek
48. Livata (erkekle cinsi münasebet) ve zina yapmamak
49. Beş vakit namazı muhafaza etmek
50. Zulm ile halkın malını yememek
51. Allah'a şirk (ortak) koşmamak
52. Riyadan (gösterişten) sakınmak
53. Yalan yere yemin etmemek
54. Verdiği sadakayı başa kakmamak


Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 
  
 
Büyük günah demek olan “kebire”, sözlükte "maddî veya manevî bakımdan büyük olmak" anlamına gelen kebr (kiber) kökünden türemiş bir isimdir. "Büyük günah" mânasında kullanılan kebîre (çoğulu kebâir), farklı tanımlarının ortak noktaları dikkate alınıp "dinen yasaklandığı konusunda kesin delil bulunan ve hakkında dünyevî veya uhrevî ceza öngörülen davranış" şeklinde tanımlanabilir. Bunun dışında kalan kötü davranışlara da sagîre (küçük günah) denir.

Israrla işlenen küçük günahın büyük günaha dönüşeceği telakkisi genellikle kabul görmüştür. Kur'an'da daha çok "zenb, ism, fısk, isyan" kelimeleriyle ifade edilen günahın büyük ve küçük olabileceği belirtilir. İlgili âyetlerde açıklandığına göre büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde küçük günahlar affedilir. (Nisâ, 4/31) Allah'a iman edip tevekkülde bulunanlar büyük günah ve hayâsızlıktan kaçınırlar. (Şûrâ, 42/36-37) Ayrıca âyetlerde, âhirette insanlara verilecek olan amel defterinin küçük büyük bütün günahları kapsayıp ortaya koyacağı anlatılır. (Kehf, 18/49)

Hadislerde büyük günahlardan "mûbikât (helak edici davranışlar), kebâir, a'zamü'z-zünûb" gibi tabirlerle bahsedilir. Çeşitli hadis rivayetlerinde Allah'a ortak koşmak, adam öldürmek, ana babaya karşı gelmek, yetim malı yemek, faiz yemek, dürüst kadınları iffetsizlikle suçlamak, büyü yapmak, savaştan kaçmak, yalancı şahitlikte bulunmak ve ödenemeyecek miktarda borçlu olarak ölmek büyük günahların başında zikredilmiştir. (Müsned, 2/201, 214; 4/392; 5/413; Müslim, imân, 143-146) Hadislerde ayrıca Hz. Peygamber (asm)'in büyük günah işlemiş Müslümanlara da âhirette şefaat edeceği belirtilmiştir. (Tirmizî, Kıyamet, 11)

Müslümanlar arasında vuku bulan ilk ihtilâfların en önemlisi, büyük günah işleyen kişinin (mürtekib-i kebîre) durumudur. Erken devirlerde tartışılmaya başlanan bu problemle ilgili olarak literatürde iki mesele öne çıkmıştır. Bunlardan biri hangi fiillerin büyük günah olduğu, diğeri de bu günahı işleyen kişinin dinî statüsüdür. Büyük günahların belirlenmesi konusunda ortaya çıkan görüşlerden birine göre, ilâhî emirlere aykırı olan bütün fiiller büyük günah kapsamına girer. Bunların sayısını yedi yüze çıkaranlar bulunduğu gibi, yetmişle sınırlandıranlar da vardır. İbn Hacer el-Heytemî dört yüz altmış yedi büyük günahtan bahseder. (ez-Zevâcir, 1/270-275; 2/265-27)

Bütün günahları büyük günah sayanların başında Haricîler gelir. Fakat İbn Hacer'de olduğu gibi, bu görüşe katılan Sünnî âlimlerin de bulunduğu söylenebilir. Bir başka anlayışa göre, ilâhî emirlerle bağdaşmayan her davranış büyük günah kapsamına girmekle birlikte, bunların bir kısmı diğerlerine oranla küçük kabul edilebilir. Ancak hiçbir günah küçük sayılamayacağından, büyük günahların sayısını ve niteliklerini belirlemek mümkün değildir. Eşarî, Bâkıllânî, İbn Fûrek ve Ebû İshak el-İsferâyînî gibi mütekaddimîn devri Eşariyye kelâmcıları bu görüştedir. (İbn Hacer el-Heytemî, Zevacir, Beyrut, 1408, 1/5)

Üçüncü bir görüşe göre ise, dinen yasaklandığı konusunda kesin delil bulunan ve hakkında dünyevî veya uhrevî ceza öngörülen fiiller büyük günahtır. Dolayısıyla bütün günahların kebîre statüsünde kabul edilmesi naslara aykırıdır.

Buna göre büyük günahlar yukarıda sayılanların yanında sıla-i rahimi terketmek, kovculukta bulunmak, zina fiilini işlemek veya ona aracılık yapmak, domuz eti yemek, ibadet için gereken temizliğe uymamak, hırsızlık yapmak, içki içmek, yalan yere yemin etmek, Allah'ın rahmetinden ümit kesmek veya azabından emin olmak, yapılan anlaşmayı bozmak gibi Kur'an'da yasaklanan fiillerden oluşur. Mu'tezile ve Mâtürîdiyye kelâmcıları ile müteahhir dönem Eşariyye âlimlerinin çoğunluğu bu görüşü benimsemiştir. (a.g.e.. 1/6-10)

Büyük günah kişiyi isyan ve fıska sevkederse de, bu durumdaki bir mümini mutlak mânada fâsık ve fâcir olarak nitelemek mümkün değildir. Zira imanın mahiyeti Allah'ın varlığını, birliğini ve Hz. Muhammed (asm) aracılığıyla gönderdiği vahiyleri kalben tasdik etmekten ibaret olup, amel imanın bir parçası değildir. Kişi ilâhî emre aykırı bir davranışta bulunurken de imanını devam ettirmektedir. Nitekim imanla ameli bir arada zikreden âyetlerde bu iki kavramı gramer açısından birbirine bağlayan atıf ve şart edatları imanla amelin ayrı şeyler olduğuna işaret etmektedir. (Bakara, 2/25; Nisâ, 4/124)

Ayrıca adam öldürmek gibi bir büyük günahı işleyenlerin kısas cezasına çarptırıldığı bildirilirken, bunu yapanlardan "müminler" diye bahsedilmiş ve onlardan iman vasfı kaldırılmamıştır. (Bakara, 2/178; Hucurât, 49/ 9)

Aklî açıdan da mürtekib-i kebîre mümin kabul edilmelidir. Böyle bir insan ilâhî emre karşı çıkmayı helâl telakki etmez aksine gaflet, kötü alışkanlık, nefsânî arzular, aşırı öfke vb. sebeplerle bu fiili işler, fakat her zaman affedileceği ümidini taşır. Ehl-i sünnet itikadi mezhepleri olan Mâtürîdiyye ve Eş'ariyye kelâmcıları bu görüştedir. (Mâtürîdî, Tevhid, s. 329-334; Ebû Abdullah el-Halîmî, el-Minhac, 1/409) Selefiyye âlimleri, mürtekib-i kebîreyi fâsık diye nitelendirmekle birlikte, onun dünyevî ve uhrevî konumunu Ehl-i sünnet kelâmcıları gibi değerlendirir. (bk. Ebû Bekir el-Hallâl, es-Sünne, s. 583-608; Şerhu Akideti't-Tahâviyye, s. 295-334)

Günahların bir kısmının büyük, bir kısmının küçük olduğuna ve büyük günahların naslarda dünyevî veya uhrevî ceza öngörülen fiillerden ibaret bulunduğuna ilişkin görüş isabetli görünmektedir. Büyük günah işleyen kişinin dinî statüsü konusunda Hâricîler'le Mürcie ve Mu'tezile'nin görüşlerinin naslarla uzlaştırılması mümkün değildir. Hem Sünnî kelâmcıları hem de Selefiyye âlimleri büyük günah sahibinin dinden çıkmadığı kanaatini taşımakta, dünyevî cezanın yanı sıra tövbe yoluyla da günahtan kurtulma imkânı bulunduğunu kabul etmektedir. Bu yaklaşım naslara ve akla daha uygundur. (bk. TDV. İslam Ansiklopedisi, Kebire md.)

NOT: Vecdi Akyüz'ün hazırladığı bu konudaki şu makaleyi de okumanızı tavsiye ederiz:

Gizli şirk ve göz zinası gibi fillerde büyük günahlardandır. İslâm inancında, peygamberler dışında bütün insanlar günah işlerler. Günah, Yüce Allah'ın emir ve yasaklarına aykırı söz ve davranışların din açısından suç sayılmasıdır. Yüce Allah'ın hem emrettiğini yapmamak, hem de yasakladığını yapmak, aynı şekilde günahtır.

Büyük Günah Kavramı

Günahların hepsi eşit olmadığından, inançtan günlük davranışlara doğru uzanan bir çizgide, büyük günahlar ve küçük günahlar diye ikiye ayrılırlar. Büyük günahlara kebîre (ç. kebâir), küçük günahlara sagîre (ç. sagâir) adı verilir.

Büyük günahlar, yanlış ve bozuk inançlar, imandan ve dinden çıkma, bireysel ve toplumsal huzursuzluğa, bozgunculuğa, sapmaya, anomiye ve çürümeye sebep olan, hakkında tehdit edici âyet veya hadis bulunan, işleyenin dünyada ve âhirette ceza görmesine yol açan dinî, bireysel ve toplumsal büyük suçlar ve davranışlardır.

Gerçek bir mü'min, büyük küçük bütün günahlardan sakınmaya çalışır. Ama sorumluluğu ve sonuçları daha ağır olduğundan özellikle büyük günahlara yaklaşmamalıdır. Yüce Allah, şöyle buyuruyor:

"Size yasak edilen büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli/övgün bir yere sokarız." (Nisa, 4/31)
İnançlar ve helal-haramın kabulüyle ilgili olan günahlar dışında ve işlediği günahı helal saymıyorsa, büyük ya da küçük günah işleyenler dinden çıkmazlar, ama günahkâr olurlar. Şirk ve küfür dışındaki büyük günahları işleyene "Mürtekib-i Kebîre", "Fâsık" veya "Fâcir" adı verilir.

Günah işleyenlerin, günahkâr mü'min olmaları dolayısıyla kusurlarından kurtulmaları için çaba göstermesi gerekir. Bunun da başlangıcı pişman olup şirk ve küfür derecesindeki büyük günahlardan imana dönmek, diğer büyük günahlardan ise tövbe istiğfar edip yeniden günah işlememektir. Yüce Allah, şöyle buyurur:

"Ufak tefek kusurları (:lemem) dışında günahın büyüklerinden (:kebâiru'l-ism) ve çirkin işlerden (:fevâhiş) sakınanlara, rabbinin affı şüphesiz boldur."(Necm, 53/32);
"De ki: Ey kendileri aleyhine aşırı giden/sınırları aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Doğrusu O, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir." (Zümer, 39/53)
Büyük günahlar; itikat, iman, ibadetler ya da günlük hayatın akışıyla ilgili hususlarda yapılması haram, terkedilmesi farz olup, mü'minin bilmesi gereken temel esaslardandır. Geleneksel dinî kitaplarda gelişigüzel sıralanan72 büyük günahı, 32 ve 54 farzın sistematiğine yaklaştırarak paralellik gösteren tarzda sıralamaya çalışacağız:

"Büyük Günahlar" önemli ölçüde 54 Farz olarak sayılan durumlardan terk edilmesi istenenleri yapmak ya da yapılması istenenleri terk etmek suretiyle ortaya çıkar.

Büyük günahların sayısı çoktur. Ancak geleneksel dinî kitaplar, pedagojik bir dehayla öğrenme ve akılda kalma kolaylığı açısından, büyük günahların başlıcalarını toplayan "72 Büyük Günah" kavramını geliştirerek, şematik ve sistematik bir liste belirlemişlerdir.

Büyük Günahlar (72 Büyük Günah)

A. İmanın Şartlarıyla İlgili Büyük Günahlar

İmanın şartlarıyla ilgili büyük günahlar, iman esaslarının uzantısı durumundaki yanlış ve bozuk inançlardır:

1. Allah'a şirk koşmak.
2. Falcılara, kahinlere, sihirbazlara, gâipten (:gaybden) haber verdiklerini iddia edenlere inanmak ve kapılmak.
3. Allah'tan başkasına yemin etmek.
4. Dininden dönüp mürted olmak.
5. Kur'an-ı Kerim'i ezberleyip unutmak; okumasını öğrendikten sonra unutmak.
6. Dünyaya muhabbet etmek/bağlanmak. Dünya muhabbetine düşüp âhireti unutmak, dinî vazifeleri terk etmek.
7. Hz. Peygamber (asm)'e yalan/hilaf (:gerçek dışı) söz isnad etmek, onun söylemediği bir sözü söylemek.
8. Hz. Peygamberc(asm)'in ashabına/sahabeye dil uzatmak/kötü söz söylemek ve onlara sövmek.
9. Mukaddesata küfretmek, bunları alaya almak.

B. İslâm'ın Şartlarıyla İlgili Büyük Günahlar

İslâm'ın şartlarıyla ilgili büyük günahlar, İslâm'ın şartlarıyla ilgili olumsuz tutum ve davranıları hatırlatıcı ve açıklayıcı esaslardır:

10. Bir namaz vaktini kaçıracak kadar cünüplükten temizlenmemek; cünüp gezmek.
11. Vaktinden evvel ezan okumak ve namaz kılmak.
12. Beş vakit namazı vakitlerinde kılmayıp kazaya bırakmak.
13. Bir özür olmadığı halde, Ramazan orucu tutmamak, Müslümanların önünde oruç yemek.
14. Malının zekâtını ve mahsulünün öşürünü vermemek.

C. Helal-Haramla İlgili Büyük Günahlar

72 Büyük Günah'ın bir kısmı, inançtan uygulamaya helal-haram konularına dairdir:

15. Helalı helal bilip itikat etmemek; haramı/haram olanı, haram bilip itikat etmemek.
16. Erkekler ve kadınlar, şehveti tahrik edecek şekilde giyinmek.
17. Erkekler ipekli giyinmek, âlâyişli/gösterişli bir şekilde süslenmek.
18. Edep yerlerini/avret mahallini açmak, başkasına göstermek; başkasının avret yerine bakmak.
19. Kadınlar erkek elbisesi giymek; erkekler kadın elbisesi giymek; karşı cinse benzemeye çalışmak.
20. Karnı doyduktan sonra yemek/yemeğe devam etmek.
21. Şarap ve alkollü içkiler içmek; Keyif verecek (esrar, eroin gibi uyuşturucu) şey yemek-içmek.
22. Köpek artığını yemek.
23. Domuz eti ve yağı yemek.
24. Ölmüş hayvan (meyte:leş) eti yemek ve yedirmek.
25. Birbirine nişan almak/nişan dökmek (dövme yaptırmak gibi).
26. Faiz (riba) almak ve vermek, tefecilik yapmak.
27. Hırsızlık etmek.
28. Elin/başkasının malını zorla gasbetmek/cebren almak.

D. Ahlâkla İlgili Büyük Günahlar

72 Büyük Günah'ın önemlice bir bölümü güzel ahlâkın (ahlâk-ı hamîde) zıddı olan kötü ahlâkla (ahlâk-ı zemîme/rezîil) ilgilidir:

29. Anaya babaya asi olmak, onları dövmek.
30. Sıla-i rahmi terk/kat-ı rahim etmek; akrabalarla bağlantıyı kesip, onları ziyaret etmemek, varsa hâcetlerini görmemek.
31. Haset etmek.
32. Emanete hıyanet etmek.
33. Müslüman veya kâfir bütün insanlara hıyanet etmek.
34. Mü'minin, imana ve İslam'ın emirlerine itaate dair olan taraflarını alaya almak.
35. Küfür ve fuhuş sözler konuşmak.
36. Söz/laf taşımak, koğuculuk etmek (:nemîme).
37. Gıybet/dedikodu etmek.
38. Mü'min kardeşinin hatırını/gönlünü yıkmak/kalbini kırmak.
39. Namuslu kadınlara dil uzatmak/bir saliha/namuslu hatuna fahişe demek, namuslu kadınlara ait aile sırlarını yaymak.
40. Kadınlar, erkeklerinin yatağından kaçmak.
41. Avretler (:kadınlar) erinin ziyanına varmak/kocasından izinsiz ziyarete gitmek.
42. İki kızkardeşi birden nikâh altında tutmak
43. Ehlinin (karısının) oyluğunu (:avret ve mahrem yerlerini) anasının oyluğuna benzetmek (zıhar yapmak:Türkçede 'anam avradım olsun' demek gibi).
44. Ehlinin anasına sövmek.
45. Cahil kalmak; dinî vazifeleri, farzları, vacipleri, sünnetleri öğrenmeyip, cahillikte ısrar etmek. (Dünya ve âhiret işlerine ve dinine ait bilgileri -farzları ve haramları- öğrenmemek, cahillikten sakınmamak. Dinî hükümleri öğrenmeyenler, rahatlıkla haram işleyebilir).
46. Cahillik ne musibettir bilmemek (Bilmediğini bilmeyen de rahatlıkla harama düşebilir).
47. Ölçüyü ve tartıyı düzgün ve adaletli yapmamak, hileli yapmak.
48. Allah Teâlâ'nın azabından emin olmak/korkmamak; kurtuluşa ermiş özel kişilerden olduğu sanısına kapılmak.
49. Allah'ın rahmetinden ümit kesmek.
50. Zina etmek, meşru olmayan şehevi zevkler peşinde koşmak; kendine zina ettirmek.
51. Eşcinsel ilişkiye girmek (livâta etmek, sevicilik yapmak, kendisine livâta ettirmek).
52. Loğusa ve âdet halinde karısına yaklaşmak/cinsel ilişkiye girmek.
53. Mecburiyet olmadan/özürsüz elin/başkasının avretine (avradına)/karısına kızına şehvetle bakmak.
54. Kibirlenmek/tekebbür etmek(:büyüklük taslamak; kendini üstün görmek; tevazudan uzaklaşmak); Kibirlenip insanlara zulüm ve tahakküm etmek.
55. Haksız yere yetim malı yemek. (Nisa, 4/10)
56. Ölüm döşeğindeyken varisten/mirasçıdan mal kaçırmak.
57. Yalan söylemek,
58. Yalan/boş yere yemin etmek, çok çok yemin etmek.
59. Yalan yere/yalancı şahitlik yapmak; hak/doğru şahitliğe varmamak/gitmemek.
60. Canlı bir hayvanı ateşe atmak.
61. Cimrilik ve hasislik/nekeslik etmek (bul ve şuhh).
62. Yapılan iyiliği başa kakmak/Bir adama iyilik edip sonra başına kakmak.
63. Zorunlu olmayarak kahkahayla çok gülmek.
64. Tegannî etmek (ahlâksız şarkılar söylemek).

G. Günahlarla İlgili Büyük Günahlar

72 Büyük Günah'ın birkaçı, günah işler yapmakla ilgilidir:

65. Günah/küçük günah işlemekte ısrar etmek/Çok çok günahına musır olmak.
66. Harem-i Kâbe'de günah işlemek.

H. Toplum Hayatıyla İlgili Büyük Günahlar

72 Büyük Günah'ın son bölümü, toplumsal ve siyasî hayatla ilgilidir:

67. Ülülemre (devletin meşru yönetimine ve kanunlarına) itaat etmemek; devlete, amirlere isyan etmek.
68. Haksız yere, bilerek adam öldürmek.
69. İntihar etmek.
70. Harpte düşmandan korkup kaçmak; Allah yolunda cihadı terk etmek.
71. Rüşvet almak ve vermek.
72. Gücü yeten kimsenin münkeri/kötülüğü menetmemesi/engellememesi.




Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 
    
Âlimler büyük günahların kesin bir sayısının olup olmadığında farklı görüşler serdetmişlerdir. Çoğunluk, hadislerde verilen rakamların sınırlama ifade etmediğini söylemişlerdir. Hadislere baktığımızda değişik zaman ve zeminlerde Allah Resulü’nün 3, 5, 7 gibi rakamlarla büyük günahları sınırlandırdığını görürüz...

Kebîre (çoğulu kebâir), büyük günah demektir. Büyük günah, Nas (Kitap, sünnet veya icma) ile büyük günah olduğu bildirilen, yapana had cezası veya ahirette ceza verileceği bildirilen günaha denir. Kur’ân ve sünnette kesin olarak haram kılınan, haklarında had cezası bildirilen veya âhirette azap sebebi sayılan günahlar büyük, diğerleri küçük günahlardır. Tâatın zıddı olan “isyan”, “ma’siyet” ve küçük günah manasına kullanılan“lemem” de kebîre gibi günah manasına kullanılırlar.

Büyük günahların haram kılındığı hususunda fakihler arasında ihtilaf yoktur.

“Kim de Allah’a ve Rasülü’ne isyan eder ve Allah’ın sınırlarını aşarsa, Allah onu da ebedî kalmak üzere ateşe koyar. Hem onu zelil ve perişan eden bir azap vardır.”(Nisa, 4/14)
ayeti ve “Yedi helak ediciden sakının.” hadisi bunun açık delilidir. Cumhur-u ulema, günahları büyük ve küçük diye iki kısma ayırırlar.

“Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.” (Nisa, 4/31) ,
“Onlar, büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.” (Şûrâ, 42/37)
“Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır.” (Necm, 53/32)
ayetleri küçük-büyük günah ayırımına işaret eden ayetlerdendir.

“Dikkat edin size günahların en büyüğünü (ekberu’l-kebâir) haber vereyim mi?..”
hadisi de bu hususa sünnetten delildir. Ayrıca bütün günahların günah olduğunu, küçük-büyük diye bir ayırım olamayacağını, günahın küçüklüğü veya büyüklüğünün izafi olduğunu söyleyen âlimler de vardır. Yine büyük günahların kendi içerisindeki sıralamasının da, naslardaki ifadelerden hareketle, günahın, gerek şahsî gerek toplumsal zarar ve mefsedetine göre yapıldığını burada zikredelim.

Âlimler büyük günahların kesin bir sayısının olup olmadığında farklı görüşler serdetmişlerdir. Çoğunluk, hadislerde verilen rakamların hasr/sınırlama ifade etmediğini söylemişlerdir. Hadislere baktığımızda değişik zaman ve zeminlerde Hz. Peygamber (asm)’in 3, 5, 7 gibi rakamlarla büyük günahları sınırlandırdığını görürüz. İmam Zehebi, baştaki büyük günah tarifinden hareketle, hakkında ayet ve hadislerde azap ve sakındırma vâki olan günahların tamamını tespit etmiş ve bunları rakam olarak 76’ya ulaştırmıştır.

Bunun yanında bazı âlimler de büyük günahları belli rakamlarla sınırlandırmışlardır. İbn-i Mesud büyük günahların, Kur’ân’a dayanarak dört olduğunu söyler. Bunlar: Yeis, Allah’ın rahmetinden ümit kesmek, mekr-i İlâhi’den kendini emin hissetmek ve Allah’a şirk koşmaktır.

Diğer hadis kitaplarında geçen meşhur büyük günahlar, ukûk-u vâlideyn (anne-babaya isyan, onlarla sila-i rahmi kesmek), yalan yere şehadet, Harem bölgesinde yapılan ilhad (taşkınlık)dır.

İbni Hacer el-Heytemî, sarih olarak Kur’ân’ın da yasakladığı büyük günahların dört olduğunu ve bunların da, murdar et, domuz ve yetim malı yemek ve savaştan kaçmaktan ibaret olduğunu söyler. Buhari ve Müslim’de geçen hadise göre yedi büyük günah, şirk, sihir, adam öldürme, yetim malı yeme, faiz yeme, savaş meydanından kaçma, iffetli kadına iftira atmadır.

Nisa suresi 48. ayetinde “Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez, bunun dışındakileri ise dilerse affeder.” ayetinden Allah’a şirk koşmanın en büyük günah olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Yukarıda geçen hadiste de büyük günahların ilki, Allah’a şirk koşmak olduğu açıklanmıştır. Daha sonra anne-babaya isyan ve yalan yere şahitlik etmek zikredilmiştir.

Büyük Günah İşlemenin Âkıbeti

Mü’min, büyük günah işlemekle iman dairesinden dışarıya çıkmaz. Tövbe etmeden ölürse durumu Allah’a kalmıştır; dilerse azap eder, dilerse bağışlar.

Büyük günah işleyen kimsenin adalet/güvenilirlik vasfı ortadan kalkar ve şehadeti kabul edilmez. Kâsânî, “Günah işleyen kişiye bakılır; eğer günahı büyükse adalet vasfı tövbe edinceye kadar düşer.” der. Büyük günah işleyenler bu yaptıklarıyla fıska girdiklerinden fâsık diye isimlendirilirler. Karâfî, küçük günah işleyenlerin günahta ısrar etmedikleri takdirde adalet vasıflarını kaybetmeyeceklerini ve fâsık olarak isimlendirilemeyeceklerini söyler. Bu meyanda seleften “Küçük günah ısrar edildiğinde küçük değil, büyük günah da istiğfar edildiğinde büyük değildir.” sözü meşhur olmuştur. Zerkeşî, devamlı işlenen küçük günahları büyük günahlar arasında sayar.

Büyük Günahların Affedilmesi

Büyük günahların affedilmesi, kul hakkı ve Allah hakkı ayrımına göre değişmektedir. İçki içmek gibi Allah hakkı veya hem Allah hakkı hem de kul hakkı olan kazf ve hırsızlık suçlarının işlenmesi halinde durum farklılık arzetmektedir. Allah hakkının irtikab edildiği büyük günahlarda, büyük günah işleyen tövbe etmediyse durumu Allah’a kalır. Ancak hem Allah hakkı hem de kul hakkı çiğnendiyse, bu durumda tövbe ile beraber cinayet işlenen şahsın velisine kısas, diyet ve aftan birini seçme hakkı verilir. Hırsızlık, yol kesme vs. durumlarda ise konunun gerekli ahkamı devreye girer.

Cumhura göre büyük günah işleyene haddin uygulanması kefaret yerine geçmez; mutlaka tövbe etmesi de gerekir.

Cumhur,

“Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.” (Nisa, 4/31)
ayetinden hareketle, büyük günahlardan kaçınıldığında küçük günahların affedileceğini söyler. Hadis-i şerifte de şöyle buyurulmaktadır:

““Büyük günahlardan kaçınıldığı sürece, beş vakit namaz ile iki cuma ve iki ramazan, aralarında geçen günahlara keffaret olur.” (Müslim, Tahâret 16)
Eş’arî, Müslümanların, Hz. Peygamber (asm)’in ahirette büyük günah sahiplerine şefaat edeceği hususunda icma ettiklerini söyler. Enes (r.a)’ten rivayet edilen Tirmizi hadisinde de Allah Rasulü (asm): “Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” buyururlar.

Yazımızı, büyük günahlarla alakalı en derli toplu malumatın içinde bulunduğu ve ümmetçe hüsn ü kabul görmüş bir eser olan Zehebî’nin el-Kebâir’inden derlediğimiz büyük günahları sıralayarak bitirelim. Zehebî’nin tespit ettiği bu büyük günahlar, ayet ve hadislerle yasaklanan hususlardır. Neticede bunlar bir hak ihlalidir.. kul veya Allah hakkı ihlali. Bu hak ihlallerinin şekilleri zaman ve zemine göre değişebilmektedir. Dolayısıyla günümüzde kamu hakkı olan milletin malını hortumlamanın, gasbetmenin, tv., gazete gibi yüzbinlerce insana hitap eden kitle iletişim vasıtaları ile insanların hukukuna tecavüz etmenin, gıybet etmenin, iftira atmanın vs. ne kadar ağır bir günah olduğunu sadece hatırlatarak geçelim.

Belli Başlı Büyük Günahlar:

Allah’a şirk (ortak) koşmak, insan öldürmek, sihir (büyü) yapmak, namazı terk etmek, zekatı vermemek, anne-babaya karşı gelmek, faiz alıp-vermek, haksızca yetim malını yemek, Peygamberimiz (asm)’e yalan isnad etmek (hadis uydurmak), özürsüz Ramazan orucunu bozmak, savaş meydanından kaçmak, zina yapmak, liderin halkına zulmedip zorbalık yapması, içki içmek, büyüklenmek, kendini beğenmek, övünmek, yalan yere şahitlik etmek, livata yapmak, iffetli kadınlara iftira atmak, ganimetten, zekat malından ve devletten para ve mal çalmak, insanların mallarını haksız yollarla almak, hırsızlık yapmak, yol kesmek, yalan yere yemin etmek, yalan konuşmak, intihar etmek, hâkimin hükmünde haksızlık yapması, kadınların erkeklere, erkeklerin kadınlara benzemeleri, hulle yapmak ve yaptırmak, leş, kan ve domuz eti yemek, haraç toplamak, riyakarlık yapmak, Allah’a ve Resulü’ne ihanet etmek, ilmi gizleme ve sadece dünya için öğrenme, yaptığı iyiliği başa kakmak, kaderi inkar etmek, insanların duymalarını istemediği şeylerini gizlice dinlemek, lanet okumak, devlete karşı çıkmak, kahin, büyücü ve müneccimi (falcı) tasdik etmek, nüşûz (kadının beyine haksız yere huysuzluk yapması), akrabalarla ilişkiyi kesmek, koğuculuk yapmak, ölenin arkasından bağırıp-çağırıp, kendini dövmek, soya-sopa sövmek, haddi aşma, başkalarının hakkını çiğnemek, silahlı isyan yapmak ve büyük günahları kabul etmemek, Müslümanlara eziyet ve küfretmek, evliyaullaha eziyet ve düşmanlık yapmak, kibrinden elbiseyi yerlerde sürümek (elbiseyle gösteriş yapmak), erkeklerin altın ve ipek giymeleri, Allah’tan başkası adına kurban kesmek, sınır ve insanlara yol gösteren levhaların yerini değiştirmek ve sökmek, sahabenin önde gelen büyüklerine sövmek, Ensardan herhangi birine sövmek, sapıklığa çağırma veya kötü bir çığır açmak, herhangi bir kesici aleti kardeşine doğru tutarak korkutmak, bilerek babasından başkasına baba demek, uğursuzluğa inanmak, altın ve gümüş kaptan içmek (kullanmak), Haktan saparak münakaşa tarzında tartışmak, niza yapmak, hizmetçilerine haksızlık edip zulmetmek, tartıda ve ölçüde haksızlık yapmak, Allah’ın azabından emin olmak, Allah’ın rahmetinden ümidini kesmek, iyilik yapana nankörlük yapmak, fazla suyu hapsedip kimseye vermemek, hayvanın yüzünü dağlamak, kumar oynamak, Harem (Mekke) bölgesinde taşkınlık yapmak, cuma namazını terk edip tek başına namaz kılmak, Müslümanları gizlice izlemek ve mahremlerini açığa çıkarmak.
Küçük Günahlar

Büyük günah işlemek, bazen küçük günahları ehemmiyetsiz görmekten daha ehven olabilir. Meselâ, zina etmek, nefsin altında kalıp ezilmişliğin ifadesidir. Buna karşılık, sürekli olarak harama bakmak, hafife alındığı takdirde zina derecesinde bir günah olabilir. Aynı şekilde, bir iki gıybetle, bir yerde köçeklik yapma ölçüsünde günaha girilebilir. İnsan, insan ise, harama bakma günahından da, gıybet günahından da ömür boyu ızdırap duymalıdır.

Bir de, büyük günahlardan daha büyük bir günah vardır ki, o da, insanın neyi veya neleri kaybettiğinin farkına varmamasıdır. Mânen terakki edemediği gözlenen çok kimseler var ki, zannediyorum bunlar, küçük günahları ehemmiyetsiz görmekte, bu da, onların terakkilerine mâni olmaktadır.


Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 
    
Konu Güncellendi..
 
    
 
 

Similar threads


Üst Alt