tuzlu kahve

HANIMAĞA

EMEKLİ ADMİN
Nisan Forum
Katılım
13 May 2012
Mesajlar
35,477
Tepkime puanı
8,887
Puanları
250


4863aed88022e80c5d9da05d321707ed_1300018926.jpg


Kıza bir partide rastlamıştı.. Harika birşeydi. O Gün peşinde o kadar

delikanlı vardı ki… Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti.

Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetine şaşırdı ama tam bir

kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki şirin kafeye oturdular.

Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu.

Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı…

“Ben artık gideyim” demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı.

“Bana biraz Tuz getirir misiniz” dedi. “Kahveme koymak için.”

Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı. Kahveye tuz! Delikanlı

kıpkırmızı oldu utançtan ama Tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı.

Kız, merakla “Garip bir ağız tadınız var.” dedi.. Delikanlı anlattı: “Çocukken

deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım.

Denizin Tuzlu Suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.

Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadı

dilimde hissetsem, çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu

ailemi hatırlıyorum… Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar.

Onları ve evimi öyle özlüyorum ki…”

Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının… Kız dinlediklerinden

çok duygulanmıştı. İçini bu kadar samimi döken, evini, Ailesini bu kadar

özleyen bir adam, evi, Aileyi seven biri olmalıydı. Evini düşünen, evini

arayan, evini sakınan biri… Ev duyusu olan biri… Kız da konuşmaya

başladı. Onun da evi uzaklardaydı. Çocukluğu gibi…

O da ailesini anlattı. Çok şirin bir sohbet olmuştu… Tatlı ve sıcak.

Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel başlangıcı olmuştu tabii…

Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, prenses,

prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yaşadılar. Prenses

ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kaşık tuz koydu, hayat boyu…

Onun böyle sevdiğini biliyordu çünkü…

40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti. “Ölümümden sonra aç” diye

bir mektup bırakmıştı sevgili karısına. Şöyle diyordu, satırlarında: “Sevgilim,

bir tanem. Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum

için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim.. Tuzlu kahvede.

İlk buluştuğumuz Günü hatırlıyor musun? Öyle heyecanlı ve gergindim ki,

şeker diyecekken ‘Tuz’ çıktı ağzımdan. Sen ve herkes bana bakarken,

değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın bizim

ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı

defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim.

Şimdi ölüyorum ve artık korkmam için hiçbir sebep yok…

İşte gerçek: Ben tuzlu kahve sevmem! O garip ve rezil bir tat.

Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim.

Hem de zerre pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın

en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum.

Dünyaya bir daha gelsem, herşeyi yeniden yaşamak, seni yeniden

tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterim,

ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da…”

Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı. Lafı açıldığında

birgün biri, kadına “Tuzlu kahve nasıl bir şey?” diye soracak oldu..

Gözleri nemlendi kadının…

Çok tatlı!.. dedi…

 
  
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
konu güncellendi
 
    
 
 

Similar threads


Üst Alt