Türk Milliyetçiliğinin Uyanışı

F@ROZ

⭐Teknik Admin⭐
Yönetici
ADMİN
Katılım
4 Şub 2010
Mesajlar
80,937
Tepkime puanı
33,105
Puanları
300
Konum
Kocaeli
Web sitesi
www.youtube.com
Türk Milliyetçiliğinin Uyanışı
Ziya Gökalp


Ziya Gökalp millet olarak yükselmenin yolunu kültür (hars) ve uygarlık ile mümkün görmüştür. Kendi milli kültürümüzü muhafaza etmek ve Batı uygarlığını da tam olarak almak kaydıyla bunun başarılabileceğini düşünmüştür. Kastedilen milli harsın (kültürün) ise halkta olduğunu söylemiştir. Gökalp, "Bugün gerçeklik alanında Türkiyecilik vardır" der ve hars milliyetçiliğini "ırkçılık" veya "kafatası milliyetçiliği"nden ayırır. Gökalp, "Türkiyeciliği" ön plana çıkarmış ve millet olarak geleceği hars milliyetçiliğinin kavranması ve özümsenmesinde görmüştür.
Tarih ve kültür birliğine dayanan insanların milli bir şuurla birleşmesinden hars milliyetçiliği doğar ve kastedilen bu anlayış (milliyetçilik), hiçbir şekilde ırk ya da etnik köken ayrımına dayanmaz. Ziya Gökalp'in miliyetçilik anlayışında kastedilen harsın bir milletin bünyesinde kendiliğinden, tabi olarak gelişmesi dikkat çeker. Gökalp'e göre harsı kuvvetli olan milletler, harsı bozulmuş olan milletlere karşı galip gelirler, Türklerin tarih boyunca galip gelmelerinin altında yatan ana sebep de budur. "Türkçülük, Türk Milleti'ni yükseltmek demektir" derken, kastettiği fikrin ırkçılıktan farkını Ziya Gökalp şöyle vurgular:

Atlarda şecere aramak lazımdır. Ancak insanlarda ırkın sosyal hasletlere tesiri olmadığı gibi, şecere aramak doğru değildir. Bunun aksi bir yol tutarsak, memleketimizdeki münevverlerin ve mücahitlerin birçoğunu feda etmek gerekir. Bu mümkün olmadığına göre "Türküm diyen her ferdi Türk tanımaktan, yalnız Türklüğe hıyaneti görülenler varsa cezalandırmaktan başka çare yoktur.

Fatih Sultan Mehmet
Ziya Gökalp Türk milliyetçiliği davasına gönül verdikten sonra, Türk'ün haslet ve meziyetlerine, köklü medeniyetlerine, cesur, hoşgörülü, dürüst karakterine, eski Türk toplumlarına ve kültürlerine dikkati çeken birbirinden önemli ve etkili incelemeler, şiirler yazmıştır. 1915 yılında, yazdığı "Millet" adlı şiirinde bu köklü duygularını şu şekilde ifade eder:

"Sorma bana oymağımı boyumu,
Beşbin yıldır millet gibi yaşarım..."
"Deme bana Oğuz, Kayı, Osmanlı, Türk'üm, bu ad her ünvandan üstündür..."
İşte Ziya Gökalp'in milliyetçiliği görüldüğü gibi ortak bir tarihe ve kültürel geçmişe sahip olan ve Türküm diyen her ferdi kucaklayan bir anlayış sergiler. Ama onun fikirlerinin başka bir önemli yönü de Atatürk ilkelerine çekirdek teşkil etmesidir. Büyük Önder'in bizlere gösterdiği milliyetçilik anlayışı da bu çizgidedir.

Atatürk'ten önce "vatan" üzerine çok yazı yazılmış, fakat Türk unsurunun milli menfaatini üstün tutan, gerçek bir "anavatan" anlayışı bir türlü gelişememişti. Atatürk "Ne Mutlu Türk olana" değil, "Ne mutlu Türküm diyene" demiştir; yani ırk ya da etnik kökenin değil, Müslüman Türk kimliğinin ve karakterinin benimsenmesinin üzerinde durmuştur. Atatürk bir başka ifadesinde de şöyle der:

Genellikle incelemelerimize ve düşüncelerimize esas olarak kendi memleketimizi, kendi tarihimizi, kendi geleneklerimizi, kendi özelliklerimizi ve ihtiyaçlarımızı almalıyız.
Ulusumuzun tarihini, ruhunu, geleneklerini doğru, sağlam ve dürüst bir bakışla değerlendirmek gerektiğini söyleyen Mustafa Kemal katı ve ırkçı bir milliyetçilik politikası yerine Türk Milleti'nin geçmişini ve milli harsını esas almıştır. Atatürk'e göre milletin en kısa tanımı şudur:
Aynı harstan olan insanlardan oluşan topluma millet denir.
Nitekim ortak kültür, millet olma, milletin varlığını ve bütünlüğünü koruyup sürdürebilme açısından hayati önem taşır. Ortak bir vatanda, aynı devlete sadakatle bağlı yurttaşlar olarak birlikte yaşamış olmanın, ortak tarihin ve dilin, birlikte sevinip, birlikte acılara ve fedakarlıklara katlanmanın, ortak zaferlerin ve geleceğe dönük ortak ümitlerin, ortak milli ahlakın milletin oluşmasındaki rolünü hatırlatan Atatürk, bu faktörlerin "Bugünün medeni zihniyetinde, diğer her türlü şartların üstünde anlam taşıdığını" belirtmiştir. (Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün El Yazıları, A. Afet İnan, s. 23-24)

Atatürk'ün öncülüğünü yaptığı çağdaş milliyetçilik akılcı ve gerçekçidir. Prof. Sadri Maksudi Arsal'ın deyişiyle; "Bugünkü milliyetçilik sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanır; kan tahlili ile uğraşmaz, kafataslarının şekliyle ilgilenmez. Belli bir millete bağlılık hissi, bugünkü milliyetçiliğin esasıdır."
Atatürk'ün, "Hazinemiz, istiklal ve vatanperverliğin kıymetini takdir etmeyi öğrenmiş olan milletimizdir" derken benimsediği anlayış kavrandığında ise, bunu takdir edebilen ve içinde Türk Milleti'ne mensup olmanın haklı gurur ve heyecanını taşıyan etnik unsurların, etle-kemik gibi Türk Milleti'nin asli bir parçası olduğu fark edilir. Büyük Önder'in milliyetçilik anlayışını açıklayan bir başka sözü ise şöyledir:

Bizim hepimizin neden kardeş olduğumuzu ve bize Türk denildiğini herkese öğretmek, herkese açık, berrak ve sağlam bir millet ve milliyet bilincini inşa etmek ihtiyacındayız. Bilmeyenleri kınayamayız, bildirmek borcumuzdur, vazifemizdir.
Atatürk, Milli Mücadele'nin "miliyetçilik" ve "milli egemenlik" ilkelerinden kaynaklandığını ve güç aldığını da birçok konuşmasında bizzat belirtmiştir:
Ben 1919 senesi Mayıs'ı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız Türk Milleti'nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu milli kuvvete, bu Türk Milleti'ne güvenerek işe başladım. (Atatürkçülük, I. Kitap, Atatürk'ün Görüş ve Direktifleri, s.48)
Milli Mücadeleyi yapan doğrudan doğruya milletin kendisidir; milletin evlatlarıdır. Milli Mücadelede, şahsi hırs değil, milli izzet-i nefis gerçek saik olmuştur. (Atatürk'ten Düşünceler, Enver Ziya Karal, s172)

Siyasi ideolojisini merak eden yabancılara Atatürk'ün daima tekrarladığı söz şu idi: "Biz milliyetperveriz." İşte siyasi ideolojiler bağlamında düşünüldüğünde Atatürk'ün milliyetperverliğinin iyi anlaşılmasından ziyade uygulanmasının önemi ortaya çıkar. Bu takdirde, dış mihraklar tarafından bölücük gayesiyle ortaya atılan etnik köken farklılığının bu zihniyet ışığında sorun teşkil etmeyeceği görülür. Söz konusu çabalar Türk harsını zayıflatmak, dolayısıyla milli şuurumuzun yitirilmesini sağlamak ve Müslüman Türk Milleti'ni parçalamak adınadır. Dolayısıyla bu vatanı seven, milli şuura sahip, Türk harsının doğal bir parçası olan ve kendisini Türk Milleti'nin bir ferdi addeden herkes, ırk ve etnik kimliğe bakmaksızın Atatürk milliyetçiliğini benimsemiş demektir. Türkiye'nin ve Türk Milleti'nin istikbali açısından dış güçler tarafından oluşması arzu edilen çekişmelere imkan tanımayarak, hazırlanan tuzağa düşmeyerek, Türk harsını ve Müslüman Türk kimliğini korumak en isabetli yol olacaktır.
 
  
 
Cevap: Türk Milliyetçiliğinin Uyanışı

paylaşım emeğine teşekkürler....
 
    
 
 
Üst Alt