Güzel Hikayeler Selamı Kısaltmayalım inşAllah..

ƬuaƝa

EMEKLİ ADMİN
Nisan Forum
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
6,069
Tepkime puanı
3,093
Puanları
200
Konum
Ukrayna Kiev
Hüdayi Can
Geçen gün bir dostumdan elektronik mektup aldım. Dostum, mektubuna şöyle başlıyordu: “sa”. Böyle kısaltılıyordu herhalde güzelim selâmımız... Ben de cevaben yazdığım mektuba şöyle başladım: “Aleyküm selâm, ben güzelim selâmımızı kısaltmamayı tercih ediyorum. Daha doğrusu hiçbir şeyi kısaltmıyorum. Sanki selâmı kısaltarak hayatı uzatabilecek miyiz?” Sonra o an, düşünmeden yazdığım bu cümlenin aslında önemli bir hakikatin altını çizdiğini fark ettim. Önemli bir hakikat dediğim, önemli bir soru aynı zamanda. Selâmı kısaltmak hayatı uzatır mı? Bir de bu sorunun uzantısı diyebileceğimiz sorular var. İnsan, selâmdan tasarruf edilerek uzatılan bir ömrün uzatmalarını nasıl değerlendirir acaba? Veya “selâmı yaymak” tavsiye edilmişken, selâmı kısaltarak kazandığımız vakitlerde neyi yayıyoruz?
Bir zamanlar meşhur bir Çin hikâyesi okumuştum. Oldukça derin bir mevzu aslında; ama ilk bakışta bir fıkra gibi değerlendirilmesi de mümkün.
Genç Çinli, heyecanla yaşlı Çinliye anlatıyor:
- Duydun mu yeni bir araba icat etmişler.
- …
- Kömürle çalışıyormuş.
- …
- Yaylar üzerinde su gibi akıyormuş.
- …
- Eskiden üç ayda aldığımız yolu artık üç günde alacağız.
- Eskiden doksan günde gittiğin yere, artık üç günde mi gideceksin yani?
- Evet.
- Peki, kalan seksen yedi günde ne yapacaksın?
Mühim olan doksan günlük yolu üç güne indirebilmek değil demek ki. Bunu yaparken geri kalan seksen yedi günü de kazanç hânesine yazabilmenin yolunu bulmak lâzım. Çünkü eşyanın tabiatı gereği bu âlemde boşluğa yer yoktur. Bir şeyi boşaltmayı düşünüyorsan -zaman olsun, mekân olsun fark etmez- nasıl dolduracağını da düşünmelisin. Ve de vakit fevt etmeden hemen doldurmalısın.
Boşluklarımız, biz doldurmasak da, boş kalmaz zîrâ. Su uyur düşman uyumaz. Nefsin ve şeytanın karanlık orduları gözlerini dört açmışlar, bekliyorlar. Bir rivayette, Hz. Âdem Aleyhisselâm’a can verilmeden İblis gelmiş, ağzından girmiş, içinde dolaşıp burnundan çıkmış, deniyor. Sonra da şöyle demiş: “Ben bunun içinde rahatça dolaşırım. Çok boşluğu var.”
O kadar çok ki boşluğumuz. Zaaflarımız, öfkelerimiz, arzularımız o kadar çok ki... Bize Allah’ı hatırlatan arkadaşlarımızla doldurmasak o boşluğu, sohbet-i Cânân’la doldurmasak, o boşluk kim bilir neyle dolacak.
Bediüzzaman Hazretleri muhatabına uygun selâmlarla başlıyor mektuplarına. Bir mektubunda: “Es-Selamü aleyküm ve rahmetullahi ve berakâtühü bi adedi dekaiki eyyâmi’l-firâk” diyor. Ayrılık günlerinin dakikaları adedince Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Selâmı yaymakken vazifemiz, “selâm ülkesi olan Cennet”e ulaşmakken arzumuz, orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir lâf işitilmeyeceği, işitilen sözün hep “Selâm! Selâm!” muhtevalı olacağı bildirilmişken bir de, ne olur biz de yayabildiğimiz kadar yaysak “selâm”ı, selâmlaşmalarımızı uzatabildiğimiz kadar uzatsak…
Yerine daha güzel, daha hayırlı bir şey ikame edemeyeceksek, selâmı kısaltmanın bir mânâsı var mı ki?
*
Yaşadığınız günlerinin dakikaları adedince Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Alıntı
 
  
 
Cevap: Selamı Kısaltmayalım inşAllah..

emeğinize sağlık, ders verici paylaşımlarınız için çok teşekkürler...
 
    
Cevap: Selamı Kısaltmayalım inşAllah..

Çok güzel ve anlamlı paylaşım emeğine sağlık
 
    
Cevap: Selamı Kısaltmayalım inşAllah..

emeklere sağlık paylaşım için tşkler
 
    
cok guzel emegıne saglık
 
    
ALLAH razı olsun emeğinize sağlık anlamlı paylaşımınız icin
 
    
emeğine sağlık haticemm
ALLAH razı olsun
 
    
Emeğinize sağlık ....
 
    
 
 
Üst Alt