BİLGİ PEYGAMBERİMİZİN (S.A.V.) BÜYÜK MERHAMETİ

MineAsu

EMEKLİ ADMİN
Nisan Forum
Katılım
5 Eki 2013
Mesajlar
181
Tepkime puanı
3,103
Puanları
113
PEYGAMBERİMİZİN (S.A.V.) BÜYÜK MERHAMETİ



İslâm'ın garîb devirlerinde adedi zaten az olan Müslümanlardan bazıları Kureyş müşriklerinin tazyikiyle yurdunu terk edip Habeşistan'a hicret etmiş, edemeyen zayıf Müslümanlar ise türlü türlü işkencelere uğramışlardı. Peygamber Efendimizi (s.a.v.) himâye eden amcası Ebû Tâlib de vefât edince Kureyş müşrikleri iyice azıtmıştı.


Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v), Mekke hâricindeki kabîleler arasında dîni yaymaya sürat vermek istedi ve peygamberliğinin onuncu yılında, Şâban ayının bitmesine üç gece kala, yanına azadlı kölesi ve evlatlığı Zeyd bin Hârise'yi (r.a.) alıp, Mekke'ye yaya yürüyüşle bir günlük mesâfedeki Tâif'e gitti. Orada bir ay kadar Sakîflileri İslâm'a ve îmâna dâvet etti. Sakîf kabilesi eşrafından, yanına varıp konuşmadığı hiç kimse bırakmadı.


Tâiflilerden hiç biri îmân etmedi. Gençlerinin Müslüman olmalarından da korkarak Peygamberimiz Aleyhisselam'a: “Hemen yurdumuzdan çık, git!” dediler. Peygamberimizi (s.a.v.) çirkin bir şekilde reddettiler; aralarından birtakım akılsızları ve köleleri kışkırtarak türlü hakâret ettirdiler. Bir takımını da Peygamberimizin gideceği yolun iki yanına oturttular. Peygamberimiz (s.a.v.) onların aralarından geçerken, ayaklarına attıkları taşlarla yaraladılar. Peygamberimiz Aleyhisselam dayanamayarak yere oturdukça, zorla ayağa kaldırıp yaralı ayaklarına yeniden taş atarlar ve yürekler dayanmayan bu hâle gülüp eğlenirlerdi. Bu esnada yaralı başından kanlar akan Zeyd bin Hârise (r.a.), Peygamber Efendimize kendi vücudunu siper ederdi. Tâifliler, Peygamber Efendimizi (s.a.v.), akrabalarından Utbe ve Şeybe bin Rebîa'nın bostanına kadar taşlayarak takip ettiler.


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bunca cefâ ve kötülüklerden sonra yine onlara karşı şefkati elden bırakmadılar. Ayaklarından akan kanlardan çok muzdarip bir halde iken dağlara memur olan melek: “İstersen Mekke ve Tâif şehirlerinin her iki taraflarındaki dağları birbirine kavuşturup onları helâk edeyim” deyince: “Hayır, onların böyle helâk olmalarını istemem. Belki onların neslinden Allâhü Teâlâ’ya îmân eden bir kavim çıkar” buyurmuşlardır.

 
  
 
Paylaşım için teşekkürler Minecim
 
    
 
 
Üst Alt