Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Bizim doğduğumuz topraklarda ateşe su dökülmez! Günahtır: Suyun canı acır bu yüzden ateş toprağa gömülür. Biz ağaçları da kutsal biliriz
taşı toprağı da.
Ağaçlarımızı yakıyorsunuz ya… Hani meşelerimizi sadece onları yakmıyorsunuz
umutlarımızı yakıyorsunuz mu
diyeceğimi sandınız? Asla! Umutlarımız hiç yok olmadı..! Ağaçlarımızı yakarken
onların üzerinde yaşayan börtü böceği
gölgesinde boy veren çiçeği
mantarı
sincapları
tavşanları
tilkileri
kelebekleri
sakız yaptığımız kengerleri
kuşları ve de sayısız mikro organizmayı da yakıyorsunuz.
Bizim doğduğumuz topraklarda ateşe su dökülmez! Günahtır: Suyun canı acır bu yüzden ateş toprağa gömülür. Biz ağaçları da kutsal biliriz
taşı toprağı da. İnanmayacaksınız belki; ama teyzem hasta olan teyzemin oğlunun iyileşmesi için bir kayaya gözlerimin önünde yalvardı. Bir duvarın içindeki tahta kirişe adaklar sundu. Kurban kestik
kanını alnımıza sürdü. "yer gök şahidim olsun ki" diye dualar etti. Teyzemin oğlu öldü gerçi; ama inanın ki böyle yaptık.
Küçükken bir ağacın dalını kırmıştım
teyzem günah! dedi. Hemen öptüm ağacın gövdesini özürler diledim. Ağacın benim gibi doğadaki bir canlı olduğunu ona göre ayrıcalığımın olmadığını o günden beri bilirim. Siz yakıyorsunuz
biz söndürmek için su dökemiyoruz.
Teyzemin dizinin dibinde yattığım bahçede bir ceviz ağacı vardı. Gövdesine bakarak bir sürü figür bulur
onlara masallar uydururdum. Ceviz kabuklarında avucumun içine kına yakardım
yok yok! Ceviz kabuğundan dudağıma boya yapardım
taştan kına yapardım avcuma.
Sincaplar ceviz çalınca onlara kızmazdık
onlar da paylarını alıyor derdi teyzem. Ağaç bizim değildi
toprak bizim değil
su da bizim değildi. Suyu ateşe dökemeyiz biz
suya eziyet olur bu. Biz eziyet etmeyi hiç sevmeyiz. Ne eziyet ettiririz ne de eziyet ederiz.
Bir yerde yaşayan insanların kişiliğinin oranın doğasına göre şekillendiğini düşünürüm hep. Yükseltiler bile kesindir
yalçındır dağlarımız
kılıç kadar keskindir suyumuz. Altın varmış topraklarımızda
biliriz; ama yine de dağlarımızın karnını yardırmayız kimseye… Bizim için Toprağın üzerindeki börtü böcek
ağaç çiçek en az altın kadar değerlidir. Bu bizim erdemimizdir.
Barış diyoruz ya… Diyelim ki silahlar sustu yerlerine konuldu. Çelişkiler çatışmaya dönüşmedi
Biz ki; bir dostumuza gül verirken dikeni eline batmasın diye
kırk kez düşünürken
bu dağlara
taşlara
suya ağaçlara
sincaplara nasıl anlatacağız bu barışı? Ne diyeceğiz? Biz barıştık
affedin siz de size yapılan kötülüğü dersek
dinlerler mi sizce
nasıl affettireceğiz kendimizi? Ateşe su dökülmeyen yerlerde