Martı

Aytül

Active Member
Nisan Forum Üyesi
Katılım
11 Mar 2014
Mesajlar
266
Tepkime puanı
6
Puanları
38
MARTI
nisanboardxwudu.jpg


İçinde çocuksu
düşleri barındıran bir martı yaşardı eskilerde. Denizler
kadar büyük yüreğiyle balıkçı motorlarını takip eder sevgi
peşinde dolanırdı hep… Özgürdü, sıra dışıydı

Sevgi doluydu…

Kendinden başka hep başkalarına yağar başkalarına akardı…
Yılları engin denizlerde dolanmakla geçti. Balık atacak
balıkçıları beklemeden martılık yaptı… İlerleyen zaman onu
verdikleriyle sunduklarıyla harcadıklarıyla güçten
düşürüyordu esen sert rüzgârlarla mücadelede yenik düşmüştü.
Kendini beslemenin zamanı geldiğine inanmıştı hep.

Etrafındaki martı sürülerinin içinde yalnızlığını daha çok
duyumsamaya başlamıştı. Bir gün yorgun hayatı kabullenmiş
uçarken bir tekneye takıldı gözü… Yapayalnız biri teknede
geçmişe bakıp ağlıyordu… Kondu teknenin kenarına yüreğini
verdi ona… Beraberce gezindiler denizlerde...

daha sonra iskelelerin birinde o bildik sandala biri daha
bindi 2 kişi seyahate başladılar hayat içinde. Bir de
peşlerinde martı. Sevindi martı bu yeni yolcunun gelişine
beraberce uçarız mutlu yaşarız dedi ama yanıldı… Bir gün
sandala sonradan binen, martının varlığını kendisine sıkıntı
saydığından olacak küreklerden birini vuruverdi apansız
martının sırtına… Şaşkındı martı acımıştı canı çok hem de.
Yaralar, kırıklar, kanlar içindeydi. Oysa hiçbir zararı
yoktu ki onlara. Sadece sevgiyle beslenmekteydi…

yaralı haliyle ayrıldı sandalın peşinden. iyileşmesi çok
zaman aldı hem de çok.kimseden yardım almadan kimseye
anlatmadan kendi yaralarını kendi sardı…kabuk bağlayan
yaralarını kendi kaşıdı.



yıllar yılı yapayalnız dolaştı gök yüzünde aşağıda gezinen
sandalları seyretti hep kalabalık insanlarla gezinen ,
ağlarına balık dolup taşan ve peşine onlarca martıyı takıp
***ürenlerine özendi…ama yanaşmadı hiç birinin yanına…açtı
oysa..ruhu karnı duyguları açtı…ama guruluydu aldı derin
yaranın etkisindeydi. İçinde kanayan bir yara vardı hep.
Yalnız uçuşlarını yaşadı gene gene…



Sonra bir sabah kanatlarını dinlendirmek için ayak bastığı
kıyıda tanıdı onu…dost oldular.kaybolmuş yolunu bulamamış
bir yolcuydu oda…MARTI yolu gösterdi,kasırgalardan korudu
onu…zarar görmesini engelledi hep.

Ama anlaşılamadı…aklının ve yüreğinin olmaz dediği her şey
olmaya başlamış dostu iskele iskele dolanmaya başlamıştı.
Yapma dedi olmadı. Olmaz dedi oldu. Kavga etmeye
başladıkları bir gün hiç duymak istemediği bir sözle yıkıldı
martı… Yaşattığı yaptığı tüm fedakârlıkları lekeleyen
kirleten bu sözle kürek acısı birleşti. Uçtu. Kayboldu
hayattan. Çok uzaklara derin kapkara denizlere kuyulara
kayalara saklandı…



Çok uzun süre derin denizlere kanat açmadı. Kimsesiz ıssız
sahillerde gezindi bulduğuyla yetindi. Bulamadığına
özenmedi… Sandallara hiç yanaşmadı atılan balıklara diğer
martıların ortağı olmadı. Onun kaderi hep kendini saklamakta
hep acılar yaşamakta hep hayat anlamakla geçmişti… Kendine
kurduğu yuvasından ara sıra başını dışarı çıkarıp deniz
üstünde gezindiği bir gün yine insan eli değmiş sahillere
uçası geldi… Sıkılmıştı martı gibi yaşayamamaktan uzun mutlu
coşkulu kanat çırpamamaktan. Özgürce kanatlarını çırpmaya
başladı rüzgâra direnen yaşlı bedeni onu yeni derinliklere
bembeyaz köpüklü dalgalara baharlara yazlara uçurmaya
yetmişti… Eski martı sevincinde inanç ve güvenindeydi gene…
Yaşamın tadını duyumsamıştı galiba… Kalan zamanını işte bu
mutlu uçuşla tamamlayacağına inanmıştı… Sevgi doluydu gene
içi. Mutluydu neşeliydi paylaşmak yaşamak yaşatmak tutkusu
olmuştu gene.

Zamandan çalmak yaşanamamış ne varsa yaşamak içini sarıp
sarmalamıştı yaşına inat gençti çok genç… Sevda yorgunu
sevgi arsızı, düşlerin şımarıklığındaydı dünler gibi…

dikkatsizdi, saftı, unutkandı hatta. Acımasız hayata karşı
ve hayatın getireceklerine duyarsızdı… Bu gamsızlık içinde
ayak bastığı sahilde yaramaz ela gözlü sarı saçlı yaramaz
bir çocuğun elindeki sapandan çıkan taşla kanadının
kırıldığını hissettiği an dayanamayacağı bir acının içinde
kendinden geçti.

Bir daha kendini uçuramayacak kanadıyla son kez çırpındı
insanlara duyduğu sonsuz güven ve sevgisiyle yüreğiyle son
kez baktı gökyüzündeki güneşe bulutlara... Derin ama bir
nefes alıp verdi…

Yaşanmış her şey gözlerin önünden geçti… Sapanıyla kendisine
taş atan ela gözlü çocuğun dilinden dökülen sözü duydu o an
“aman martıymış ya yazık oldu” dedi çocuk… Gülümsedi martı…

Ve bir daha açmamak üzere gözlerini kapadı…



AYTÜL KAHRAMAN





 
  
 
güncellendi
 
    
 
 
Üst Alt