KUR'ÂN-I KERİM'E SOR DA SÖYLESİN

ƬuaƝa

EMEKLİ ADMİN
Nisan Forum
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
6,069
Tepkime puanı
3,093
Puanları
200
Konum
Ukrayna Kiev
KUR'ÂN-I KERİM'E
SOR DA SÖYLESİN



Müslümanlar girmiş, yetmiş üç yola;
Kimi gider sağa, kimi de sola,
Allah’a giden yol, hangisi ola?
Kur’ân-ı Kerîm’e, sor da söylesin…

Bir hadîsle vermiş, Yüce Peygamber,
Yetmiş üç fırkadan, ümmete haber.
Acep, hangi fırka Hakk’ça mûteber?
Kur’ân-ı Kerîm’e, sor da söylesin…

Cehennem tellalı, bir kısım câhil,
Câhile, âlimin sahtesi dâhil.
Ararsan, bu azgın denizde sâhil;
Kur’ân-ı Kerîm’e, sor da söylesin…

Temeli zorluyor, zorbanın kolu,
Çatıda, dil bilmez tercüman dolu.
Nasıldır, İslâm’a hizmetin yolu? ..
Kur’ân-ı Kerîm’e, sor da söylesin…

Kimi; zengin amma, gönlü fukara,
Olmuş sanki hâşâ, kıblesi para.
Ne yapar insanı, şirk denen yara?
Kur’ân-ı Kerîm’e, sor da söylesin…

Kimi; nefsin putlarıyla avunur;
“Kalbim temiz” diye, durmaz savunur.
Oysa; temiz kalpte, neler bulunur?
Kur’ân-ı Kerîm’e, sor da söylesin…

Kimi; son nefeste düşer hayrete;
“Eyvah! ” diye girer, boşa gayrete.
Kur’ân-ı Kerîm’de, nice âyete,
Gaflet ne demektir, sor da söylesin...

Kimi var; İslâm’ı söyler de dili,
Bir türlü uzanmaz, zekâta eli.
Nedir, kul hakkının âhir bedeli? ..
Kur’ân-ı Kerîm’e, sor da söylesin…

Bil ki; temelinde yoksa adâlet,
O mülkün zerresi, haramdır elbet.
Hak mıdır, zekâtı gasbeden servet?
Kur’ân-ı Kerîm’e, sor da söylesin…

Ameli, ilmine ters düşen âlim,
Halkı ettirse de, ilmiyle tâlim;
Allah nazarında, olur mu sâlim? ..
Kur’ân-ı Kerîm’e, sor da söylesin…

Müslüman; iffete bedel biçer mi?
Zillet kapısından,ölse geçer mi?
Minnet için, Hakk’tan gayrı seçer mi?
Kur’ân-ı Kerîm’e, sor da söylesin…

Gör ki; neyler, o Muhammed fırkası;
Kırk kez ölçer, bir kez biçer makası,
Kolay mı dikilir, ihlâs hırkası? ..
Kur’ân-ı Kerîm’e, sor da söylesin…

Rabb’im, ışık tutar kulun yoluna,
İster ki; cennetler kolay buluna,
Mevlâ zulmeder mi, bir tek kuluna?
Kur’ân-ı Kerîm’e, sor da söylesin…

Ne mümkün, Tevhîd’i inkârla bölmek,
İlim dağlarını zulümle delmek.
Mümkün mü, bir küçük harfini silmek,
Kur’ân-ı Kerîm’e, sor da söylesin…



Cengiz Numanoğlu


(1991)
 
  
 
NASIL OLSA
ALLAH AFFEDER BİZİ !




(Şeytan ki; hem süsler, hem inandırır,
İşte insanları böyle kandırır…)


Oruç zor gelmezdi, günler kısalsa,
Namaz da kılardık, vaktimiz olsa,
İbâdet kolaydı, iş bize kalsa;
Nasıl olsa Allah affeder bizi;
Ölmeden yaparız, biz tövbemizi.


Her evde, bir Kur'ân, vardır ya rafta,
Mutlaka alınır, tozu her hafta,
Ayrıca.. Duvarda arapça yafta;
Nasıl olsa Allah affeder bizi;
Her yıl göndeririz mevlidimizi…


Lâkin.. Zekât işi, biraz karışık,
Nefsimiz, fitreyle daha barışık.
Fakir, fakirliğe zaten alışık;
Nasıl olsa Allah, affeder bizi;
Kurbanda verdik ya etlerimizi…


Medeniyet; hoşgörüdür inan ki,
Günde bir kadehten, ne çıkar sanki?
Etrafta, o kadar günahkâr var ki;
Nasıl olsa Allah, affeder bizi;
Daha dün kutladık kandilimizi.


Gör ki; insan eli, Merih'e değmiş,
Güneş de, sırada beklemekteymiş.
Artık, bu devirde "tesettür" neymiş?
Nasıl olsa Allah, affeder bizi;
Çünkü; yalnız bizde, kalbin temizi…


Ulusal onuru, yaymaksa maksat;
Güzellik yarışı, ne büyük fırsat.
Ah ! Şu "bağnazlar"da, olmasa fesat;
Nasıl olsa Allah, affeder bizi;
Görüyor.. Bu millî gayretimizi…


Karamsar düşünmek, ne kötü bir huy,
Zaman sana uymaz.. Sen zamana uy!
Bak.. "Vız gelir" diyen, şarkıları duy;
Nasıl olsa Allah, affeder bizi;
Az sonra görürüz(!) cennetimizi...


Zaman seli hızla, haşre akarken,
O, berzâh kapısı, bu kadar darken;
İnsanda bu ilim, bu akıl varken;
Affı, azâbından fazladır diye,
Allah'a bu isyân, hayret ki niye?




CENGİZ NUMANOĞLU

(1995)
 
    
image001.gif




Seni izliyoruz... Hiç tasalanma,
Büyük irşadından (!), gâfiliz sanma,
Epey temizlendi, kalbimiz amma,
Az daha deterjan, yok mudur hoca?


Bütün suçu, “irticâ”ya bindirdik,
Akşamları, birer ufak sindirdik,
Sayende vakti de, üçe indirdik;
Biraz daha tenzil, yok mudur hoca?


Seninle başladı, dinde varyasyon,
Herkese Cennette, bir rezervasyon.
İyi, güzel, hoş da, reenkarnasyon;
Ölüme de çâre, yok mudur hoca?


Dağıtırken, bol keseden hidâyet (!),
Sulandı sünnetler, sulandı âyet.
Kolaylaştı.. İbâdetler nihâyet;
Topuna bir fetvâ, yok mudur hoca?


“Çağdaş” fetvâların(!), imdâda yetti;
Cümle yobazlıklar, bizi terk etti.
Sayende, tesettür derdi de bitti;
Biraz daha gayret, yok mudur hoca?


Ekranlar sundukça, güzel çehreni;
Elbette kıskanır, âlimler seni.
Haddimi aştıysam, bağışla beni;
Bir nazar boncuğun, yok mudur hoca?


Kendinde, bir dehâ vehmediyorsun,
Göz kusurun mu var, hep “ben” diyorsun?
Çiğ geldin.. Çiğ kaldın.. Çiğ gidiyorsun;
Pişmeye niyetin, yok mudur hoca?


Artistik tavrını, tuttu milyonlar,
Verdiğin hapları, yuttu milyonlar,
Sana, helâl olsun, bu trilyonlar;
Bir hekim ahbabın, yok mudur hoca?


Bitmez bu satırlar, uzar da uzar;
Bilirsin ya paspas, vurdukça tozar.
Her tarafın, ilim olsa ne yazar?
Birazcık irfânın, yok mudur hoca?




Cengiz Numanoğlu

(1998)
 
    
Güncellendi..
 
    
 
 
Üst Alt