- Katılım
- 4 Ağu 2013
- Mesajlar
- 881
- Tepkime puanı
- 52
- Puanları
- 48
Gravür sanatı ve tarihi, gravür nedir, sanatsal resim çalışmaları
İspanyol ressam Francisco Goya'nın 1790'larda bakır levhayı kezzapla
işleyerek yaptığı gravür serisi olan Los Caprichos'un 43. resmi:
El sueño de la razón produce monstruos - Aklın uyuması canavarlar
yaratır
Gravür
Bir baskı tekniği olarak matbaacılıkta ve sanat ürünlerinin yaratımında kullanılan gravür, bir kazıma şekli, çukurbaskı veya oyma baskı olarak adlandırılabilir. Baskı yapılacak görüntü ahşap, metal veya taş levha üzerine çeşitli yöntemler (elle kazıyarak veya asite yedirme) aktarıldıktan sonra levha mürekkep ile sıvanır. Levhanın yüzeyi temizlenince mürekkep yalnız çukur yerlerde kalır ve levhanın üzerindeki görüntü baskı uygulanarak kağıda aktarılır.
15. yüzyıldan sonra ortaya çıkışından itibaren gravür, günümüze kadar sanatçıları tarafından yaygın bir biçimde kullanılmış ve geliştirilmiştir. Günümüzde birçok sanatçı gravür baskı tekniğinden sanat baskılarının üretilmesinde yararlanmaktadır. Matbaacılıkta ise 19. Yüzyılın sonlarına kadar basımı yapılan kitaplarda yer alan resimlerin kaliteli reprodüksiyonu için kullanılan gravür, bir baskı tekniği olarak günümüzde fotogravür ya da tiftruk baskı (rotagravür) biçiminde kullanılmaktadır.
GRAVÜR NASIL YAPILIR
Genel olarak gezi eserleri içine serpiştirilen gravürler kimi eserlerde ayrı bir ciltte albüm ya da taşbaskılarını albüm şeklinde yayınlamıştır.
Gravür sanatı ve tarihi
Resimlerin fotoğraflarla çoğaltılmasının geçmişi 175 yıl geriye dayanmaktadır. Oysa ki bundan çok daha önceleri, hatta matbaa bile icat edilmeden önce gravür yoluyla resimlerin çoğaltılması yöntemi keşfedilmişti. Peki, Gravür sanatı nedir ve tarihi gelişimi nasıldır?
Gravür, en kabaca bir tarifle maden, tahta ya da taş yüzeyler üzerine çizgiler oymak suretiyle resim yapmak ve şekiller meydana getirmekten ibarettir. En fazla kullanılan gravür türü tahta üzerine oyularak yapılanıdır. M.S. 9. yüzyılda Çinde gravür yapıldığı bilinmektedir. Gravür Avrupada 15. yüzyılda başlamıştır ve bu dönemde Avrupada yapılan ilk gravürler, doğrudan doğruya konturların çizilmesiyle ortaya çıkarılan kaba saba resimlerden ibaretti. İlk çalışmaların yapılmaya başlanmasından yaklaşık bir asır sonra büyük gelişmeler sağlandı ve güzel eserler ortaya çıkmaya başladı.
16. yüzyılın başlarında usta gravürcüler Dürerin resimlerini tahta üzerine geçirerek çoğaltmaya başladılar. Bu sayede Dürer, eserleri gravürle çoğaltılan ilk büyük ressam olarak tarihe geçti. Matbaanın gelişmesiyle birlikte, gravür sanatı da büyük gelişme gösterdi. Birçok ünlü gravür sanatçısı yetişmeye başladı. Bunlar da ünlü ressamların resimlerini gravür yoluyla tahta üzerine geçiriyor ve çoğaltılmasını sağlıyorlardı.
Gravür sanatı hiç şüphesiz özel bir çalışma ve kabiliyet gerektiriyordu. Birkaç çeşit özel keski kullanarak tahta üzerine bu resimleri oymak herhalde çok dikkat ve sabır gerektiriyordu. O dönemde resimlerin başka bir yolla çoğaltılabilmesinin imkanının olmaması, gravür sanatının hızlı bir şekilde gelişmesini sağladı. Özellikle ressamların dünyanın farklı yerlerine gidip gezerek yaptıkları çalışmaları, gravürler halinde tahta üzerine oyularak çoğaltıldı.
Gravürlerin maden levhaları üzerine yapılan çeşitleri de vardı. Daha çok bakır levhalar kullanılmaktaydı. Gravür sanatçısı, çelik kalem kullanarak bakır üzerinde çalışırlardı. Bundan başka kimyasal bileşimlerle madenleri etkileyerek yapılan gravürler vardır ki, bu daha çok zırh ve silahların süslemeleri için kullanılırdı. Bu yöntem daha sonraları resimlerin çoğaltılmasında da kullanılmaya başlanmıştır.
19. yüzyıl boyunca başta İstanbul olmak üzere Bursa, Edirne, İzmir gibi şehirlerimizle ilgili yapılan resimler gravür yoluyla çoğaltıldı. Öyle ki İstanbul ve İstanbul Sarayları ile ilgili gravürler o dönem hayatını ve yaşantısını temsil etmektedir.
İspanyol ressam Francisco Goya'nın 1790'larda bakır levhayı kezzapla
işleyerek yaptığı gravür serisi olan Los Caprichos'un 43. resmi:
El sueño de la razón produce monstruos - Aklın uyuması canavarlar
yaratır
Gravür
Bir baskı tekniği olarak matbaacılıkta ve sanat ürünlerinin yaratımında kullanılan gravür, bir kazıma şekli, çukurbaskı veya oyma baskı olarak adlandırılabilir. Baskı yapılacak görüntü ahşap, metal veya taş levha üzerine çeşitli yöntemler (elle kazıyarak veya asite yedirme) aktarıldıktan sonra levha mürekkep ile sıvanır. Levhanın yüzeyi temizlenince mürekkep yalnız çukur yerlerde kalır ve levhanın üzerindeki görüntü baskı uygulanarak kağıda aktarılır.
15. yüzyıldan sonra ortaya çıkışından itibaren gravür, günümüze kadar sanatçıları tarafından yaygın bir biçimde kullanılmış ve geliştirilmiştir. Günümüzde birçok sanatçı gravür baskı tekniğinden sanat baskılarının üretilmesinde yararlanmaktadır. Matbaacılıkta ise 19. Yüzyılın sonlarına kadar basımı yapılan kitaplarda yer alan resimlerin kaliteli reprodüksiyonu için kullanılan gravür, bir baskı tekniği olarak günümüzde fotogravür ya da tiftruk baskı (rotagravür) biçiminde kullanılmaktadır.
GRAVÜR NASIL YAPILIR
Genel olarak gezi eserleri içine serpiştirilen gravürler kimi eserlerde ayrı bir ciltte albüm ya da taşbaskılarını albüm şeklinde yayınlamıştır.
Gravür sanatı ve tarihi
Resimlerin fotoğraflarla çoğaltılmasının geçmişi 175 yıl geriye dayanmaktadır. Oysa ki bundan çok daha önceleri, hatta matbaa bile icat edilmeden önce gravür yoluyla resimlerin çoğaltılması yöntemi keşfedilmişti. Peki, Gravür sanatı nedir ve tarihi gelişimi nasıldır?
Gravür, en kabaca bir tarifle maden, tahta ya da taş yüzeyler üzerine çizgiler oymak suretiyle resim yapmak ve şekiller meydana getirmekten ibarettir. En fazla kullanılan gravür türü tahta üzerine oyularak yapılanıdır. M.S. 9. yüzyılda Çinde gravür yapıldığı bilinmektedir. Gravür Avrupada 15. yüzyılda başlamıştır ve bu dönemde Avrupada yapılan ilk gravürler, doğrudan doğruya konturların çizilmesiyle ortaya çıkarılan kaba saba resimlerden ibaretti. İlk çalışmaların yapılmaya başlanmasından yaklaşık bir asır sonra büyük gelişmeler sağlandı ve güzel eserler ortaya çıkmaya başladı.
16. yüzyılın başlarında usta gravürcüler Dürerin resimlerini tahta üzerine geçirerek çoğaltmaya başladılar. Bu sayede Dürer, eserleri gravürle çoğaltılan ilk büyük ressam olarak tarihe geçti. Matbaanın gelişmesiyle birlikte, gravür sanatı da büyük gelişme gösterdi. Birçok ünlü gravür sanatçısı yetişmeye başladı. Bunlar da ünlü ressamların resimlerini gravür yoluyla tahta üzerine geçiriyor ve çoğaltılmasını sağlıyorlardı.
Gravür sanatı hiç şüphesiz özel bir çalışma ve kabiliyet gerektiriyordu. Birkaç çeşit özel keski kullanarak tahta üzerine bu resimleri oymak herhalde çok dikkat ve sabır gerektiriyordu. O dönemde resimlerin başka bir yolla çoğaltılabilmesinin imkanının olmaması, gravür sanatının hızlı bir şekilde gelişmesini sağladı. Özellikle ressamların dünyanın farklı yerlerine gidip gezerek yaptıkları çalışmaları, gravürler halinde tahta üzerine oyularak çoğaltıldı.
Gravürlerin maden levhaları üzerine yapılan çeşitleri de vardı. Daha çok bakır levhalar kullanılmaktaydı. Gravür sanatçısı, çelik kalem kullanarak bakır üzerinde çalışırlardı. Bundan başka kimyasal bileşimlerle madenleri etkileyerek yapılan gravürler vardır ki, bu daha çok zırh ve silahların süslemeleri için kullanılırdı. Bu yöntem daha sonraları resimlerin çoğaltılmasında da kullanılmaya başlanmıştır.
19. yüzyıl boyunca başta İstanbul olmak üzere Bursa, Edirne, İzmir gibi şehirlerimizle ilgili yapılan resimler gravür yoluyla çoğaltıldı. Öyle ki İstanbul ve İstanbul Sarayları ile ilgili gravürler o dönem hayatını ve yaşantısını temsil etmektedir.