Faruk Nafiz ÇAMLIBEL Yaşamı ve Şiirleri

SiLeNtKinG

♪ ♫ ♬Radyo DJ ♪ ♫ ♬
RADYO DJ
Katılım
13 Şub 2010
Mesajlar
1,000
Tepkime puanı
102
Puanları
63
Konum
Bursa
YAŞAMI :

Faruk Nafiz,1898 yılında İstanbul'da doğdu. Babası Hazine-i Hassa Nezareti ser müfettişi Süleyman Nazif Bey; annesi,Fatma Ruhiye Hanım'dır.
Faruk Nafiz ilk tahsilini Bakırköy Rüştiyesi'nde yapmış,orta tahsilini Hadika-i Meşveret İdadisi'nde tamamlamıştır. Yüksek tahlil içinde bir müddet tıp fakültesine devam etmiştir.
Daha tıp fakültesinde talebe iken neşrettiği şiirleriyle dikkati çeken şair,kısa zamanda şiir ve sanat çevrelerinde tanınmıştır. Onun ilk şiirleri Peyam-ı Edebi'de,Edebiyat-ı Umumiye mecmuasında,Yeni Mecmua'da Ümid mecmuasında,Şair,Büyük Mecmua,Nedim mecmualarında;Birinci Kitap,İkinci Kitap gibi isimlerle,sekiz kitap halinde çıkan,şiir-nesir ve hikaye kitaplarında ve Yarın mecmuasında neşrolunmuştur.1917-1918'de İleri gazetesi yazı heyetine katılan Faruk Nafiz,1922'de bu gazetenin temsilcisi olarak Ankara'ya gitmiş,aynı yıl Kayseri Lisesi edebiyat öğretmenliğine gönderilmiştir.1924'te Ankara Erkek Muallim Mektebi, 1925'de Ankara Kız Lisesi edebiyat öğretmeni olmuş,ayrıca Ankara Lisesi'nde edebiyat okutmuştur. 1932'de İstanbul'da Kabataş Lisesi edebiyat öğretmenliğine atanan şair,bu lisedeki öğretmenliği sırasında ayrıca Amerikan Kız Koleji'nde yıllarca edebiyat dersi vermiştir.
Faruk Nafiz 1946'da Demokrat Parti'den İstanbul Milletvekili seçilmiş ve onun mebusluk hayatı 27 mayıs 1960 ihtilaline kadar devam etmiştir.Bu ihtilalde bütün milletvekili arkadaşlarıyla birlikte tevkif edilerek Yassıada'ya gönderilen şair, Haziran 1960'tan eylül 1961'e kadar burada kalmış ve daha sonra beraat etmiştir. Bu hadiseden sonra siyasi hayatına devam etmek istemeyen şair, sadece Yassıada'da arkadaşlarıyla birlikte maruz kaldığı acı baskıyı çok kuvvetli ve çok manalı dörtlükler halinde namzederek, vaktiyle yazdığı Han Duvarları şiirine mukabil, Zindan Duvarları adıyla yassı bir kitap halinde neşretmiştir.
Ankara ve İstanbul'da edebiyat öğretmenliği yaptığı yıllarda, Güneş, Tavus, Hayat, Yedigün ve bizzat çıkardığı anayurt mecmualarından başka, Ankara ve İstanbul'un çeşitli gazetelerinde şiirler, fıkralar ve makaleler neşreden Faruk Nafiz yine İstanbul'da Akbaba ve Karikatür gibi mizah mecmualarına Deli Ozan ve Çamdeviren takma adlarıyla mizahi ve satirik manzumeler yazmıştır. En son şiirleri İsimsiz kıt'alar başlığı altında Kubbealtı Akademi Mecmuası'nda yayınlamıştır.Faruk Nafiz 1973 yılında öldü.

ESERLERİ:

Faruk Nafiz'in belli başlı eserleri,şiir kitapları ile,manzum ve mensur tiyatrolardır. Şairin ayrıca roman ve mizah vadisinde yazılmış ve kitap halinde neşrolunmuş eserleri de vardır.

Şiir Kitapları: Şarkın Sultanları(1918), Gönülden Gönüle(1919), Dinle Neyden(1919), Çoban Çeşmesi(1926), Suda Halkalar (1928), Bir Ömür böyle geçti (Seçme Şiirler,1933,4 defa basılmıştır.), Elimle Seçtiklerim (1934), Akarsu(1936), Tatlı Sert(Mizahi şiirler,1938), Akıncı Türküleri(1938), Heyecan ve Sükun(1959), Zindan Duvarları(1967), Han Duvarları(1969)

Tiyatro Eserleri: Canavar(1965),Akın(1932),Özyurt(1932),Kahraman(193 3),Yayla Kartalı(1945). Şairin bundan başka İlk Göz Ağrısı isimli,bir piyes adaptasyonu vardır.

Mektep Temsilleri: Bir Demette Beş Çiçek(1933),Yangın(1933)

Roman: Yıldız Yağmuru(1936),Ayşe'nin Doktoru(1949).

şiirlerinden ;

ŞAİRİN ÖLÜMÜ

Şu gördüğün dağ yok mu?Yanardağdı eskiden
Nerde alev saçarken o deve karşı giden
Uzağından bakan da yanardı,kül olurdu…

Bugün duman uğrağı,ateşin dünkü yurdu.

Şu çölü gördün mü sen,şu denizsiz kumsalı,
Şu çöl ki besleyecek damlası yok bir dalı,
Bir enginmiş, dalgasız kalmamış hiçbir zaman…

Yatağını bırakmış giderken o kahraman.
Gece bulur, güneşe göz yuman, gündüzünde.
Nice sönmüş güneş var, bir düşün,gökyüzünde!

Tutuşan yıldızları gözlerinden silerek
Sönmüşlere dalanlar bir sırra vermek gerek

Beni ölmüş bulanlar!Sorayım şimdi sizden:
Beni nasıl güneşten,yanardağdan,denizden
Göynümüz görmek ister daha uzun ömürlü

Onlar o türlü öldü… Ben de bu türlü!


ÇOBAN ÇEŞMESİ

Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlayan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.

"Gönlünü şirinin aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."

O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.

Vefasız Aslıya yol gösteren bu,
Keremin sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.

Leylâ gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül ararda,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,

Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...


SANAT

Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,
Bizim diyarımızda binbir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek,
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar.

Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da
Gezersin kırk asırlık bir mabedin içini,
Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,
Bize heyecan verir bir parça yeşil çini…

Sen raksına dalarken için titrer derinden
Çiçekli bir sahnede beyaz bir kelebeğin,
Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin.

Fırtınayı andıran orkestra sesleri
Bir ürperiş getirir senin sinirlerine,
Istırap çekenlerin acıklı nefesleri
Bizde geçer en yanık bir musiki yerine

Sen anlayan gözlerle süzersin uzun uzun
Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini,
Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun
Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini…

Başka sanat bilmeyiz,karşımızda dururken
Yazılmamış bir destan gibi Anadolu'muz
Arkadaş,biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz!
 
  
 
Cevap: Faruk Nafiz ÇAMLIBEL Yaşamı ve Şiirleri


PAYLAŞIM İÇİN TEŞEKKÜRLER
:bixx:
 
    
 
 

Similar threads


Üst Alt