- Katılım
- 13 May 2012
- Mesajlar
- 35,477
- Tepkime puanı
- 8,887
- Puanları
- 250
ELHAMDÜLİLLAH, ESMAÜL HÜSNA, GÜZEL AHLAK
ELHAMDÜLİLLAH
«Elhamdülillah demek şükürlerin başıdır. Hamd ve senâ etmeyen kimse Hakk’a şükür etmemiş olur. (Hadis-i Şerif)Cennete ilk girecek zümre «Hammadûn» zümresidir; yani Cenab-ı Hakk’a çok hamdedip, çok şükredenler.
Cenâb-ı Hakk (c.c.):
«İnsanoğlu başıboş bırakıldığını mı zannediyor.» (Kıyâme Sûresi, Âyet: 36) buyuruyor. Bu dünyaya koyun gibi yiyip içip uyumağa gelmedik. Kulluk mükellefiyetimiz var. Yoksa kırık çömleğe döneriz. Ne tekrar toprak ne de yeniden çömlek oluruz.
Yine Kur’ân-ı Kerîm’de:
«Siz zanneder misiniz ki abes yaratıldınız…» (Mü’minûn Sûresi, Âyet: 115) buyuruluyor. İşe yaramayan yaşlı sığırları «ho» derler salıverirler. Bizim de bu durumda olmamaklığımız lâzımdır. Boynumuzda kulluk boyunduruğu var.
ESMÂ’ÜL-HÜSNÂ’DAN
El-Vâcid: (İstediğini, istediği vakit bulan.)
El-Macid: (Kadr-ü şanı büyük, kerem ve semahati bol.)
İBADET VE TAAT
Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
«Onlar, dîni Allah için hâlis kılarak bâtıl dinleri bırakıp tevhid dînine teveccühle yalnız Allah’a ibadet etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekâtı vermekle emrolunmuşlardır. İşte doğru din budur.» (Beyyine: 5)
Resulûllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
«Saadet-i Uhreviye (Ahiret saadeti) için ibadet ve taat de bulunanlara Cenab-ı Hakk (c.c.) saadeti dünyeviyesini de (Dünyevî saadetini de) ihsan buyurur.»
Ahiret için çalışan mü’min kuluna Cenab-ı Hakk (c.c.) dünya saadetini de ihsan buyuruyor. Cenab-ı Hak ne büyük lûtuf sahibi, İslamiyet ne yüce ulvî bir din… Âhiret için çalışmak ise, mü’min üzerine terettüp eden ne mühim ve mühim olduğu kadar da ulvî bir vazife… Bir mü’minin bunları bilip âhirete olan hazırlığı, Allah (c.c.)’a olan yakınlığı o nisbette fazla olmalıdır.
«Cenab-ı Hakk’ın (c.c.) rızasını kazanmak için beslenen güzel niyet sahibini Cennete dahil eder.» (Hadis-i Şerif)
ESMÂ’ÜL-HÜSNÂ’DAN
El-Muktedir: (Kuvvet ve kudret sahipleri üzerinde de istediği gibi tasarruf eden.)
GÜZEL AHLÂK
Alâ’ b. eş-Şıhhîr (radiya’llâhu anh)’den:
Bir kişi Peygamber Efendimiz’in önünden gelerek şöyle sordu: «— Ya Resulallâh, hangi amel daha efdaldir? Peygamber (s.a.v.):
«— Güzel ahlâk.» buyurdu. Sonra Peygamberimiz (s.a.v.)’in sağından gelerek: «— Hangi amel daha fazîletlidir?» diye sorusunu tekrarladı. Peygamberimiz (s.a.v.): «— Güzel ahlâk.» diye cevap verdi. Adam soluna geçerek tekrar: «— Hangi amel daha fazîletlidir?» diye sordu, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: «—Güzel ahlâk.» diye cevap buyurdular., Bunun üzerine adam, Peygamber (s.a.v.)’in arka tarafına geçerek yine aynı şekilde: «— Ya Resûlallâh, hangi amel daha fazîletlidir?» diye sorunca, Peygamber Efendimiz adama dönerek:
«— Niçin anlamıyorsun? Güzel ahlâktır, o da gücün yeterse kızmamandır.» buyurdular.
«Hadîsi, Muhammed b. Mervezî Kitâbü’s-Salât’da Mürsel olarak rivâyet etmiştir.)
ESMÂ’ÜL-HÜSNÂ’DAN
El-Mukît: (Her yaratılmışın rızkını veren.)
El-Kasib: (Muhâsib: Herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin, bütün tafsilât ve teferruatiyle hesabını iyi bilen.)