- Katılım
- 30 Ağu 2011
- Mesajlar
- 13,103
- Tepkime puanı
- 6,207
- Puanları
- 113

Ekim Geldi
Ne güneşli günler sonsuz
Ne aylı geceler sağır sessiz
Dinmiyor ki fırtına çağlayan ırmaklar
Akşam olunca buz kesiyorlar
Derin hüzün hücmünda sonbahar
Tavan arasında çivisi çıkmış çerçeve
Eskimiş yıpranmış yığınla anılar
Çakılır alnımın çatısında gözkapaklarım düşer

Yorgun akşamları karanlık basar
Mavinin tılsımı gider güneş batınca
Gün ölür gözlelerin küçülür ışıksız odalarda
Bahtsız mı bahtiyar mı kuru ağaç kabukları gibi öksüz
Gölgesiz kalmış bedeninde ağırlaşır kapanır gözleri
Yüreğine düşen yoksul cemreler birbiri ardı sıra gelipte geçer

Bu nedir dilinde acının balı
Aç ayı armuta çevirir başını
Oynatsada rüzgarın zülüfünü saçını
Oynamaz er adam gözünü kaşını

Görüyorum gözlerinde zamansız öldürdükleri umutları yıldızların
Unutulmuş gölgelerle beraberce gidenler
Karanlık ürkütücü bölücü kapısını açıp kapayıncaya kadar
yaşasanda işaret parmağınla ölçülebilir bir arpa boyu yol

Ne zaman ki sözüne sadık insanoğlu
Yayan yapıldak kırılgan güz gülleri
Avutmaz bir avuç mutluluk
İstersen hiç habersiz hiçten bir hiç hepten
Sis bastırır dağların yücelerini saklar

Duvar diplerini aydınlatır asi şimşekler çakar
Yarın ekim sabahında yine baştan başa gölgesiz
Yağmurlar baştan aşağı uç böcekleri gibi bulutları dolaşır
gönül avlusunda anız tarlaları sürülüp ekilecek yeniden bak yine ekim geldi.
Nurten Ak Aygen