Canım Eriyor Damla Damla, Tesbihim Ağlıyor

*Azra*

VİP ÜYE
Özel Üye
Katılım
7 Nis 2012
Mesajlar
667
Tepkime puanı
33
Puanları
28
Canım Eriyor Damla Damla, Tesbihim Ağlıyor


Canım eriyor damla damla, Tesbihim ağlıyor


Bu gece başka bakıyor karanlık gözlerime
Ağır ağır iniyor zaman yolculuktan yormuş sanki yüreğini


Bu gece bir başka ağarıyor saçlarımın solgun renkleri,
Uysun diye tenimin rengine


Alnım secdede buz olmuş
Vefasızlık bellediklerim ellerimde
Ellerim diyorum;
Titrek mum ışığına mukabil, sorgudan sefil kaçaklıklara gebe
Her zerresi örtülse de tenimin saklanmıyor oyunbozanlar,
Herşey alelade yerlerde
Gözlerim telaşlı hayret
Hayret ki bakamıyorlar titrek ellerime


Gel diye haber salmıştın rüyalarımda
En sevgilinle şereflendirip garip uykularımı artık gel demiştin
Ay şavkını kıskandıran yüzünü gör de cana gel demiştin
Duyamadım Gelemedim
Dönemedim
Şimdi hangi yusufçuk havalansa göklere,
Sessiz bir ağıtla ağlar olmuş gözleri Benim adım kahır olmuş
Seccademde hüzün izleri


Eksik bir şeyleri tamam kılamayan ruhum,
Kısılmış tenha yanılgıların kumpaslarına
Günümün gecemin feri kaçmış, solmuş benzi harcanışlarda
Nebinin kimselere benzemez suretini kucaklatıp,
Gül kokuttun hicranımı
Yine yaktın, yine ateşlere attın vefasızlığımı
Çığlıklarım usluca sığınmış bu defa geceye,


Sus olmuş
Tufana takılan saçlarım,
Tutulması imkânsız deli taylar gibi yalnızlığa koşuyor
Bir tek senin adın tamam kılıyor her şeyi, ardında bir şey bırakmıyor


Bu yalnızlık bitmez diyorlar, biliyorum
Yüreğimde koca bir ateş oysa
Adın tenimi yakıyor
Adın canıma değiyor
Şükür kaçkını dillerimi en kor alevlerle dağlasalar,
Unutup yalancı suretlerle aldattığım yüreğimi,
Yusuf un karanlıklarına salsalar,
Kurtulamam İbrahim gibi yangınlardan bilirim


Canım eriyor damla damla,
Tespihim ağlıyor
Ve bir ah içerimi dağlıyor
 
  
 
İlahi Salavat

İlahi Salavat

Hamdini sözüme sertac ettim
Zikrini kalbime mi’rac ettim
Kitabını kendime minhac ettim
Ben yoktum var ettin
Varlığından haberdar ettin
Aşkınla gönlümü bi-karar ettin
İnayetine sığındım, kapına geldim
Hidayetine sığındım, lütfuna geldim
Kulluk edemedim, affına geldim
Şaşırtma beni, doğruyu söylet
Neş’eni duyur, hakikatı öğret
Sen duyurmazsan ben duyamam
Sen söyletmezsen ben söyleyemem
Sen sevdirmezsen ben sevemem
Sevdir bize hep sevdiklerini
Yerdir bize hep yerdiklerini
Yar et bize erdirdiklerini
Sevdin habibini, kainata sevdirdin
Sevdin de hıl-at’i risaleti giydirdin
Makam-ı İbrahim’den
Makam-ı Mahmud’a erdirdin
Server-i asfiye kıldın
Muhammed Mustafa kıldın
Salat-ü selam, tahiyyat ü ikram
Her türlü ihtiram O’na,
Onun ailesine, aline, ahbabına
Ashabına ve etbaına Ya Rab...

 
    
Gömleğini Gönder Yusuf !

Yusuf'u kuyuda ,odada ve zindanda yalnız bırakmayanın adıyla


-elif-lam-ra-
Kalbim esir düşmüşken beşeri kalıpların acımasız ve hiçleştirici zindanlarında,
Hislerin kalbi değil ,kalıbi yaşandığı bir ışık(sızlık) zuhur etmişken cihanda,



"Gömleğini gönder Yusuf! " nidasıyla,
Bir yakarış dağildı boşluğa


Ve bulduğum sen oldun ey!
Yusuf'un gömleğinin aydınlığında
Artık kayıtsız değildi yüreğim;gözlerin görmediği, yürekleri kamaştıran ışığına


Bilesin Ey Yar !


Didarının nuruyla kamaşan yüreğimi hafifçe kısarak gelişini bekliyorum gönlüm yollarında,


Yalnızca beklemek,yarım kalmaktır bilirsin ya,
Beklemekle kalmıyor , düşüyorum çöllere senı bulmanın kaybetmenin ve yeniden bulmanın hülyasıyla


Ve hasretinin hararetinden değil, vuslatının özlemınden kavrulan bir yürek taşıyorum sol yanımda


Ey Yar-i Esrari!


Düştüğün çölde izini bulmak adına,
satır satır yazıyorum seni sadrıma


Şimdi duyun ey kalıplar zindanının sahte gardiyanları !


Sizin,sahte davanızı kanıtlamak adına zavallı çırpınışlarla uydurduğunuz,ciltler dolusu kitaba benzemez
Gönlümün sevdasının destanı!


Amma tek satırında cihana sığmayacak denli
ESRAR-I AŞK-I HAKİKİ saklı



( EYAZAD !
Kuyunun asaleti içine düşene, güvenli / emin kılınmasındandır,
Şimdi, senın kuyuların bana emın bir sığınak kılınmışken,
Nasıl olur da senden gayrısını asil sayarım ben ?)
 
    
Hoştur Bana SEN Den Gelen


Hoştur bana senden gelen
Ya gonca gül yahud diken
Ya hil'atü yahut kefen
Narında hoş nurunda hoş

Görülen şudurki,yed-i kudret Allah'dandır
Müsebbib-i hakiki O'dur

Cananın aşkı yolu beladan başka degil
Bir an belasız kalmak orada reva degil
Bela cek ki sen onun likasına eresin
Belasız kişi varsa o merd-i lika degil

Eger senin canına yüzlerce ok atılsa
İsabeti ondandır hicbiri hata degil
Yüzlerce bela icre sen dostun ile hoş ol
Onun oldugu yerde çün bela degil

Yunus Emre
Rabbim başımıza gelen her sıkıntıya böyle diyebilmeyi nasip etsin..
 
    
Bir Çiçeğin Ağlatan Duası


Beni bir mü'min kulun gördü
Yanımdan geçiyordu, beni fark etti


Durdu geri döndü, geldi
Yüzüme uzun uzun baktı


Önce gözleriyle, sonra elleriyle okşadı Kokladı,
kokladı
Bir öpücük kondurdu yanaklarıma ayrılmadan
Ne güzel yaratmış!" dedi sessizce
İste o an, niçin var oldugumu anladım
Melekler sardı etrafimızı ansızın, imrenerek seyrettiler olup biteni
Görmedigi Rabbine görmüş gibi inanan bir insanın yüceliğini gördüler
Ve herseyi en ince ayrıntısıyla kaydettiler
Çekilen resimlerde ben de vardim
Ey dualara cevap veren Rabbim, ben cansız bir tohumdum
Dualarımı kabul ettin, güzel bir çiçek oldum
Senin kudretinle canlandım, Senin san'atınla süslendim, Senin lütfunla
güldüm
Simdi bir duam daha kaldi mahşere sakladığım
Beni gören gözleri ateşte yakma,


Ya RABBİ!!!
 
    
Çeşm-i Hazanım



Çeşm-i Hazanım


Azad ettim seni
Bu umman hazin, çarpar yürekleri…
Vedalaşalım çeşm-i hazanım
Nereye deme! Dilim söyleyemez bir avuç toprağı
Yürek yangınıdır
Aman ha, gamsız deme!
Ben; muhacir
Yani kendini azad eden
Ben; öyküsü gözlerinde saklı seyyah
Zahirde küle dönmüş azade
Bu umman hazin, çarpar yürekleri…
Vedalaşalım çeşm-i hazanım
Hüzün harmanına yolcuyum, buyruktur
Kuşkuyla bakma ardımdan kendimden kaçamam
Çekip alamadığım ellerin… ayrılık vaktidir
Kapanıyorum… kalbin düştüğü yere
Kapılar açılıyor
Sancıyor… yoksun, elzemsin…
Kapanıyorum… Sadece bir kelimede anlattım ona seni
Yürek mahşer gününü bekler, güz dağın ardında…
Ben muhacir
Yani kendini azat eden
Ben; lisanı yüreğinde saklı seyyah
Yürürüm
Yürüdükçe azat olurum
Asam nakış işler toprağa
Yürürüm… klavuzsuz, esirgeyen-bağışlayan adına
Akşam uzar, ses uzar, gurbet uzar
Bu umman hazin, çarpar yürekleri
Vedalaşalım çeşm-i hazanım
Toprağın bağrına döşeyelim gurbeti
Çoktan sarardı yapraklar
Dedim ya! Bu umman hazin
Ben, muhacir
Göğsünde söz yarası
Yüreğimden azat ettim seni…
 
    
Bir Müebbet Yağmurdayım

Müebbet bir yağmurdu rahmeti getirişin,
ümmetine serpiştirdin ellerinle,
şefaatin dağıldı sağanak sağanak üstümüze,
Sen gittin izlerin kaldı gönlümüzde


Şairlerden kelime aldım, kitaplardan harf çaldım ama
Seni anlatamadım;
bir adını yazabildim ruhuma
bir de resmini çizdim bembeyaz rüyalarıma




Bir tek umudum kaldı elimde
Belki affolurum ahiret gününde,
belki sana yakın bir yer verir Rabbim bana cennetinde


Ümidim elimde senin hasretinle gidiyorum kabrime …
 
    


Darağacına Tebessüm


Alın çizgilerime konan acı tebessüm
Bir sigara zamanı belki son sefam olur
Hayat denen defteri yaprak yaprak tükettim
Sallanırken vücudum ipte son sayfam olur
Güneş titrek tenime vurmayacak bir daha
Selam söyleyin benden sonra doğan sabaha
Hoşcakal çiğ tanesi, hoşcakal gül ağacı
Varlığım an misali zaman son sehpam olur
Buharlaşan terimi kurutma seher yeli
Kırılsın kalbimdeki korkularin bam teli
Karanlık okşar durur, üşüyen ellerimi
Kimbilir kaç mahkuma, bu bir son selam olur
Kızarmakta dağları, gökten ayıran çizgi
Hızlanmakta nabzımın vakte direnen ritmi
Minareden süzülür, göğü saran bir ezgi
Ruhu teslim töreni anladım sâlâm olur
Yarım kaldı duvara çizdiğim bir kelebek
Yetim çocuklar gibi penceremdeki çiçek
Yokluğumda kimbilir ona kim su verecek
Gözyaşımı saklayın onu son sormam olur
Boynum urgan içinde, zonklamakta şakağım
Zemin kaydı altımdan sallanmakta ayağım
Ah annem neredesin? nerde sıcak kucağın?
Sanırdımki gelirsin belki son sarmam olur
İndirdi kirpiklerim çelikten kepengini
Siliverdi gözlerim göğün yedi rengini
Ve nihayet kaybettim sözlerin ahengini
Bu "sus" darağacında artık son susmam olur
Ve kütükten adımı bir el sessiz silecek
Mezarlık cesedimi sabırsız bekleyecek
Bilirim dünya benden sonra yine dönecek
Sıradan bir merasim toprak son sılam olur
Uçun kuşlar uzağa geri dönmemesine
Kanadınıza sarın en son nefesimide
Varın mavi göklerden o bahar ülkesine
Sizi vuslatta bilmek belki son sevdam olur
 
    
Küller De Yanarmı?...

Küller de yanar mı deme,
Bak şuramda ellerimle tutamadığım,
Uzanıp,yarasına merhem süremediğim,
Gönül gözümle kan revan çağladığım bir yere
Sözler kor oldu düştü
Küller de yanar mı deme
Artık bilmiyorum


Sözlerimi hep bir aşka biriktirdim,
Lugat sınadı,kalem sınadı beni


Sessiz bir yakarıştı şerha şerha ağladığım,
Sükut sınadı,feryat sınadı beni


Irmakların yanağına düşen yağmurdum
Yaz sınadı,kış sınadı beni


Saldım ateş denizine gözyaşlarımı,
Ateş sınadı, kül sınadı beni


Çöllerde gördüğüm Leylâ serâbı,
Gerçek sınadı, düş sınadı beni


Üşüdüm çölde yandım ayazda,
Çöl sınadı,kum sınadı beni


Ayrılık uzun ince bir yol,
Yol sınadı, yâr sınadı beni
Kuyuda Yusuf’tum,sarayda Züleyhâ,

Zindan sınadı,saray sınadı beni



Yakub’un sabrıdır sırrımdaki,
Dermân sınadı dert sınadı beni


Neyin feryadındaki 'âh' benim
Aşık sınadı maşûk sınadı beni


Ayın şın kafa (AŞK) ezelden imanım
Geçmiş ,gelecek, an sınadı beni


Kırdım dünya kadehini
Varlık sınadı,yokluk sınadı beni


Küller de yanar mı deme
Artık bilmiyorum



Canan Dinç
 
    


Ben Kapında Biçâre..!!
Rabbim!!



Ben kapında biçare
Aranıyorum
Umut ve özlem
Sağıma bakıyorum elimi kaldırıyorum
Uzatıyorum medet diye
Gözüme zulmetli bir karanlık ilişiyor
Ürküyorum Hüzünleniyorum
Ve indiriyorum çaresiz
Yine içimde umut doğuyor
Soluma bakıyorum bu defa kaldırıyorum elimi
Uzatıyorum uzatabildiğim kadar
Safi bir nur, parıldıyor tüm ihtişamıyla
Alıyor gözlerimi
Ümidim ve özlemim çıkıyor en yükseklere
En derin hislerime
En temiz duygularıma
Ve elimi uzatıyorum
Nura, nurlanmak için
Ama hüzün kaplıyor birden
Sağımda geliyor benimle
Kaçmaya çalışıyorum
Uzattıkça elimi bırakmıyor peşimi
Ne kadar çabalasam da
Hüzünleniyorum
Bi/çare dilimden şu ayet dökülüyor


İnnema Eş kubessi ve huzni ilAllah


Başım önde içim buruk hüzün kaplamış içimi
Birden bir ses geliyor
İrkiliyorum


la Tahzen


Duruyorum
İliklerime ilişiyor ama yine hüzün
Yine ses geliyor


La tahzen innellahe meane


Yüzümde bir sevinç
İçimde bir ihtizaz
Kalbimde ümit
Ellerimi birleştirmeye niyet ediyorum
Açıyorum ellerimi
Çünkü Rahmet affetmek ister
Çünkü Merhamet şefkat eder


Ve



Ey Rabbim !!Gündüzü geceye- geceyi gündüze kalbeden Sensin


Bütün karanlıkları nuruyla nurlandıran Sensin
Geçmişim tüm karanlığıyla geleceğimi zulmete boğmak istiyor
Oysa Senin nurun her şeyi nurlandırır
Beni geçmişimin tazibinden ve zulmetinden kurtar
Benim geleceğimi nurunla nurlandır, zira Senin nurunu hiçbir şey söndüremez ey Nur
Ve ellerim yüzüme kavuşuyor
Sıcaklık hissediyorum
Dokundurdukça yüzüme rahatlıyorum
Dağılıyor içimdeki hüzün ve karanlıklar
Ve bir ses duyuyorum


Umutlu


Nurlu


Şefkatli


Merhametli


La Taknetu Min Rahmetillah
 
    
 
 
Üst Alt