- Katılım
- 5 Eki 2013
- Mesajlar
- 181
- Tepkime puanı
- 3,105
- Puanları
- 113
Bir Mahkumun Hikayesi
Yaklaşık iki yıldan beridir, bulunduğumuz şehrin yakınındaki bir hapishaneye, cuma günleri cuma namazı kıldırmaya gidiyoruz. Hürriyetin ne kadar güzel bir nimet olduğunu, elleri ve ayakları zincire bağlanmış bazı mahkumları görünce daha iyi anlıyorsunuz. Ama içeridekilerin hepsinin durumu zanedildiği gibi içler acısı değil. Hatta dışarıdaki pek çok insanla kıyaslandığında, imrenilecek durumda olanlar bile var. Gentil bunlardan biri..
Bir zamanlar Kiliseye devam etmiş olan Gentil, aklı orada anlatılanları bir türlü almadığı için bundan vazgeçer. Rabbinin kim olduğuna bir türlü karar veremez. Yaratıcı, İsa’mı, Kutsal Ruh mu, yoksa Baba mıydı?.. Yok eğer bu üçü de Yaratıcı ise, bir tane evrene üç tane Yaratıcı çok değil miydi? Hele şu “Good Friday” kutlamaları hiç aklına yatmıyordu. Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği günün yıldönümünü herkes şenliklerle kutluyordu. Hz. İsa acıyla çarmıha giderken, böyle zil takıp oynamanın ne anlamı olabilirdi ki? O’nun çektiği acının hepimizi kurtardığına ancak çok bencil insanlar inanabilirdi. Aklı bu hikâyeyi hiç mantıklı bulmuyordu. Nasıl olurdu da Baba, Oğlunu (İsa’yı), diğer insanların günahları için, çarmıha gerdirtecekti. İnsan hukukunda bile, herkes kendi suçunun cezasını çekerken, nasıl olurdu da Âdil Tanrı, herkesin yaptığı ve yapacakları kötülükler için İsa’yı çarmıha germişti? Birlikte aynı koğuşu paylaştığı müslüman arkadaşının yaşantısı ve tavırları Gentil’ın aklında soru işaretlerinin yeşermesine yol açtı. Kalbiyle ve aklıyla İslamiyete yakınlık duymaya başladı. Dışarıda dolaşan birçok hür insan, arzularının rüzgârına kapılıp savrulurken, kendini ve Rabb’ini tanımak için soru sormaya vakit bulamazken, Gentil günlerce böylesi soruları yaşadı. Aklı sorularına cevap ararken, kalbinde özlediği bir şeye kavuşacakmış gibi hisler yeşerdi. Bir gün arkadaşıyla birlikte cuma hutbesini dinlemek üzere ibadethaneye gitti. Gördükleri karşısında o kadar etkilendi ki, bir sonraki cumayı adeta iple çekti. Aklı dinledikleriyle tatmin olurken, kalbi namaz kılanları en arka saftan taklit etmenin kendisine verdiği tarif edilmez huzurla doldu. Henüz müslüman olmamasına rağmen Gentil, ibadetin güzeliği karşısında meftun olmuştu. Bir süre sonra da hapishane camaatinin önünde şehadet getirerek müslüman oldu. Hapishanenin bedeni esir eden duvarları ardında, Gentil’in ruhu, derin ve gerçek bir özgürlüğe kavuştu.