BİLGİ BİR PAPAZIN İFTİRÂLARINA CEVABI

EFSANE GENC

Active Member
Nisan Forum Üyesi
Katılım
9 Nis 2020
Mesajlar
192
Tepkime puanı
58
Puanları
28
Yaş
37
Konum
Kayseri-Develi

BİR PAPAZIN İFTİRÂLARINA CEVABI

Protestan papazlardan biri, neşrettiği bir risâlede, islâmiyet ile hıristiyanlığın kuruluş şekli hakkında tafsîlatlı bir muhâkeme yapmıştır. Bu risâleden birkaç cümle ele alarak cevaplarını yazmağı uygun gördük. Risâlenin metinleri, italik harflerle, parantez içine yazılmış, daha sonra lüzûmlu cevaplar verilmiştir.

Bu risâlede (Îsâ Mesîhin öğrettiklerine, yâni onun dînine göre, hıristiyanlık, her bir kavmin ve ümmetin devlet ve siyâsetlerine ve ictimâî yapılarının üsûl ve nizâmlarına ve hâllerine ve oturdukları memleketlerine uygun ve müsâid ve irâde dîni olup, bir memleketin nizâmına ve siyâsetine halel vermeksizin, o memlekete yerleşebilir) demektedir.

Cevap: Hakîkatte mevcut İncîllerde, muâmelâta [yâni alış-veriş, âile, kira, ücret... vs. hukûklarına ve siyâsî hukûka] dâir pek az hükm bulunduğundan, papazın dediği gibi, bir milletin nizâmına ve siyâsetine elbette bir halel ve zarar vermez. [Çünki, hıristiyanlıkta böyle hükmler yoktur ki, değişiklik yapsın. Torbalarında bir şey yok ki, başkalarına versinler.] Ancak şimdiye kadar, hıristiyanlığın ayak basıp da, eski üsûl ve hâllerini, meskenlerini, nizâmlarını, beldelerini ve hükûmetlerini mahv-ü perîşan etmediği bir memleket görülmemiştir. Koca Roma devletlerinin kütübhânelerinde bulunan siyâsî kanûnlar, Roma âdetlerini bildiren kitaplar, hep hıristiyanlar tarafından yok edilmiştir. [Hıristiyanlar sâdece hıristiyan olmıyan milletlere değil, kendileri gibi hıristiyan olanlara da aynı vahşeti tatbîk etmişlerdir. Hıristiyanlık dîni adına yapılan haçlı seferleri sırasında, İstanbulu işgâl eden haçlıların Bizanslılara yaptığı zulmleri ve tahrîbâtı, hıristiyan tarihçilerden okuyunuz! İspanyayı ele geçirdikleri zaman, yakıp yıktıkları yüzlerce kütübhâne, binlerce sanat eseri ve katledilen yüzbinlerce müslüman ve yahudiler hep, papazın (başka milletlerin siyâset ve âdetlerine karışmadığını, herkesin çabucak kabûl ettiğini) iddiâ ettiği hıristiyanlığın, mâsum yüzünü (!) ne kadar da güzel isbât ediyor...] Hıristiyanlık, dünyanın hiç bir memleketinde kolayca yerleşmemiştir. Yerleşebileceği de düşünülemez. [Günümüzde bile fakirlik ve açlık içinde bulunan memleketlerde, halkı hıristiyan yapmak için, milyarlarca lira harcıyorlar. Çeşidli yardımlar yapıyorlar. Hattâ, o zevallı insanlara maaşlar bağlıyorlar. Fakat yine de, onları hıristiyan yapamıyorlar. Bu papaz, acaba bunları bilmeyecek kadar câhil midir?]

Yine bu risâlede, (Hıristiyanlığın melekûtu, dünyanın melekût ve saltanatına benzemez. Ruhanî ve hakîkî bir melekûttur. Onun ruhanî, hakîkî ve kendine mahsûs dîni tabî'atı îcâbı, insanları bulundukları her bir hâle ve mahallerine uygundur. Ne bir memleketin hâkimlerini ve ileri gelenlerini hıristiyan yapmaya îtibar eder, ne de onların isteklerini ve âdetlerini tamamen red eder) demektedir.

Cevap: Bir din, insanların bulundukları her hâl ve mahalle uygun olunca, artık hâkimlerini ve ileri gelenlerini o dîne dâvet etmeye lüzûm kalmaz. Çünki, o dînin kendisi, kendini neşreder, yayar. Fakat protestanların hıristiyanlığı yaymak için nasıl çalıştıkları meydanda olduğundan, bu iddiâları da, hakîkate uygun değildir. Bir diğer husûs da, hâkimlerini ve memleketin ileri gelenlerini hıristiyanlığa dâvet etmemeği, bir nev'i yüksek himmet kabûl etsek de, onların isteklerini ve [kötü] âdetlerini red etmemekte, acaba ne gibi bir fayda düşünülebilir. Yoksa, bu papazın nazarında, her kötülük, hıristiyanlık dîninin tabî'î ruhaniyetinden midir?

Papaz yine bu risâlede, (Hıristiyanlığın bu dünyadaki asl maksadı, hıristiyan milletlerin kuvvet ve kudret dâiresini genişletmek olmayıp, Allahü teâlânın izzet ve saltanatını, her bir insanın kalbine ve her bir kavmin arasına ve her bir memleketin ehâlisine yaymak ve kabûl ettirmektir) demektedir.

Cevap: Hâlbuki bu papaz, yine aynı risâlenin seksenyedinci sayfasından yüzyedinci sayfasına kadar, hıristiyanlığın islâmiyet üzerine üstünlük ve fazîletini isbât için, islâm memleketlerinin haraplığını ve Avrupanın zenginlik ve mamûriyyetini delîl olarak getirmişti. Şimdi burada da, bir milletin kuvvet ve kudret dâiresini genişletmek hıristiyanlığın maksadı değildir, demektedir. Orada dediği hıristiyanlık da, acaba burada söylediği başka bir din midir?

Yine bu papaz (Hıristiyanlığın te'sîr ve nüfûzunu kabûl ederek, ona kıymet verenler, bu dünyada devamlı olan mukaddes bir kardeşlik bağı ile berâber, akıl ve siyâsete kavuşurlar. Âhirette de, kâmil bir kul olduklarından, ilâhî nîmetlere ve zevklere vâsıl olurlar) demektedir.

Cevap: Bu sözüne göre; İngiltere, Avusturya devletleri ile Amerika cumhuriyetlerinin, hıristiyan olmalarından şüphe edilir. Çünki, bunların mukaddes bir kardeşlik bağı ile, birbirlerine bağlanmış oldukları, hiç görülmemiştir. Bunların hepsi politik menfaatler uğruna, birbirlerinin gözlerini oymaktadırlar. Luther fırkası ile Kalvin fırkası ve diğer protestan fırkalarının birbirlerine olan düşmanlıkları, katoliklerle protestanların birbirlerine olan düşmanlığından az değildir. [Tarih boyunca, katoliklerle protestanlar, birbirlerini en büyük düşman ve kâfir olarak kabûl edip, merhametsizce imhâ etmişlerdir. Bunlardan bir kaç misâli daha önce bildirmiştik. Tarihi okuyanlar bunu iyi bilirler. Papazın bu sözü, islâm dîninde bulunan ve müslümanların kitaplarında yazılı olan, kardeşlik, sevgi ve cömertlik gibi iyiliklerin taklîdi olduğu meydandadır. Müslüman kitaplarında okumuş olduğu, müslümanlara mahsûs olan iyilikleri, hıristiyanlığa mâl etmektedir.]

Yine bu papaz (Eğer, islâmiyetin hıristiyanlıktan daha üstün ve fazîletli olduğu iddiâsı doğru olmuş olsa idi, Allahın melekûtunu yukarıda anlatılandan daha güzel, daha yüksek ve daha ruhanî göstermesi Îcap ederdi. Yeryüzünde bulunan milletlerin hâllerine ve memleketlerine daha uygun olması Îcap ederdi. İnsanları dünyada saadete, kemâle ve adalete kavuşturması ve dünyadan ayrılacakları zaman da, izzet ve saadet-i ebediyyeyi daha çok Ümit etmelerine te'sîr etmesi lâzımdı) demektedir.

Cevap: İslâm dîninde Allahü teâlânın melekûtu, Muhammed aleyhisselâmın şeriatidir. Onun ahkâmı ile amel edenler, dünyada ve âhirette sonsuz nîmetlere kavuşurlar. Ona tâbi olmıyanlar ise, hüsrâna uğrayıp, Cehennemde azâb olunacaklardır. Böyle olduğu Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde en güzel şekliyle, geniş olarak anlatılmıştır. Âhirette müminler için vaat edilen nîmetler, saadetler tamamen anlatılsa, bunları insan aklı kavrıyamaz. Bu papazın, dört İncîl ile Petrus ve Pavlosun mektûblarından başka, dünyada olanlardan mâlûmatı olmadığından, böyle garîb bir iddiâda bulunması cehâletinden başka bir şeyi göstermez. Saadete, huzura ve adalete kavuşturmakta islâm dîninin kuvvet derecesini bilmek için, islâmiyeti ve islâm devletleri tarihini, iyi incelemek lâzım olduğunu kendisine hâtırlatırız. Bu iki dînin ahvâl ve keyfiyyetini bilenler, hıristiyanlık dîninin melekûttan uzak, [Pavlosun ve konsillerin ve papazların ellerinde bin bir şekle girmiş] olduğunu iyi anlarlar. İslâmiyetin ve hıristiyanlığın ahvâlini ve tarihlerini okuyan bir kimse, hakîkatin bu papazın iddiâ ettiği şeyin tam tersi olduğunu anlar.

Yine bu papaz, (Her hıristiyan, Îsâ Mesîhin öldükten sonra dirilip göğe çıkmasını, yâni kıyâmını kendi kurtuluşuna bir kefalet kabûl eder. Hıristiyanlar ölüm korkusundan, “ölmek mescidde uyumak gibidir” inancı ile emîn olmuşlardır. Hıristiyanlar, ölümü zararlı değil, faydalı kabûl ederler. Hâlbuki, müslümanların çoğu ölümden korkmaktadır. Îtikatlarına göre, kendilerini âhirette Ümitvâr edecek bir çok vaatler bulunduğu ve bilhâssa gazâya çıkıp da şehit olmak için can atan çılgınlar, can verirlerken kendilerini hûrîlerin karşılayıp, Cennet bahçelerinde ağırlanacaklarını zannederler. Bütün bunlar bizce de inkâr edilmiş değildir. Bununla berâber, can verirken müslümanlarda görülen ferah ve sevinç, âhirette ihsân olunacak bir takım latîf taâmlar ve hûrî kızları gibi nefsin arzu ve lezzetlerine bağlıdır. Fakat hıristiyanların, o hâldeki sevinçleri, günahlardan temizlenmiş, ruhanî yeni bedenler ile, cenâb-ı Hakkın huzuruna vardıklarına tam inanmalarındandır. Bu da, islâmiyetin hıristiyanlık kadar semavî ve ruhanî olmadığını isbât eder) demektedir.

Cevap: İslâm îtikatında [inancında] öldükten sonra insanlar tekrar dirilecek, mahşer yerinde toplanacaklardır. Burada hesaplar görülüp, herkes hak ettiği Cennet veya Cehenneme götürülecektir. Sevap [mükâfât] ve azâb [mücâzat] herkesin yaptığı amele göre, derece derece olacaktır. Biz müslümanlar için âhiretteki en yüksek derece, Allahü teâlâya kavuşmaktır. Yoksa, yalnız Cennet taâmlarına ve hûrîlere kavuşmak değildir. [Zaten, müminler dünyada her yaptıklarını Allah rızası için yaparlar. Yapılan amellerin en eftâli ihlâs ile [Allah rızası için] yapılandır. Müminler ölümü aslâ kerîh görmezler. (Allahü teâlâya bir can borcumuz var, bunu her yerde vermeye hazırız) derler. Çünki onlar, (Kim Allahü teâlâya kavuşmak istemezse, Allahü teâlâ da, ona kavuşmak istemez. Kim Allahü teâlâya kavuşmağı severse Allahü teâlâ da, ona kavuşmağı sever) ve (Ölüm, dostu dosta kavuşturan bir köprüdür) hadis-i şeriflerine tam inanmışlardır. Pek çok din büyükleri ve Evliyâ ölümü hemen isteyerek, Allahü teâlâya, Resûlullaha ve Evliyâdan olan hocalarına ve diğer Velîlere kavuşmağı istemişlerdir. Kendilerini ölüm hastalığında gören talebelerine, (Üzülmeyiniz! Resûlullaha ve Allahü teâlâya kavuşacak bir kimse için veya bir evin bir odasından diğer odasına geçecek olan kimse için ağlanılmaz) diye nasihat buyurmuşlardır. Bu din büyüklerinin hepsi, tatlı bir tebessüm ile güler oldukları hâlde, dünyadan ayrılmışlardır.] İşte burasını söylemek, papazın işine gelmediğinden, sâdece cismânî Cennet nîmetleri tarafını beyan etmiştir. Güyâ bu, itirazını kuvvetlendirmektedir. Hâlbuki, bu kadar itirazı ve teassubu ile berâber, müslümanların ve şehitlerin ölürken hıristiyanlardan daha ziyâde ferah ve sevinç içinde olduklarını kendisi itiraf etmektedir. Allahü teâlânın kudreti sonsuzdur.
 
  
 
Emeğinize sağlık, paylaşım için teşekkürler.
 
    
Emeğinize sağlık, paylaşım için teşekkür ederiz..
 
    
 
 

Similar threads


Üst Alt