Atatürk’ün aşkı Fikriye

*NiSaN*

Misafir
Katılım
6 Şub 2010
Mesajlar
6,141
Tepkime puanı
1,023
Puanları
166
Konum
Manisa/Akhisar
Web sitesi
www.nisanforum.com
Fikriye kimdir?
Fikriye Atatürk’e aşık mıydı?
Atatürk’ün Fikriye’ye verdiği değer…
Atatürk’ün gizli aşkı Fikriye’miydi?

Bütün bu bilinmeyen sorulara Atatürk’ün Yaveri Salih Bozok bakın nasıl açıklık getiriyor.

Atatürk’ün Yaveri Salih Bozok Anlatıyor;

Fikriye Hanım, Atatürk
ün annesi Zübeyde Hanımın ikinci kocasının kardeş çocuğu idi. Bir aile yakınlığı olduğundan, Fikriye, zaman zaman Zübeyde Hanımın yanında kalıyor ve tabii Mustafa Kemal Paşa ile birlikte bulunuyormuş...

Akaretler
deki evlerinde hemen hep bir arada bulunmuşlar. Zübeyde Hanım Fikriyeyi sever, ama kızı Makbule, nedense Fikriye
den bir türlü hoşlanmazmış!.. İkide bir kapışırlar, Zübeyde Hanım araya girer, Fikriye bir süre evden uzaklaşır, sonra yine birlikte olurlarmış...

Bu arada Fikriye
yi bir Mısırlı zengin istemiş... Ailesi düşünmüşler, taşınmışlar, sonra vermişler Fikriye Hanımı... Fakat Fikriye, Mısırlıların hareminde yaşamaya bir türlü razı olmamış.. Bir süre beraberlikten sonra, Mısırdan ayrılmış ve İstanbula gelmiş... İstanbula geldikten sonra yine Akaretler
deki evde birlikte yaşamaya başlamışlar...

O sıralar Mustafa Kemal Paşa da İstanbul
da olduğu için, hep beraber oldukları da olurmuş... Şişli
deki evin işlerini de el altından uzun bir süre, Fikriye çekip çevirmiş...

Kuvayi Milliye
yi örgütlemek ve yurdun üstüne leş gibi uzanan Yunanı denize dökmek için Mustafa Kemal Paşa, Anadoluya geçince Paşa
nın çamaşır, yatak, çarşaf gibi kirlileri yıkayacak, elbiselerini ütüleyecek birine ihtiyacı olmuş...

Eli bu işlere yatkın Bekir Çavuş adlı biri vardı; bütün bu çeşit ev hizmetlerini o görürdü. Ben Ankara
ya geldiğim zaman bu işlerde Bekir Çavuş
u buldum.

Mustafa Kemal Paşa
nın Selanik günlerinden dostu Mithat Bey vardır, Ankara
ya geldi.

Paşa ile çok yakın arkadaşlığı olduğu için, bir ara kendisine ev işlerini çekip çevirecek bir kadına ihtiyacı olduğunu hatırlatmış. Paşa da adam bulamadığını söyleyince Mithat Bey,
Niçin Fikriyeyi Ankaraya getirtmediğini sormuş. Gerçekten Fikriye, biçilmiş kaftan gibi bu işe uygun kadındı. Mithat Bey, bunu kendisine iş edindi ve bir gün Fikriye Hanımla birlikte Ankara
ya çıkageldi.

Bu gelişi Mustafa Kemal Paşa
dan başka herkes yadırgadı. Bunca erkeğin arasında tek bir İstanbullu kadının barınabileceğine, hiçbir Allahın kulu inanmıyordu. Hele Bekir Çavuş, ateş püskürmekteydi!.. O zamana kadar Mustafa Kemal Paşanın bütün işlerini o yürütürken, bir kadının gelip işlerini elinden alması ve oğlu gibi bağlandığı Mustafa Kemal Paşadan kendisini uzaklaştırması benimsenecek iş değildi!.. Kıyametler koptu. Ben kendi kendime bu Fikriye Hanımın bir süre sonra İstanbul
un kısa yolunu sormaya başlayacağına inanıyordum...

Fakat olaylar hiç de beklediğimiz gibi gerçekleşmedi...


Bir kere Fikriye Hanım, Bekir Çavuş
u işinden uzaklaştıracağına, Bekir Çavuşun emrine girmiş göründü. Bekir Çavuş, çoktandır arayıp da bulamadığı yardımcıyı görünce, Fikriye’ye dört elle sarıldı. Sökükleri Fikriye dikiyor, yemekleri Fikriye yapıyor, bulaşıkları Fikriye yıkıyor; fakat sofrayı Bekir Çavuş kuruyor, sabah kahvesini Paşa’ya Bekir Çavuş götürüyor, Paşa’yı Bekir Çavuş giydiriyordu. Adeta Bekir Çavuş bir derece terfi etmiş gibi bir şey oldu…

…Fikriye kadınlar için ortadan az uzun, ince, kara gözlü, kara kaşlı, aydınlık yüzlü bir kadındı.

Güzelden fazla, alımlı idi…

İstediği zaman kişiliğini insana duyurur, istediği zaman odanın içinde varlığı bile fark edilmezdi.

Bu marifet, çok az insanda, hele çok az kadında vardır. Paşa’nın yalnız ihtiyaçlarını karşılamıyor, ona arkadaşlıkta ediyordu. Nitekim, Mustafa Kemal Paşa, çeşitli zamanlarda, özellikle sabahları Fikriye’yi yanına alarak yürüyüşe çıkar ve bu yürüyüşlerden çok hafiflemiş olarak dönerdi.

…Velhasıl Fikriye Ankara’nın çorağında açmış bir akgül gibiydi… Herkes onu görüyor, beğeniyor, fakat kimse koklamaya ve koparmaya cesaret edemeden, ona saygı ve sevgi ile bakıyordu…

savaş günlerinin bütün mahrumiyetlerine, tehlikelerine, heyecanlarına, fırtınalarına rağmen; Çankaya, Fikriye Hanımın sayesinde hiç güneşsiz kalmadı!..

Ama, Türk ordularının İzmir
e varmasıyla birlikte, Fikriye Hanımın Çankayaya kocaman bulutlar yığılmaya başlamış... Önce kadınsı bir sezgiyle İzmirden kuşkulanmış; hele Latife Hanımın adı gazetelere geçince, Fikriye Hanım’lı
Çankaya, sofrasız akşamlar yaşamaya başlamış!..

Zaten halkın,
ince hastalık
dediği ciğer tüberkülozu çekiyordu...

Bu olayların getirdiği keder ve endişe, hastalığı daha da kamçıladı. Münih
te bir sanatoryuma tedavi için gönderildi...

Dönüşünü, Çankaya
ya kabul edilmeyişini, beni arayışını ve Çankaya
dan dönerken, faytonda kalbine bir kurşun sıkışını anlatmaya dilim varmıyor...

Bugün düşünüyorum da, Latife ortaya çıkmasaydı, acaba Fikriye için Mustafa Kemal Paşa ile evlenme ümidi var mıydı?.. Hayır, böyle bir ihtimal yine de yoktu, sanırım...


…Bugün, bütün duygulardan sıyrılmış olarak olaylara bakabildiğim için, düşüncelerimin daha doğru olduğu muhakkaktır. Fakat, o günlerde de olaylara bakışımda büyük yanılgılar olmadığını görmek, bana zevk ve güven veriyor. Bu gerçekçi bakışı da kendime değil Mustafa Kemal Paşa’ya borçlu olduğumu biliyorum…

Alıntı:İki Aşk Arasında Atatürk
 
  
 
Cevap: Atatürk’ün aşkı Fikriye

emegine saglık paylasım icin tsklr
 
    
Emeğinize ve Paylaşıma Teşekkürler
 
    
 
 

Similar threads


Üst Alt