Atatürk'ün Dine Hizmetleri

F@ROZ

⭐Teknik Admin⭐
Yönetici
ADMİN
Katılım
4 Şub 2010
Mesajlar
80,858
Tepkime puanı
33,063
Puanları
300
Konum
Kocaeli
Web sitesi
www.youtube.com
Atatürk'ün Dine Hizmetleri

Atatürk'ün kişisel dindarlığı, uyguladığı din politikasında da etkili olmuştur. Büyük Önder'in Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'yi yönettiği 15 yıllık süreye baktığımızda, dinin doğru anlaşılması ve yaşanması için ciddi bir çaba gösterdiğini görebiliriz.
Atatürk bu amaçla Diyanet İşleri Başkanlığı'nı oluşturmuştur. Halihazırda Müslümanların dini hizmetini yürüten Diyanet İşleri Başkanlığı, bugün on binlerce kişilik kadrosuyla, Müslüman Türk Milleti'ne yıllardan beri dinimizin esaslarını öğretmektedir.
Atatürk, Kuran'ın Türk toplumu tarafından anlaşılması ve dolayısıyla uygulanması için büyük çaba göstermiştir. 1924-1938 yılları arasında, Kuran tefsiri ve meali olarak 9 büyük eser hazırlanmıştır. Dönemin en önde gelen din alimlerine hazırlattırılan ve çok titiz çalışmaların ürünü olan bu eserlerin hepsi, bugün de en muteber kaynaklar arasında yer almaktadırlar.
Büyük Önder, Kuran-ı Kerim'in Türkçe'ye çevrilmesinin gerekçesini şu sözleriyle ifade etmektedir:

Türkler dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar. Bunun için Kuran Türkçe olmalıdır. (Osman Ergin, 5/1957) Türk, Kuran'ın arkasından koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor. Benim maksadım, arkasından koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın. (Osman Ergin 5/1950)

Atatürk, Ankara Vilayet Konağı kapısının önünde dua ederken görülüyor.
(27 Aralık 1919)Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti'ne kazandırdığı laiklik ilkesini "din aleyhtarlığı" gibi yorumlamaya çalışan materyalist grupların büyük bir çarpıtma yaptıkları ise açıktır. Laikliğe din aleyhtarlığı gibi bir anlam verilmesi, ancak söz konusu grupların özenip örnek aldıkları komünist rejimlerde olur. Stalin'in Sovyetler Birliği'nde, Enver Hoca'nın Arnavutluk'unda ya da Mao'nun Kızıl Çin'inde görülür. Batılı anlamda laiklik, tüm vatandaşların dini inançlarını ve bunların gereklerini istedikleri gibi yerine getirebilmeleri özgürlüğüdür. Kaldı ki Atatürk, söz konusu laiklik anlayışından bir adım daha ileri giderek, Türkiye Cumhuriyeti'ne "İslam dininin doğru anlaşılması ve yaşanması için" çaba harcamayı da bir görev olarak yüklemiştir.

Bu çalışmaların, dini ortadan kaldırmak değil, aksine dini inancı toplumda yaymak ve güçlendirmek, öte yandan din adına yapılacak yanlış yorumları engellemek amacı güttüğü açıktır. Atatürk'ün "dini kurum" olarak tanımlanan merkezlerin kapatılması -tekke, türbe ve zaviyeler- yönündeki girişimlerinin amacı da, bu kurumların dejenere olmuş ve dini inançlar yerine hurafeleri savunur hale gelmiş olduklarını görmesidir. Yani bu köhne kurumların tasfiyesi de, yine dine destek olmak amacıyla yapılmış hareketlerdir.
Unutulmamalıdır ki, bugün ülkemizin binlerce camisinde Müslümanlar ibadetlerini rahatça yerine getirebilmekte, minarelerden ezanlar okunmakta, milletimizin iradesi Atatürk'ün 1920 yılında dualarla açtığı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde serbestçe tecelli etmekte ve bayrağımız özgürce dalgalanmaktadır. Şüphesiz ki, bunların tümü, Atatürk'ün sayesinde mümkün hale gelmiştir. Bu hizmetler nedeniyledir ki, Atatürk vefat ettiğinde, dönemin Hindistan İslam Birliği Başkanı olan ve daha sonra Pakistan Devleti'nin kuruculuğunu yapan Muhammed Ali Cinnah, üzüntüsünü "O'nun şahsında yalnız İslam alemi değil, bütün dünya en büyük insanlardan birini kaybetti" ifadeleriyle dile getirmiştir. (Prof. Dr. İsmet Giritli, Atatürk, Laiklik ve Din, Rönesans Dergisi, Şubat 1991, s.20)
 
  
 
 
 
Üst Alt