BİLGİ Allah’a İman – İman Esaslarının Temeli

HANIMAĞA

EMEKLİ ADMİN
Nisan Forum
Katılım
13 May 2012
Mesajlar
35,477
Tepkime puanı
8,886
Puanları
250
Allah’a İman – İman Esaslarının Temeli


i1edwa14h76.jpg


İmanın şartlarından ilki Allah’a İman etmektir. Allah’a iman, “Kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve organlar ile amel etmek” ten oluşan bir bütündür.

Allah’a İman
İslâm’ı öğrenmek için birçok zahmete katlanan heyet Allah Resûlü’nün huzuruna çıktığında Hz. Peygamber onları, “Hoş geldiniz!” diyerek karşılar. Hz. Peygamber’in karşılamasının ardından heyet adına Abdullah b. Avf söz alır ve “Ey Allah’ın Resûlü! Bizler sana uzak beldelerden, meşakkatli yolculuklar yaparak geliyoruz. Ayrıca bizim memleketimizle Medine arasında kâfir olan ve bize düşmanlık eden Mudar kabilesi yaşadığından bizler sana ancak savaşmanın yasak olduğu haram aylarda gelebiliriz. Bize özlü bir şeyler tavsiye et de onları geride bıraktığımız kabilemizin insanlarına anlatalım, hem de cennete girmemize vesile olsun.” der. Bunun üzerine Allah Resûlü onlara yalnızca tek olan Allah’a iman etmelerini söyler. Peşinden de Yalnızca tek olan Allah’a iman etmek ne demektir bilir misiniz?” diye sorar. Onların “Allah ve Resûlü daha iyi bilir.” diyerek cevap vermeleri üzerine Hz. Peygamber, “Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna iman etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekâtı vermek, Ramazan orucunu tutmaktır.” buyurur. Daha sonra da onları “Söylediklerimi iyice ezberleyin ve geride bıraktığınız kabile halkına da anlatın.” diyerek uğurlar.
Allah Resûlü’nün, dünya ve âhiret saadetini elde edebilmek için bilgi isteyen Abdülkays heyetine tavsiye ettiği Allah’a iman, “Kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve organlar ile amel etmek” ten oluşan bir bütündür. Yani Allah’a iman etmek; Allah’ın varlığını, birliğini, O’nun eşi, benzeri, ortağı ve dengi hiçbir varlığın olmadığını bilerek tasdik etmek, bu bilgiyi ikrar etmek ve bu doğrultuda yaşamaktır. Kısaca iman; marifet-tasdik, ikrar ve amel boyutlarından müteşekkildir ve bütün bu unsurlarıyla Allah’a iman, mümin olmanın ilk şartıdır.

Kalp İle Tasdik
Allah’a iman, iman esaslarının temeli, bütün peygamberlerin ve Sevgili Peygamberimizin tebliğinin ortak çağrısı, insanların İslâm hususunda davet edildikleri ilk esas, bir insanın yapabileceği işlerin en hayırlısıdır. Allah’a iman aynı zamanda insanı yoktan var eden ve insana sayısız nimeti bahşeden Yüce Yaratıcı’nın onun üzerindeki hakkıdır. Allah’a iman esas itibariyle onun yüceliğini, bir ve benzersiz olduğunu, kulluğa lâyık olanın, sadece O olduğunu, kalpten onaylamaktır. Tasdikin makamı kalptir. Bunun için Allah Resûlü, “Kim kalbiyle tasdik ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehâdet ederse Allah onu cehenneme haram kılar.” buyurarak Allah’a imanın kalbî boyutuna dikkat çekmiş, ebedî mutluluğa ancak imanın kalpte yerleşmesiyle erişilebileceğine işaret etmiştir.



Dil İle İkrar
Allah’a imanın kalp ile tasdikten sonraki boyutu dil ile ikrardır. Sevgili Peygamberimiz Allah’a imanın ikrar boyutuna dikkatleri çekmiş ve Allah’a imanı ifade eden sözcükleri söylemeye inananları teşvik etmiştir. Bu bağlamda, “Kim (günde) yüz defa ‘Lâ ilâhe illâllâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.’ (Allah’tan başka ilâh yoktur, O’nun hiçbir ortağı yoktur, mülk O’nundur ve hamd O’nadır. O’nun her şeye gücü yeter.) derse bu, o kimse için on köleyi azat etme sevabına denktir. Ona yüz iyilik yazılır ve yüz günahı silinir. (Bu söyledikleri) o günün akşamına kadar onun için şeytana karşı koruyucu olur. Bundan daha fazlasını yapan kişiden başka, hiç kimse onun bu yaptığından daha faziletli bir iş yapamaz.”buyurmuştur.
Kulun gönlünde, kalbinde var olan Allah’a iman bilinci daima diri tutulması gereken bir olgudur. Bunun için Hz. Peygamber (sav) inananlardan Allah’a imanı ifade eden kelimeleri sıkça telaffuz etmelerini istemiş, ibadetlerini de bu bilinçle eda etmelerinin önemine vurgu yapmıştır. Onun günde beş vakit namazda selâm verdiği zaman tevhidi açıkça dile getiren dualar ederek şöyle buyurduğu bilinmektedir: “Allah’tan başka ilâh yoktur, O’nun ortağı da yoktur. Mülk ve hamd O’na aittir. O her şeye kâdirdir. Güç ve kuvvete ancak Allah’ın yardımı ile erişilir. Kâfirler hoşlanmasa da biz samimiyetle kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a, nimet ve güzel övgü sahibine ibadet ederiz.”

Salih Amel İşlemek
Allah’a imanın üçüncü boyutunun imanın gereği ile amel etmek olduğu görülecektir. Allah inancının gönüllerde kök salabilmesi ve hayatın her alanına yansıyabilmesi onun gereğince yaşanmasına bağlıdır. Çünkü Allah’a iman; sadece zâtında, isimlerinde, sıfatlarında ve fiillerinde Allah’ı bir ve tek kabul etmekten, buna gönülden inanmaktan ve inancını açıkça dile getirmekten ibaret değildir. Bu sadece Allah’ın ulûhiyetine imandır. İmanın hayatı şekillendirmesi ve olgunluğa erişmesi, ibadetin/kulluğun da sadece Allah için yapılmasıyla ve inancın davranış olarak hayata yansımasıyla mümkündür.
 
  
 
Kitaplara İman – İnsanlara Rehber Olan İlahi Kitaplar

Kitaplara İman, İman esaslarından bir diğeridir. Kitaplara iman, sözün en güzeli olan Allah kelâmının doğruluğuna, gerçekliğine ve O’na ait olduğuna iman etmek demektir.

Kitaplara İman
Allah Teâlâ, insana birçok lütufta bulunmuştur. Bu lütufların en önemlilerinden biri de insanlığa rehberlik edecek, onlara doğru yolu gösterecek, hak ile bâtılı ayırt etmelerine imkân verecek olan ilâhî kitaplardır. Allah Teâlâ, ilâhî kitapların kendi kelâmı olduğunu beyan etmiştir. Tevrat ve Kur’an “Kelâmullâh” olarak nitelenmiştir.
Yüce Allah şöyle buyurur:
“Benim kitabımı okumak ve beni zikretmekten dolayı kim benden bir şey isteyecek durumda olmazsa, ben o kimseye isteyenlere verdiğimden daha üstününü veririm. Allah’ın sözlerinin diğer sözlere üstünlüğü, Allah’ın, yarattıklarına üstünlüğü gibidir.”[ Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 25.] buyurmuştur.
Kitaplara iman, sözün en güzeli olan Allah kelâmının doğruluğuna, gerçekliğine ve O’na ait olduğuna iman etmek demektir. Çünkü
“Allah katında, kendi sözünden daha yüce hiçbir söz yoktur. Kullar da Allah’a, kendi sözünden daha sevimli hiçbir sözle karşılık vermemişlerdir.” [ Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân, 5.]
En yüce sözün sahibi ve kullarına karşı çok merhametli olan Allah Teâlâ, insanı dünya hayatında başıboş ve yalnız bırakmamış, lütuf ve kereminin ifadesi olarak ona elçiler göndermiş, ilâhî kitaplar indirerek yol göstermiştir. İnsan, akıl ve irade sahibi bir varlık olarak yaratılmış olmakla birlikte, sonsuz rahmet sahibi Yaratan, peygamberleri aracılığıyla insanlara öğüt almaları için, bir hidayet rehberi ve yollarını aydınlatan bir nur olarak kitaplar göndermiştir. Allah Teâlâ, insanın hayat serüveninde Rabbini tanıyıp O’na kulluk etmesi; inanç ve ibadetle ilgili konuları, ahlâkî yükümlülükleri, geçmiş ümmetlerin yaşadıkları tecrübeleri, âhiret hayatının mahiyetini ve daha nice konuları içeren kitaplarla her iki dünyada mutluluğa ulaşmaları için insanlara yardım etmiştir. Bu maksatla ilk peygamberden itibaren sahifeler ya da kitaplar, insanlık tarihinin farklı dönemlerinde insanlara yazılı şekilde ulaştırılmıştır.


İlahi Kitaplar ve İndirildikleri Peygamberler
Kur’ân-ı Kerîm’de bazı peygamberlere yazılı belge anlamında “kitaplar”, bazılarına daha küçük hacimli olan “suhuf” (sayfalar) verildiği ifade edilmektedir. Kitap olarak, peygamberlerden Hz. Musa’ya Tevrat, Hz. Dâvûd’a Zebur, Hz. İsa’ya İncil ve Hz. Muhammed (s.a.v)’e Kur’an-ı Kerim verilmiştir. Ayrıca, “Onlar kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir.” [ En’âm, 6/89.] âyetiyle bunların dışındaki peygamberlere de kitap verilmiş olabileceğine işaret edilmektedir.
Her biri kendisinden öncekini tasdik eden ve son halkası Kur’an olan ilâhî kitaplara, hepsinin doğru, gerçek olduğuna ve hepsinin hidayet vesilesi olarak insanlığa sunulduğuna inanmak; iman etmenin, mümin olmanın gereklerinden biridir. Kısaca ilâhî kitaplara iman “âmentü” olarak bilinen iman esaslarından ve Hz. Peygamber’in meşhur Cibrîl hadisinde zikrettiği inanılması gereken unsurlardan birisidir.

Kitaplara İman Hakkında Ayetler
“Deyin ki biz, Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrâhim’e, İsmâil’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene, Musave İsa’ya verilene ve diğer bütün peygamberlere Rableri tarafından verilen kitaplara iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.”
[ Bakara, 2/136.]
“Ey iman edenler, Allah’a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirmiş olduğu kitaba iman edin.” [Nisâ, 4/136]
Kur’an, müminlerin kitaplara iman ettiğini özellikle vurgulamış, böylece kitaplara inanmayı mümin olmanın gereklerinden birisi addetmiştir. Nitekim bu husus şu şekilde beyan edilmiştir:
“Müminler sana indirilene ve senden önce indirilene (kitaplara) inanırlar, âhirete de kesinlikle iman ederler.” [ Bakara, 2/4 ] Ayrıca Kur’an, Hz. Peygamber ve müminlerin kitaplarla diğer iman esaslarına inanmak zorunda olduklarını ifade eder.[ Bakara, 2/285.]
Diğer taraftan Yüce Allah, kitaplara inanmamanın küfür ve sapıklık olduğunu da şu şekilde dile getirir:
“Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve âhiret gününü inkâr ederse o derin bir sapıklığa düşmüştür.” [ Nisâ, 4/136.]
Kitaplara iman konusuna, Hz. Peygamber de ümmetinin dikkatini çekmiştir:
Siz Ehl-i kitabı (Yahudileri) ne tasdik edin ne de yalanlayın. (Ancak) şöyle deyin:
“Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrâhim, İsmâil, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.” [Bakara, 2/136]
 
    
Konu Güncellendi..
 
    
 
 
Üst Alt