Güzel Hikayeler ÇİÇEKÇİ KIZ

mehmet alii

THEME MAKER
Nisan Forum
Katılım
24 Nis 2014
Mesajlar
609
Tepkime puanı
554
Puanları
93
Ailesini bir trafik kazasında kaybedince kaderine isyan etmiş,yaşamı altüst olup, hayatı zerrece
önemsememeye başlamıştı...En yakınları tarafından en zor zamanlarında yanlız bırakıldığında ise insanlara karşı güvenini kaybetmişti.
Metfaatçiydi insanlar Zekeriya beye göre... Ve herkes iyi gün dostuydu..
İnanmıyordu artık dostluklara... İnanmıyordu insanlara ve insanların iyiliğine... Bambaşka bir insan olup çıkmıştı o günden sonrada.Kötü bir insan olmuş, ve çizgisinden çıkmıştı tüm bu olanları sebep sayarak. Harama, günaha ne kadar batabiliyorsa bir insan batmıştı en sonunda..
Yakınındaki herkes, Zekeriya beyi uyarırken,
-"Yapma böyle...Gidişatın kötü Kötülük eden kendine eder.Ve herkes kendi odununu kendi götürür cehennemine-"derlerdi... Bu sözler ise daha çok hırslandırırdı onu... Sonucunda ise daha çok isyan, daha çok günaha meylederdi...
O günlerde hergün iş için kullandığı güzergahtaki ışıklarda küçük bir kız çocuğu aracının camına gelip,
-" Amcacım... Birtane çiçek almazmısınız? Hem karşılığı var bu çiçeklerin. İleride çok işinize yarayacak. Nolur alın birtane. Kendime istemiyorum inanın" - deyince, kolundan itekleyip yere düşürmüştü kızı...
-"Hadi hadi. Bilirim sizin gibileri insanların duygularını sömürürsünüz.
O pis ellerinle dokunma birdaha arabama. Yoksa gebertirim seni. -" dediğinde küçük kız ağlamaklı bir halde yere düşmüştü... Öyle doldu ki gözleri. Ağlamadı ama
güçlü durmaya çalıştı. Diğer araçlara gidip aynı şeyleri söyleyip çiçek satmaya çalışmıştı yine..
Zekeriya bey ise zerrece etkilenmemişti küçük kızın o ağlamaklı halinden...
O gece ise yıllar sonra ilk defa rahmetli oğlu Emirhan'ı görmüştü rüyasında.Öyle güzel bir yerdeydi ki yemyeşil bir bahçenin içinde, ırmağın kenarından babasına gelmesi için el işareti yapıyordu ağlayarak...Ama neden ağlıyordu ki? Sonra Zekeriya bey elinde bir kucak odunla koşmaya çalıştı oğlunun yanına. Odunlar hızını kesiyor. Emirhan'ın olduğu bahçenin kapısı kapanmadan yetişemiyordu birtürlü..
Rüyasından kan ter içinde uyandığında ise öyle etkilenmişti ki...
- "Hayrolsun" - deyip hayra yormak istedi rüyasını.
Ertesi gün ise aynı ışıklarda yine çiçek satan o kız arabasına yaklaştı tekrar.
-"Amcacım. Arabanıza değmiyorum bakın çiçek almak istermisiniz? Hem karşılığı var bu çiçeklerin. İleride işinize çok yarar inanın. Ne olur alın birtane-" dediğinde ağlamaklı sesiyle,
-"Ehhh yeter dedik be. Defol git başımdan. Duygu sömürüsü oyunlarınlada başkalarını kandır-" demişti...
Küçük kız sessizce kaldırıma oturdu sonra. Başka arabaları beklemeye başladı. Ve bu durum hergün tekrarlamaya başlamıştı o günden sonra. Çiçekçi kız, Zekeriya beyin aracı kırmızı ışıkta durduğunda yanına geliyor, bir çiçek almasını istiyor, Zekeriya bey ise öyle sözler söylüyorduki küçük kızı üzmek için. Bazen ağlattığı bile oluyor, ama hiç mi hiç umursamıyordu..
Ve her gece aynı rüya görmeye devam etti uykularında. Oğlu Emirhan,her gece o güzel bahçeden babasını yanına çağırdı. Ama Zekeriya bey kucağındaki odunlardan dolayı, bahçenin kapısı kapanmadan yetişemedi oğluna.Ve bu rüyalardan öyle etkilemeye başlamıştı ki.Uyumaya dahi çekinir olmuştu bir kere daha oğluna kavuşamayacağını bildiği için...
O hafta okadar çok kar yağmıştı. Üstelik dondurucu bir soğuk vardı o gün. İşe giderken yine ışıklarda durduğunda küçük çiçekçi kız yaklaştı arabasına ve aynı şeyleri söyledi...
-"Donacaksın bu soğukta. Gitsene evine be-" dediğinde,
-"Donsam bile gidemem. Çünkü gidersem o daha da kötüleşir.Yemek yemesi lazım-" diye karşılık vermişti küçük kız kısık sesiyle. Defalarca bunun ne demek olduğunu sordu.
Cevap alamamıştı. Yoluna devam etti. Fakat akşam eve dönerken yine aynı yerde gördü çiçekçi kızı... Soğuktan tir tir titriyordu..
Sabahtan beri oradamıydı yoksa? Biran haline acıdı. Ve bir çiçek vermesini istedi.Sonra ise parayı uzattığında, soğuktan titreyen kızın gözleri parıldamıştı...Defalarca teşekkür etti Zekeriya beye çiçek aldığı için. Sonra akşam karanlığında koşmaya başlamıştı birden ... Takip etti... Çok eski evlerin olduğu mahalleye girmişti. Aracından indi hemen. Takibe devam etti çiçekçi kızı...Küçük kız önce mahalle bakkalına uğradı. Sonrada daha sapa yollara saptı. Beline kadar gelen karların arasında ve dondurucu soğukta hiç üşümüyormuydu bedeni? Üzerinde incecik bir elbise vardı oysa.
Duvarları yıkık dökük, pencereleri kartonlarla örtülmüş oldukça eski, harabe sayılacak bir eve girmişti sonrada.İçeriye girince, Zekeriya bey eve yaklaştı. Ve sessizce penceredeki kartonun açık kalan kısmından içeriye bakmıştı... Çiçekçi kız bir elindeki tencereyi piknik tüpün üzerine koyarken, sanki çok güzel bir gün geçirmiş gibi sözlerine başlamıştı o an...
Üşüdüğünü hiç belli etmeden gülerek konuşuyordu hemde.
-"Bir görsen ablam... Bugün yanında çalışmaya başladığım çiçekçi abla bana bıraktı dükkanı. Sıcacık yerde akşama kadar hiç yorulmadım.O gecikince bende geciktim kusura bakma.Şimdi yaparım yemeğini... Seni aç bıraktım güzel ablam. Gönül koyma olurmu? -" dediğinde az ileride yer yatağında yatan kıza odaklanmıştı Zekeriya bey..
Hiçbir tepki vermediği gibi, tek kelimede etmiyordu. Ama çiçekçi kız bunu umursamıyor, ve günün güzel geçtiğine dair cümleler kurmaya devam ediyordu abla dediği kıza .
Oysa öyle olmamıştı ki.Yol kenarında,bir çiçek satabilmek için dondurucu soğukta beklemişti akşama kadar...
Eski evin duvarına yaslandı. İçine öyle büyük bir keder çökmüştü ki Zekeriya beyin... Eve gitmedi o gece. Ve sabah ezanına kadar arabayı bir kenara çekip küçük kızın evden çıkmasını bekledi...
Sabah erkenden kapısı açılmıştı evin. Ve çiçekçi kız elinde boş sepetiyle evden çıkmış, ilerideki boş arazide yer yer görünen, orkide, kardelen ve kış sümbülü çiçeklerinden özenle toplamaya başlamıştı... Aç olduğu okadar belliydiki halinden. Belkide kahvaltısını bile yapmamıştı...
Yakınına kadar sessizce gitti Zekeriya bey. Ve,
-"Çok soğuk değilmi? Neden topluyorsun bu çiçekleri. Sıcak evinde otursan olmazmı küçük? -" diye seslenmişti çiçekçi kıza. O an elindeki çiçekleri bırakıp, belki defalarca kendisini ağlatan adama baktı.
-"Cennet çok güzelmiş efendim. Rahmetli annem öyle derdi.Cehennemde çok kötüymüş. Ve insan kendi odununu kendi götürür cehennemine. Cennete gitmek isteyen ise çiçeğini kendi götürür cennetine derdi... Bakmam gereken bir abla var. Ona yardım ediyorum.
Etmezsem nasıl giderim cennete? O yüzden toplayıp satıyorum bu çiçekleri. Siz bana hiç inanmadınız ama ben en çok onun için çabalıyorum-"deyince yüreği titremişti Zekeriya beyin...
Küçük kız önünden yürüyüp giderken, kendihalinden, isyankarlığından utanmıştı... Eve gitti ama aklından çıkmıyordu ki çiçekçi kız...Ve iki saat sonra yüreği o ışıklara götürdü Zekeriya beyi..
Adının Jülide olduğunu öğrendiği küçük kızı arabasına bindirdi... Ve bundan sonra o hasta kıza birlikte bakacaklarını söylediğinde öyle sevinmiştiki Jülide. Belki beş defa elini öpmüştü Zekeriya beyin... O eski eve gittiler hemen . Ve Jülidenin abla diye seslendiği Esra'yı arabaya bindirip doktora götürdüler... Hiç iyi şeyler söylememişti doktor... Ve çok yakın zamanda Esra'nın öleceğini söylediğinde,
-"Ben biliyordum amca. Kurtuluşu yok demişlerdi. Hiç değilse son günlerini mutlu geçirsin istedim. Anne babam ölünce sokaklarda kaldım ben.Esra anlamında kimsesi yokmuş... Sokaklarda tanıdım onu. Annem iyi insan olki cennete gidesin derdiya bana. Ben onlarla cennette buluşmak istiyorum. Bu yüzden cennetim için çiçek topluyorum. Esra ablama yardım ediyorum. Senin cennetinede çiçek toplayalımmı amca? -"değinde tek kelime edemedi Zekeriya bey. Birşey söylese hıçkıra hıçkıra ağlayacaktı çünkü...
Hastahaneden sonra Jülide ve Esra'yı kendi evine götürdü.Çok güzel kıyafetler aldı ikisinede... Esra okadar mutlu olmuştu ki...Jülide de öyle... Zekeriya bey işe gittiğinde Jülide yemek pişirip bakıyordu Esra'ya... Üstelik kendilerine iyilik yapan Zekeriya beyin evini öyle güzel temizlemişti ki... Gözlerine inanamıştı küçük kızın yaptıklarını gördüğünde...
Anne babası ölmüş, kaderin yollarını kesiştirdiği iki kız çocuğunu mutlu etmek için elinden geleni de yaptı o günden sonra Zekeriya bey... Esra hayatında hiç lunaparka gitmemiş meğerse ... Onu kucağına alıp lunaparka götürdüğünde ise hıçkıra hıçkıra mutluluktan ağlamıştı küçük kız... Okadar mutlu olmuştu ki Zekeriya beyin kucağında atlı karıncaya, çarpışan arabaya ve dönme dolaba binerken...
O gece gülümseyerek uyudu Esra. Jülide ise defalarca teşekkür etmişti Zekeriya beye...
Sabah olduğunda ise Esra açmamıştı gözlerini.
Uyanmamıştı birtürlü. Kontrol ettiler. Nefes almıyordu. Vücudu da buz gibiydi.... Jülide abla dediği kader arkadaşının öldüğünü anladığında ağlayarak Zekeriya beye öyle bir sarılmıştı ki....
Adamın etlerini acıtacak kadar çok sıktığının farkında bile değildi.
Defin işlemlerinden sonra Jülide herşey için birkere daha teşekkür etti Zekeriya beye.Gözlerinden yaşlar süzülürken eski hayatına doğru adımlar atmaya başladığında, Zekeriye bey titreyen sesiyle seslendi arkasından...
-"Benimde cennette sevdiklerim var. Çokta günahkarım. Çok odun taşıdım cehenneme... Korkuyorum... Birlikte çiçek toplayalımmı cennetimize? -" dediğinde Jülide dayanamamıştı... Ve koşup sarılmıştı Zekeriya beye... O günden sonra ise Zekeriya bey kızı gibi gördü Jülide'yi...Hiç bırakmadı.
Aylar sonra bir akşam başını okşayarak uyuttu küçük kızı. Ona ait tek şey olan çantadan dışarıya taşan resmi gördüğünde merak edip almıştı eline..
Dikkatlice baktı. İnanamadı.. O an neredeyse şaşkınlıktan dilini yutacaktı...
Seneler önce geçirdiği, eşi ve oğlunun öldüğü kazada, çarpıştığı araçta ölen karı kocaydı resimdekiler... Jülide onların kızımıydı yani?O gece küçük kızın başında belki bir saat ağladı Zekeriya bey... Jülidenin saçlarını okşadı. Ve onu asla yanlız bırakmayacağına söz verdi kendi kendine... Artık kendi canından ayırmayacaktı Jülideyi... O kazayla ikisinide ailesiz bırakan kader, yeni bir aile veriyordu işte.
Bu düşüncelerle yatağına uzandı. İçi huzur doluydu... Ve uykuya daldığında yine aynı rüyayı görmeye başladı. Oğlu Emirhan yemyeşil bir bahçedeki ırmağın başından babasına gelmesi için işaret ediyordu... Ama bu defa odunlar yerine, çiçekler vardı Zekeriya beyin
elinde.. Hiç zorlanmadan koştu ve kapı kapanmadan girdi içeriye.... Oğluna sarıldı doya doya... Öyle mutluyduki... Gözyaşlarıyla uyandı... Koşup Jülideye'ye sarıldı... Sevdiklerine kucak odun toplamayı bırakıp, cennetimize çiçek toplamak dileğiyle...kavuşacakları güne kadar hiç ayrılmacaklardı artık.
 
  
 
ALLAH razı olsun
 
    
Güzel paylaşımm emeğinize sağlık teşekkürler...
 
    
Ellerine sağlık Mehmetali, Güzel paylaşım için teşekkürler...
 
    
Güzel paylaşım için teşekkürler.
 
    
 
 
Üst Alt